DOLAR 34,7505 0.09%
EURO 36,5385 0.13%
ALTIN 2.952,950,33
Ankara

PARÇALI BULUTLU

Diyarbakır Cezaevi’ne iş makinaları girdi: İşkencenin izleri mi siliniyor?
  • 9.Köy
  • Genel
  • Diyarbakır Cezaevi’ne iş makinaları girdi: İşkencenin izleri mi siliniyor?

Diyarbakır Cezaevi’ne iş makinaları girdi: İşkencenin izleri mi siliniyor?

Müzeye dönüştürülecek Diyarbakır Cezaevi’nde iş makinalarıyla çalışmalar devam ederken, işkence mağdurları yaşanan acıların unutulmaması için seslerini yükseltti: "Bu hafızayı biz olmadan koruyamazsınız." 12 Eylül döneminde o cezaevinde kalanlar müze sürecine dahil edilmedikleri için tepkili. İşkence mağdurları, cezaevini aslının korunarak insan hakları müzesine dönüştürülmesini istiyor.

ABONE OL
6 Kasım 2024 12:28
Diyarbakır Cezaevi’ne iş makinaları girdi: İşkencenin izleri mi siliniyor?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ardıl Batmaz

Müzeye dönüştürülmesi kararlaştırılan Diyarbakır Cezaevi’ne iş makinaları girdi. 78’liler Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Ahmet Ertak, dönemin tanıkları olarak sürece dahil edilmemelerine tepki gösterdi. Ertak, “Bu hafıza bizim yaşadıklarımız üzerine inşa edilmeli. Ancak hiçbir arkadaşımız dinlenmedi, taleplerimize cevap verilmedi” dedi.

Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden birine tanıklık eden Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi, işkence ve insanlık dışı uygulamalarıyla hafızalara kazındı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin ardından Diyarbakır Cezaevi, siyasi tutuklular için bir işkence merkezi haline geldi. Cezaevinde kalan binlerce insan; sistematik işkenceler, kötü muameleler ve insanlık dışı uygulamalara maruz kaldı. İşkence yöntemlerinin vahşeti o dönemi yaşayanlar tarafından “insanlığın dibe vurduğu” bir dönem olarak tanımlanıyor. Diyarbakır Cezaevi’nde kalan işkence mağdurları, kendilerine yapılan muamelelerin izlerini hâlâ taşıyor. Mahkumlar; susuzluk, açlık, dayak, cinsel saldırılar ve sürekli psikolojik baskılarla baş etmek zorunda kaldı. Cezaevinde en çok hatırlanan uygulamalardan biri, tutuklulara zorla Mehter Marşı söyletilmesi ve her gün askeri disiplin altında zorunlu yürüyüş yaptırılmasıydı.

“Dünyanın en kötü şöhretli cezaevleri” arasında yer alan cezaevi, 2022 yılında kapatıldı ve müzeye dönüştürülmesi için çalışmalara başlandı. Ancak bu süreç, özellikle o dönemin mağdurları ve insan hakları savunucuları tarafından ciddi eleştirilere konu oldu. Müzeye dönüştürülecek Diyarbakır Cezaevi’nde iş makinalarıyla çalışmalar devam ederken, sürece dönemin tanıklarının dahil edilmemesi tepkilere yol açtı.

Müzenin bloklar arasındaki duvarları ve kenarındaki demir kulübeler iş makinalarıyla yıkılmaya başlandı. 2 adet konteynerin de getirilip içine yerleştirildiği cezaevinde iş makinalarıyla yıkım devam ediyor.

Hüseyin Barış

“Hiçbir zaman yaşamımızdan çıkmayacak o anlar”

O dönemin tanıklarından biri olan ve 10 yılını Diyarbakır Cezaevi’nde geçiren Hüseyin Barış, yaşananları şu sözlerle dile getirdi:

1981’de gözaltına alındım ve Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’ne getirildim. Orası bir cezaevi değil, adeta bir işkence merkeziydi. İnsanlığın bitirildiği bir yerdi. Her gün işkence gördük, açlık çektik, bir bardak suya hasret kaldık. Özel dayaklar vardı, birbirlerine tecavüz ettirme vardı. Bu kadar aşağılık bir noktaydı. Bazen insan kendinden geçiyor fakat insanın iradesi dışında olan bir durumdu. Zaman zaman da ister istemez hırçınlaşıyorsun. 10 yıl bu cezaevinde kaldım. Hiçbir zaman yaşamımızdan çıkmayacak o anlar. Ben sizinle konuşurken bile o anı yaşıyorum. Film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden. Adımımı atıyorum, yaşıyorum. Yatıyorum, yaşıyorum. Oturuyorum, yaşıyorum. Diyarbakır’da yazın ortasında günde bir bardak su veriyorlardı. İçme, temizlik, tuvalet her şey o suyla yapılırdı. İçerisinde ne olduğu belli olmayan yiyecekler yiyorduk. Biz böyle bir yaşamı yaşarken gözümüzün önünde 30 litrelik bidonlar ağzına kadar su dolu şırıl şırıl su akıyordu boş yere ve insanlara bir bardak su vermiyorlardı. Böyle bir yaşamdı.

