Zeynep Sanrı
Türkiye’de çok fazla yağış alan Karadeniz Bölgesi’nde, sel ve heyelan riski taşıyan bu bölgelerde dere yatağına yapılan binalar tehlikeyi gözler önüne seriyor. Sıkça görülen dere yatakları ve bu alanlarda deniz doldurma yöntemiyle yapılan yapılar gün geçtikçe artıyor. Bu alanlarda yapılan çalışmalar sırasında yer altı sularının yataklarının değişmesi tetiklenirken kıyı erozyonu riski de artıyor. İnşaat alanlarına dönüştürülen dere yatakları, taşkınlara yol açarak can kayıplarına sebep oluyor.
Giresun’da 22 Ağustos 2020 yılında yaşanan sel felaketinde en fazla kayıp dere kenarına yapılan binalarda yaşandı. Bu durum, dere yataklarına imar izni verilmesini gündeme getirdi. Uzmanlar, bu tür yerleşim alanlarına imar izni verilmesinin doğru olmadığını belirtiyor.
Tirebolulu İnşaat Mühendisi Ata Kemal Elevli, belediyelerin imar izinlerini vermesine karşı eleştiride bulunarak, “Gereken denetimler yapılmadan imar izinleri verilmemelidir. Bu konuda sorumluluk tamamen belediyelere aittir” dedi.
İnşaat Mühendisi Elevli, dere yataklarına yapılan binaların neden tehlike oluşturduğunu şu şekilde anlattı: “2020 yılında Giresun’un Dereli ilçesinde meydana gelen ve 11 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketinde, dere yataklarında yapılan yapılara bakıldığında, su seviyesinin yüksek olduğu zeminlerde yapılan binaların oturduğu temellerin sağlam zeminler olmadığı görülüyor. Sağlam zemini olmayan yapılar depreme, sele ve kıyı erozyonuna karşı dayanıklı olamaz.” Elevli, olası bir deprem ya da sel felaketine karşı önlem alınıp alınmadığı sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Giresun ve Tirebolu için konuşacak olursak, kutu menfezleri üst üste dizerek yapılan köprü sel felaketinde yıkıldı. Yapılan köprü kesinlikle çok dayanıksızdı. Geçen senelerde meydana gelen selde Altın Şehitler Köprüsü yıkıldı. Bu köprünün altında kalan 6 jandarma uzman çavuş hayatını kaybetti” diye konuştu.
Ata Kemal Elevli, Harşit Çayı üzerine yapılan yapıların yüksek katlı olmasının tehlikeyi artırdığını belirtti ve bu binaların belediye tarafından denetlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Belediyelerin imar planlarında maksimum kat kapasitesini belirleme yetkisine sahip olduğunu anımsatan Elevli, “Coğrafi yapı ve şehrin dokusunu bozmamaya yönelik olarak belirlenen bu imar planının takibi de yine belediye tarafından yapılmaktadır. Ancak müteahhitler, maalesef kendi çıkarlarını ön planda tutmaktadır” şeklinde konuştu.
Tirebolu İmar ve Şehircilik Müdürü Hakan Karahan, bu bölgede yapılan evlerin 2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği standartlarında yapıldığını ve denetimlerin belediye ile şantiye şefleri kontrolünde gerçekleştirildiğini ifade etti. Yönetmeliğe uygun yapılması durumunda deniz doldurma yöntemiyle yapılan evlerin risk oluşturmayacağı görüşünü savundu.
Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün 2023 yılında yayımladığı raporda, nüfus yoğunluğuna göre sel ve afetlerde Doğu Karadeniz’de birinci derece risk taşıyan bölge olarak Giresun Harşit Çayı ilk sırada yer aldı. Karahan, vatandaş şikayetlerinin de en çok bu bölgeden geldiğini söyledi.
Geçtiğimiz yıllarda Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen 6 Şubat depremi büyük bir yıkıma sebep oldu. Depremin şiddetinin Karadeniz Bölgesi’nde de etkisini gösterdiğini belirten Karahan, şu açıklamalarda bulundu: “Özellikle bazı binalar çok sallandı. Zaman geçtikçe binaların durumunu geriye dönük olarak AFAD Müdürlüğü’ne ilettik. AFAD aracılığıyla binaları incelemeye devam ediyoruz. Ancak şu an vatandaşın taleplerine karşılık verecek yeterli personelimiz bulunmuyor. Oraya rapor hazırlayabilecek yeterli tecrübede kimse yok” dedi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Gültekin, vatandaşların konut alırken dere yatakları, heyelan bölgeleri veya fay hattı üzerine inşa edilmiş binalardan uzak durması gerektiğini ifade etti.
Gültekin şunları söyledi: “Bölgemiz deprem haritasına baktığımızda birinci derece gibi görünmese de ikinci ve üçüncü dereceye giren kısımlar bulunmaktadır. Kuzey Anadolu Fay Hattı dikkate alınarak yapılan bu derecelendirmede, Karadeniz içerisinden geçen bir fay hattının da etkisiyle bu bölgede düşük ölçekli de olsa büyüklüğü 6’nın altında olan depremlerin yaşanabileceğini bilim insanları olarak söyleyebiliyoruz.“
Karadeniz’in ülkenin en çok yağış alan bölgesi olduğuna vurgu yapan Gültekin, yağış dengesizliğini iklim değişikliğine bağladı. Bu nedenle vadi yataklarına yapılan binaların taşkın ve sel tehdidiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Gültekin, binaların taşkın sınırları dışında yapılması gerektiğini kaydetti.
Dere yatağındaki evlerde yaşayan vatandaşlardan Emine Sandıkçı, evlerinde korkarak yaşadığını söyledi. “Dere yatağına yapılan evler zaten depreme ne kadar dayanıklı olabilir ki?” sorusunu yönelten Sandıkçı, yıkıcı bir afet daha yaşanmadan önlem alınmasını istedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.