DOLAR 34,7632 0.06%
EURO 36,5818 0.08%
ALTIN 2.960,790,35
Ankara

KAPALI

Suriyeli çocukların Türkiye’de eğitim sorunu: 1 milyona yakın Suriyeli çocuğun “yarısı” okulla tanışmadı

Suriyeli çocukların Türkiye’de eğitim sorunu: 1 milyona yakın Suriyeli çocuğun “yarısı” okulla tanışmadı

Türkiye'deki Suriyeli mülteci çocukların eğitime erişimi, dil bariyeri ve kayıt sorunları gibi nedenlerle sekteye uğruyor. Öğretmenlere göre bu sorunların çözümü çok dilli eğitim ve sosyal desteğin artırılmasından geçiyor.

ABONE OL
22 Eylül 2023 15:10
Suriyeli çocukların Türkiye’de eğitim sorunu: 1 milyona yakın Suriyeli çocuğun “yarısı” okulla tanışmadı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Haber: Mehmet Halit Çetinbaş – İstanbul / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos

Ortadoğu’da “Arap Baharı” diye lanse edilen süreçte  Suriye’de patlayan iç savaş, Türkiye’ye 2011 yılından itibaren büyük bir göç dalgası başlattı. Mülteciler Derneği’nin verilerine göre, Türkiye’de kayıt altına altına alınmış,  -geçici koruma- statüsündeki Suriyeli sayısı Temmuz ayı itibariyle 3 milyon 329 bin 516 kişi ve  yüzde 72’si kadın ve çocuklardan oluşuyor. Göçlerle beraber siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlar da Türkiye gündemine girdi, bir yanda sığınmacılara dönük tepkiler yükselirken, bu grupların hak ihlallerine maruz kalışı da tartışılıyor. Hak ihlallerinin başında,  Suriyeli çocukların eğitime erişimi geliyor. Milli Eğitim Bakanlığının 2021 yılı verilerine göre, okula giden Suriyeli çocuk sayısı 938 bin, ancak okula gitmeyen çocuk sayısı 435 bin. Büyük çoğunluğu merdiven altı işlerde çalışmak zorunda kalan bu çocukların eğitime erişememesi, “yoksulluk, tek dil eğitim sistemi ile karma eğitime tepki ve asimilasyon korkusu”na bağlanıyor.

Toplumbilimciler, “Dil bir millet için sadece kültürel bir olgu değil aynı zamanda bir varoluş gerçeğidir.” diyerek bu durumu şöyle yorumluyor:

“Özellikle çocukların, duygusal gelişimi, kendini gerçekleştirmesi, dünyayı yorumlaması, aidiyet duygusu ve toplumla bağ kurabilmesi ana dilde aldığı eğitim kalitesiyle doğrudan ilişkilidir. Dilin sonraki kuşaklara aktarımında eğitimin ve kamusal alanda dilin kullanımı hayati derecede önemlidir. Ülkemizde resmi eğitim dilinin Türkçeden ibaret olması diğer birçok dilin zamanla kaybolmasına ve eşitsizliklerin ortaya çıkmasına sebep oluyor. 2012 yılında Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı ortaokullarda ‘Yaşayan Diller ve Lehçeler’ adı altında birçok dilde haftalık 2 saat eğitim verilmesi kararlaştırıldı. Ancak talebin fazla olmasına rağmen siyasi nedenler ve eğitim sistemindeki altyapı sorunlarından dolayı birçok çocuk ana dilde eğitime erişemiyor. Başta Kürtçe olmak üzere, Arapça ve Farsça dillerinde pek çok okulda öğretmen, materyal ya da derslik olmadığı gerekçe sunularak eğitim verilemiyor.” 

Çok dilli eğitim verilmeli

İstanbul’da bir devlet okulunda öğretmen olan Sedat Aydın, çocukların en büyük sorunlarından birinin dil olduğunu vurguladı. Çocukların Türkçeyi bilmemesinin eğitim sürecini aksattığını ifade eden Aydın, ek dil desteği sağlanarak, çocukların ana dillerini unutmamaları ve daha hızlı uyum sağlamalarının mümkün olabileceğini savundu:

