Olcay Aytürk
Yeni Aile Hekimleri Sözleşme ve Yönetmeliği 30 Ekim 2024’te Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girerken meslek örgütleri ve hekimler yeni yönetmeliği tepkiyle karşıladı. Sağlığa erişimde sıkıntılar yaşayan vatandaşlar ise kaygılı. Aile Hekimi Yönetmeliği’nin aile hekimlerine, sağlık emekçilerine ve toplum sağlığına yansımaları, sağlık sektörünün nasıl etkileneceği ve sağlık sisteminde özelleştirmenin sonuçlarını Genel Sağlık İş Sendikası Adana Şubesi Genel Sekreteri A. Hisar Altunol ve Adana Tabip Odası Başkanı Psikiyatri Uzmanı Dr. Özden Polatöz, 9. Köy Haber Merkezi’ne anlattı.
Yeni yönetmeliğin sağlık sistemindeki yapısal sorunları çözemeyeceğini dile getiren Adana Tabip Odası Başkanı Polatöz, sağlık sisteminde önceliğin birinci basamağın güçlendirilmesi ve koruyucu hekimlik olduğunu söyleyerek, “Bizim için sağlık buradan
başlar.” diye konuştu. Polatöz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz ‘önce hastalandırma’ deriz. Bu nedenle bütün mekanizmaların doğru bir şekilde kurulması lazım. Bunu üstlenecek yapı da elbette ki anayasaya göre devletimiz. Bizim devletimiz, sosyal hukuk devletidir. Bunun içerisinde sağlık da var. Eğitim de var. Bu nedenle öncelikle birinci basamağın güçlendirilmesine ve koruyucu hekimliğe ağırlık vermek gerek. Halkımızın hastalanmasını önlemek temel görevimiz olmalı. Sistem bunun üzerine oturmalı.”
Ancak Aile Sağlık Merkezleri ile ilgili çıkan yönetmeliğin bu ilkeleri kapsamadığını söyleyen Polatöz, “Sağlık da eğitim gibi ödemelerle düzelecek bir alan değil. Yapısal sorunlar var. Bu yapısal sorunlar bir an önce düzeltilmeli. Birinci basamağın temel görevini yapmasını sağlayıcı yapısal önlemlerin alınması için bakanlığımızın harekete geçmesini talep ediyoruz” dedi. Dr. Özden Polatöz, yönetmeliğin aile sağlığı emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldıran bir yönü olduğunu da belirterek sağlık çalışanların motivasyonunu düşüren bir misyon taşıdığını kaydetti.
Aile Sağlığı Merkezlerinde hasta takibinin zorlaştığını da dile getiren Polatöz, şöyle konuştu: “Hasta takibi aile hekimi için bir yerde imkansız hale geldi. Hekimimiz ve sağlık emekçilerimiz günde yaklaşık 100-150 bazı yerlerde ise 200 hasta ile karşı karşıya kalıyor. Peki diğer görevler için sağlık emekçileri ve aile hekimleri nasıl zaman ayıracak? Diğer bir sorun da bunun için yeterli emekçi var mı? Bunun cevabı hayır.”
Polatöz, kronik hasta takibinde skorlamanın çok karışık olduğunu da ifade ederek, bunu bir aile hekiminin yapmasının mümkün olmadığını belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Reçeteye müdahale edeceksin, ‘İlaç yazarsan maaşından düşerim’ gibi bilimsel olmayan bir yaptırımda bulunacaksın. İlaç 7’den fazla gelirse de az gelirse de sen suçlusun. Sağlıklı olmak suç oldu. Bunu tekrarlamaktan bıktık. Bakanımız bunu ne zaman dikkate alacak, daha neyi bekliyor?”
Polatöz, bu yönetmeliğin bir faydasının halkın bilinçlenmesi olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu: “Halk sorunun nerden kaynaklandığını artık biliyor. Sağlık paralı hale geldi. Bunun farkında. Bunun suçunun sağlık emekçileri olmadığının farkında, halkımız bunu artık öğrendi. Para ödeye ödeye öğrendi. Ben bir eczaneye gittiğimde 300 TL’ den aşağı çıkmıyorum. Asgari ücret alanları düşünelim bir de. Nasıl ödeyecekler. İşsiz vatandaşlarımız bunları nasıl temin edecek?”
Sağlıkta özelleştirmenin sakıncalarına da dikkat çeken Polatöz, bunları şöyle sıraladı: “İnsanlarımızı ‘hasta’ yapmayalım. Bunu önleyelim, bizim temel görevimiz bu. Özelleştirme değil. Sosyal bir devletsiniz. Bu konuda bir ihtiyaç varsa hastane bazında olsun, aile sağlığı merkezi, üniversiteler bazında olsun, bunları düzenlemekle mükellefsin. Eksik kaldıysa tabi ki özelleştirebilirsin ama bunun çok kısıtlı olması gerekir. Ama biz ne yaptık? Sağlığı herhangi bir alan gibi özelleştirmeye açtık. Sağlık yatırımlarını kıstık ve özele aktardık. Asıl yapmamız gereken işin tersini yaptık.”