Barış, cezaevinde yaşadığı travmanın etkilerini hala taşıdığını belirterek, “Orası insanlığın dibe vurduğu bir yerdi. Her gün tıraş olmak zorundaydık ama su yoktu. 130 kişilik koğuşlarda, 12 somun ekmekle yaşamaya çalıştık. Mehter Marşı’nı zorla, işkence ettirerek ezberlettiler, her gün askeri yürüyüş yaptırdılar. Bu yaşananlar ne tarihte ne de başka bir yerde vardı. Orada yaşadıklarımızı hiçbir söz, hiçbir kitap anlatamaz” diyerek işkencelerin hafızalardan silinmesinin imkânsız olduğunu vurguladı.

Müze projesine tepki: “Bir utanç abidesi haline getirilmesi gerekiyor”

Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nin müzeye dönüştürülmesi projesi, dönemin mağdurları ve sivil toplum kuruluşlarının dahil edilmediği bir sürece sahne oldu. 2022 yılında Adalet Bakanlığı’ndan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilen cezaevinde restorasyon çalışmaları geçtiğimiz günlerde başladı. İş makineleriyle çalışmalar devam ederken, dönemin tanıklarının talebi; cezaevinin aslının korunarak insan hakları müzesine dönüştürülmesi.

78’liler Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Ahmet Ertak, dönemin tanıkları olarak sürece dahil edilmemelerine tepki göstererek, “Biz bu dönemin tanıkları ve canlı şahitleriyiz, dolayısıyla bizim de bir sözümüz var. Eğer burada bir hafıza oluşturulacaksa, bu hafıza bizim yaşadıklarımız üzerine inşa edilmeli. Ancak hiçbir arkadaşımız dinlenmedi, taleplerimize cevap verilmedi. 5 bloktan oluşan cezaevinin yalnızca bir bloğunun hafıza merkezi olarak korunacağını öğrendik ama içinde ne olacağı hakkında bilgi verilmedi. Bizler, tüm yaşanmışlıkların korunmasını istiyoruz. Ancak orada yapılanları bilmiyoruz, kapılar bize kapandı” dedi.

Ertak, “Sadece bir bloğun korunması yeterli değil; her metrekaresi bir acının, bir yaşanmışlığın izini taşıyor” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır Cezaevi’nin müzeye dönüştürülmesi projesini 2023 seçimleri öncesinde yaptığı bir mitingde dile getirmiş ve cezaevinde yaşanan vahşetin hatırlatılması gerektiğini söylemişti. Erdoğan, “Ah şu 35. koğuşun duvarları konuşsa” diyerek, cezaevindeki işkence dönemine göndermede bulunmuştu. Bu açıklamanın ardından müzeye dönüştürme süreci hızlandı.

Ancak cezaevinde işkence gören isimler, hükümetin söylemlerine ve projeye temkinli yaklaşıyor. Hüseyin Barış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cezaevinin yalnızca bir bölümünü koruma planına karşı çıkarak, “Yaşanan vahşetin yalnızca bir kısmını sergilemek, gerçeğin tamamını görmezden gelmektir. Biz burada her gün işkence gördük, aç kaldık, susuz kaldık. Bunu sadece 35. koğuşa indirgemek, tüm yaşananları silmektir” diyerek, daha kapsamlı bir müze talebinde bulundu.

Ahmet Ertak

“Her zulmün izlerini gelecek kuşaklara taşımak zorundayız”

Cezaevinin tam anlamıyla bir insan hakları müzesine dönüştürülmesi gerektiğini savunan Ertak, tepkisini “Diyarbakır Cezaevi, Türkiye’nin tarihinde kara bir sayfadır. Orada yaşananlar, hiçbir zaman unutulmamalıdır. Biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz ve takipçisi olacağız. Bu cezaevi bir hafıza merkezi değil, bir insan hakları müzesi olarak anılmalı. Yaşanan her acının, her zulmün izlerini gelecek kuşaklara taşımak zorundayız” sözleriyle aktardı.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.