Oğuzhan Özcan / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Türkiye bu yaz, son yılların en yıkıcı orman yangınlarıyla karşı karşıya kaldı. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre bu yıl ülke genelinde 5 bin 231 yangın çıktı ve toplamda 64 bin 500 hektar alan zarar gördü. Yangınların en çok etkilediği bölgelerden biri ise İzmir oldu. Kentte sadece 2 haftada 26 bin hektardan fazla alan küle döndü. Yetkililer yangınların çıkış nedenlerine ilişkin açıklamalarında dikkat çekici bir tabloya işaret ediyor. OGM’ye göre yangınların yüzde 90’ı insan kaynaklı, yalnızca yüzde 10’u doğal nedenlerden meydana geliyor. Küresel ısınma ve iklim krizi de yangınların sıklığını ve şiddetini artırıyor.
Hasan Türkyılmaz
Orman Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Türkyılmaz, rehabilitasyon süreci için iki ana yöntem olduğunu belirterek, “Biri ağaçlandırma yoluyla fidan dikmek, diğeri ise doğayı kendi haline bırakmaktır. Ancak burada önemli olan ağaçların boylanması değil, ekosistemin yeniden oluşmasıdır. Bu süreç 20 ila 60 yıl arasında değişiyor. İlk 3–5 yıl içinde yeşil örtü belirginleşir, 30 yıl içinde genç bir orman oluşur. Ancak 100-150 yaşındaki bir ormanın eski haline gelmesi yaklaşık 100 yıl alır” dedi.
Türkyılmaz, yangınların orman ekosistemi üzerindeki etkilerini detaylandırarak, “Yangının ormanlardaki en önemli etkisi, organik materyali yakıp kül etmesidir. Yangın esnasında meydana gelen aşırı sıcaklık ormanın canlı vejetasyon örtüsü ile hayvanları öldürür ve toprağın fiziksel ve özellikle de kimyasal özelliklerini değiştirir.Yangın sonrasında meydana gelen artık mineral maddeler kimyasal etkilere neden olurlar. Bu maddelerin toprakla ilişkileri önemli sonuçlar meydana getirir” diyerek konuştu.
TEMA Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hikmet Öztürk ise Türkiye’nin orman yangını konusunda yüksek risk konumunda olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasının, sıcak ve kurak iklimi nedeniyle en riskli bölgelerden biri olduğunu vurgulayan Öztürk, “Ülkemizdeki ormanların yaklaşık %55’i yüksek yangın riski taşıyor ve bu alanların büyük bölümü Akdeniz, Ege ve Güney Marmara’da yer alıyor. Ancak riskin yüksek olması yangının doğal olduğu anlamına gelmiyor; Türkiye’de yanan orman alanlarının %90’ı insan kaynaklı. Doğal yolla yangın çıkması ise yalnızca yıldırım düşmesiyle mümkün oluyor, ancak bu da ülkemizde büyük yangınlara yol açmıyor” dedi.
Son zamanlarda kamuoyunda sıkça dile getirilen “Kızılçam yerine zeytin ya da incir dikilsin” önerilerine yanıt veren Öztürk, “Kızılçam, ülkemize özgü doğal bir türdür. ABD’den ithal edilmedi, tam tersine dünyadaki kızılçam ormanlarının büyük kısmı Türkiye’dedir. Kızılçam yanıyor çünkü en sıcak ve en kurak bölgelerde yetişiyor. Yanmayan bir ağaç türü yoktur” diyerek, yanan kızılçamın yerine başka tür dikilmesinin, ekosistemi tahrip edeceğini belirtti.
Dr. Hikmet ÖZTÜRK
TEMA Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk, yangın sonrası yapılan çalışmalara dikkat çekerek, vakfın yalnızca farkındalık projeleriyle değil, sahadaki aktif katkılarıyla da sürece destek verdiğini belirtti. Orman Genel Müdürlüğü ile iş birliği içinde yanan alanlarda milyonlarca fidanı toprakla buluşturduklarını hatırlatan Öztürk, “2021’de Manavgat’ta 5 milyon fidan diktik ve başarı oranı %95 oldu. 2024’te Hatay İskenderun’da 1 milyonun üzerinde fidan diktik, Muğla’da ise 6 milyon fidan dikerek %99 başarı sağladık” dedi.
Öztürk ayrıca, vakfın gönüllülerinin yangın bölgelerinde köylülerle birlikte alanları gözlemlediğini, raporlar hazırladığını ve farkındalık çalışmaları yürüttüğünü belirtti. “Söndür, Daha Yanmadan” kampanyasıyla da yangın çıkmadan önce alınabilecek önlemler konusunda toplumu bilgilendirdiklerini vurguladı.
Vatandaşların ve kurumların vakfa farklı yollarla katkıda bulunabileceğini belirten Öztürk, bağış seçeneklerinin oldukça çeşitli olduğunu ifade etti. Öztürk, internet sitesi ve banka hesapları aracılığıyla yapılan fidan ve eğitim bağışlarının doğrudan ağaçlandırma sahalarına ve çocukların doğa eğitimine katkı sağladığını, 3464’e gönderilen SMS’lerle de hem fidan dikimine hem de eğitim çalışmalarına destek olunabildiğini söyledi. Ayrıca tek seferlik veya düzenli bağış imkânlarının yanı sıra proje ve kampanya destekleri, kurumsal iş birlikleri, hatıra ve umut ormanları gibi seçeneklerin bulunduğunu vurgulayan Öztürk, düğün-taziye kartları, dayanışma ormanları ve ayni bağışlar gibi alternatif yollarla da yurttaşların ve kurumların doğa için kalıcı katkılar sunabileceğini ifade etti.
Uzmanların ortak görüşü, yangınlarla mücadelenin sadece söndürmekle değil, önlemekle mümkün olduğu yönünde. Türkyılmaz insan faktörünün azaltılması için vatandaşlara büyük sorumluluk düştüğünü vurgularken, Öztürk ise “Yangın sonrası sahaları ağaçlandırıyoruz ama asıl mesele yangın çıkmadan önce önlem almaktır. Riskin azaltılması için enerji hatlarında denetimden tarım alanlarındaki kontrollere kadar çok yönlü bir politika gerekiyor” diyerek kamu politikalarının önemine işaret ediyor.
Türkiye, bu yaz yaşanan orman yangınlarıyla ekosisteminin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gördü. Yanan sahaların yeniden ormana dönüşmesi için onlarca yıl, hatta yüzyıl gerekebilir. Ancak uzmanların mesajı net: Ormanlarımıza sahip çıkmak, yangın çıkmadan önce sorumluluk almakla başlar.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.