Polatöz, sağlığın temel otoritesinin devlet olması gerektiğine işaret ederek, “Özel demek ticaret demek, ticaret demek kar demek ve bu suç değil. Tabii ki yatırım yapan, masrafını çıkaracak ama hasta üzerinden çıkarmaya başlarsa sağlık meta haline gelir. O zaman yine sosyal hukuk devleti ilkesi ile çelişiyoruz. Anayasa halkımızın sağlığını koruma görevini devlete vermiştir, özele değil.” dedi.
Yeni yönetmeliğin hekime farklı sorumluluklar yüklediğini belirten Genel Sağlık İş Sendikası Adana Şubesi Genel Sekreteri Altunol ise “Yeni yönetmeliğin dayattığı hep bir şeyleri tamamlamak ve bonus puan kazanmak üzerine kurulu adeta bir atari oyunu gibi” benzetmesi yaptı. Altunol, hastaların durumu iyiyse ve hasta değillerse bundan bir şey kazanılamadığını belirterek, son durumu şöyle aktardı: “İlla kronik hastalık bulmak gibi bir devinimin içine girmek gerekiyor ya da hasta sana 6 ay içinde gelmezse senin maaşını ödemem diyor. Bu hem özelleşmeye neden oluyor hem hastaneye gitmekte basamaklı düzeni kullanmaya engel oluyor. İnsanların hiç hasta olmamasından ya da aile hekimine gelmemesinden hekimi cezalandırıyor. Sağlık bakanı hatasında ısrar ediyor. Özellikle de özelleşmeye doğru gidiyor. Sağlık Bakanı’nın beklediği şey ilaç fiyatlarının artmasına karşılık SGK’nın giderlerini azaltmak ya da ilaçları ödetmemek.”
Yönetmeliğin iyi olarak gösterilmesinin gerçeği yansıtmadığını da söyleyen Altunol, “Kronik hastalıkların takibi yapılsın diye yönetmeliğin değiştirildiğini söylüyorlar. Sağlık Ocakları kurulduğu günden beri kronik hastalıklar zaten takip ediliyor. Bunları kontrol etmeden hastaya herhangi bir tedaviye yönelik ilaç düzenlemesi yapılamaz.”dedi. Altunol, aile hekimliğine hastanelerde uzun kuyruklar olmaması, randevuların uzun sürmemesi gibi nedenlere dayandırılarak kotalar konulduğunu da söyleyerek, “Bu durum hastaya ve Sağlık Bakanlığı’na hiçbir sorumluluk yüklemezken, sorumluluğu doktora yüklüyor. Evde kimlerin hasta olduğunu doktor oturduğu yerden bilemez ki.” ifadelerini kullandı.
Hasta takibinden ve reçete yazılmasından hekim sorumlu olduğu halde hemşirelerin de cezalandırıldığını söyleyen Altunol, şunları kaydetti: “Bilmediğiniz bir ortalamanın altında kalmaya çalışıyorsunuz. Ne kadar maaş alacağını bilmiyorsun. Bütün sağlık çalışanlarının ‘Bu ay maaş geldi ama diğer ay gelecek mi?’ kaygısı var. İzne çıksan sizin yerinize kronik hastalarınızın takibi yapılamıyor. Hemşire izin alsa işler yarım kalıyor. 2007’den beri izne çıkan personelin yerine kimin geleceği sorununu Sağlık bakanı hala çözmüş değil. Nüfus oranı her geçen yıl artıyor. Doğanlar, yaşlılar, hastalıklar artıyor ama senden daha az ilaç yazman bekleniyor. Kimin ne kadar ağrısı olacağına hükümet karar vermeye çalışıyor.”
Hastaya ilaç yazılamadığında hastalığının ilerlediğini ve bunun sonucunda durumun şiddete kadar vardığını vurgulayan Altunol, son olarak şu sözlere yer verdi: “İzlemleri, sayıları doldurmak iyi hekimlik yapıldığını, halk sağlığının korunduğunu göstermiyor. 35 yıllık hekimim, toplum sağlığı için, sağlık ücretsiz olmalı. İlaçlar çok pahalı, hastalar almakta zorlanıyor. Birçok ilaç da bulunamıyor. 3 ay iş bırakma eylemleri yapıldı ama karşıdan olumlu bir adım gelmedi.” Sağlığın paralı olmasının çok yanlış olduğunu vurgulayan Altunol, bunun nedenlerini şöyle anlattı:
“Bir şeyin içine para girerse yenidoğan çetesinde olduğu gibi parayı öncelik yaparsan sağlık kalmaz. Düzen çarkı farklı döner. En çok para getiren işler yapılır, hiç para getirmeyen hastalıklar tedavi edilmez. Hekim parasını genel bütçeden almalı. Emekli maaşını yansıtacak tek maaş almalı. Hastanın ilaçları genel bütçeden ödenmeli. Herkes ihtiyacına uygun tedaviyi almalı. Devletin tasarrufla ilgili alabileceği başka önlemler varken sadece hekimlere sopa sallanıyor. Masa başından yönetmelik yazılarak bir şey elde edilmez. Ölü doğmuş bir yönetmelik ama uygulamaya çalışıyorlar.“
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.