 “Çocukların çoğu Türkçe bilmeden okula başlıyor. Kendi dilleriyle eğitim alamıyor oluşları, onların eğitime odaklanmalarını engelliyor. Çocuklara yönelik özel programlar geliştirilmelidir. Onlara, onların dilliyle eğitim verilmesinin koşulları yaratılmalıdır. Bu hem çocuğun gelişimi hem de eğitimdeki başarısını etkileyen bir faktör. Gelişmiş ülkelerde toplumların bu hassasiyetleri gözetilir ve ona göre bir eğitim politikası uygulanır. Maalesef, biz henüz o konuma ulaşmış değiliz. Eğer biz çok dilli bir politika uygulayamazsak, bu ülkenin geleceği açısından da tehlikeli bir durum. Çünkü eğitim sadece bir insana bilgi yüklemek değildir. Onu dünyayla tanıştırıp kendisine bir rota çizmesini sağlamaktır. Kişi eğitimle kendini gerçekleştirmelidir. Aksi halde, eğitim almanın bir önemi yoktur. Sadece Arapça da değil, Kürtçe ve Farsça konuşan çocukların sayısı da bir hayli fazla. Dolayısıyla sağlıklı bir eğitim ancak çok dilli bir eğitim anlayışıyla verilebilir. Şu anki eğitim sistemi günü bile kurtarmaya yetmiyor.” 

Kız çocukları

Bir özel okulda görev yapan öğretmen Yıldız Çelik ise kültürel farklılığın Suriyeli çocukların eğitimi önündeki en önemli engellerden biri olduğu kanısında. Çelik, toplumun göçmenlere karşı bakış açısının değişmesi gerektiğini de şöyle anlattı: 

“Bizden çok farklı değiller fakat dünyaya bakış açıları ve kültürleri biraz farklı. Özellikle kız çocuklarının eğitimine önem verilmiyor. Kız çocukları erken yaşta evlendirilmeye maruz kalıyor veya annesine evde yardım eden bir konumda tutuluyor. Bu çocukların evlendirilmesinin önüne geçilmesi ve eğitim hakkından yararlanmasının önü açılmalıdır. Bu sadece sivil toplum kuruluşlarının başaracağı bir şey değildir. Devlet, bu duruma doğrudan müdahale etmeli, ailelerin çocuklarını okula göndermesini teşvik etmelidir. Ayrıca aileler, kız çocuklarını erkeklerin olduğu bir sınıfta görmek istemiyor. Bu durumun da aşılması lazım. Ailelerin korkuları ve endişelerini ortadan kaldıracak adımlar atmak gerekiyor. Her konuda olduğu gibi eğitimde de güven önemlidir. Eğer sistematik ve gerçekçi bir eğitim müfredatı ortaya çıkarsa daha doğru adımlar atılabilir. Kız çocukları eğitimde çok başarılı, erkeklere göre başarı oranları daha yüksek. Benim sınıfımda 4 kız çocuğu var; eğitimi kaderlerini aşacak bir eşik olarak gördüklerini söylüyorlar. Bu çok değerli, çocukların inançlarını sarsmamalıyız.’’

Kayıt ve barınma sorunu

Bir devlet okulunda Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Öğretmeni olan Funda Güler ise Suriyeli ailelerin yaşadığı sorunların çocukları da etkilediğine dikkat çekti. Güler, yoksul ailelerin, sistemde kayıtlı kimlik kartı olmaması da eklenince, çocuklarını okula gönderemediklerinden yakındı. Güler, ‘’Birçok ailenin kimliği yok. Kamusal haklardan yararlanabilecekleri belgeleri yok. Dolayısıyla çocuklar da eğitime erişemiyor. Zengin aileler, özel okullarda bu eksiği giderebiliyor, yoksul aileler ise durumu aşamıyor. Üstelik bu durum onların sürekli göç etmesini yani göçmenin göçmeni olmalarına neden oluyor’’ değerlendirmesinde bulundu. 

Mültecilerin fazla olduğu bir mahallede yaşadığını söyleyen Güler, bir aileyle olan görüşmesini ve öğrencilerin durumuna ilişkin şöyle konuştu:

“Bir aileyle tanıştım. Çocuklarını okula göndermek istediklerini ama bunu nasıl yapacaklarını bilmediklerini söylediler. Türkçe bilmiyorlar ve doğal olarak kamusal haklarının da ne olduğunu bilmiyorlar. Dil sadece çocukların sınıf içindeki eğitimini etkilemiyor. Çocukları zeka bakımından diğerlerinden geri değil,  ayrıca küçük yaşlarda çocuklar, topluma adaptasyon ve uyum konusunu hızlı bir şekilde aşabiliyorlar. Unutmamak gerekir ki; her çocuk özeldir. Bu çocukları da rant politikalarına kurban etmemek gerekir. Türkiye, mülteci politikasını evrensel değerlere göre yeniden dizayn etmelidir.”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.