DOLAR 35,9976 0.22%
EURO 37,2320 -0.56%
ALTIN 3.307,640,36
Ankara
-1°

PARÇALI AZ BULUTLU

Göçmenler ve dezenformasyon: “Her olumsuzluk sığınmacılara mal ediliyor”

Göçmenler ve dezenformasyon: “Her olumsuzluk sığınmacılara mal ediliyor”

Seçim döneminde sıkça dile getirilen “sığınmacıları göndereceğiz” söylemi üzerindeki tartışma, seçim sonrasında da devam ediyor. Bu söylemlerin, her türlü olumsuzluğun sığınmacılara mal edilmesi gibi bir ortam yarattığı ileri sürülürken, kasıtlı yayılan yanlış bilgilendirmeye maruz kalan göçmenlerin, nefret dilinin odağı olduğu da belirtiliyor. 

ABONE OL
9 Ekim 2023 10:29
Göçmenler ve dezenformasyon: “Her olumsuzluk sığınmacılara mal ediliyor”
6

BEĞENDİM

ABONE OL

Haber: Kenan Sevimli – Gaziantep / Kapak Fotoğrafı: Pixabay

“Sığınmacılara dönük söylemler, dezenformasyon kaynaklı olabilir mi?” Sorusuna yanıt aradık, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Göç Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Yücel Karadaş, Gaziantep Barosu İnsan Hakları Merkezinde görevli Avukat Aysu Berfin Çelik ve Gazeteci Orhan Erkılıç ile 9. Köy adına konuştuk. 

“Suriyeli göçmenler, sosyal medyada yayılan ve gerçeği yansıtmayan yanlış bilgilendirmelerle karşı karşıya kalıyor. Göçmenler hakkında doğru bilinen yanlışlar, sosyal medya aracılığıyla yayılarak dezenformasyona sebep oluyor.” şeklindeki iddiaları da sorguladık.

Çeşitli mecralarda gündemde tutulan, “Göçmenler işimizi elimizden aldı” iddialarına dikkat çeken Prof. Yücel Karadaş, göçmenlerin çoğunlukla Türk vatandaşlarının istemediği işlerde çalıştığını ifade ederek, bunlar arasında inşaatlar ve tarım işçiliğinin başta geldiğini vurguladı. Bu alanlarda göçmen iş gücüne zorunluluktan başvurulduğunu söyleyen Karadaş “Göçmenler bir ülkeye gittiklerinde, ilk olarak o bölgenin vatandaşlarının çalışmadığı işlerde çalışmaya başlar. Burada yaşayan Suriyeli göçmenler, Türk vatandaşlarının artık çalışmayı tercih etmediği bedensel olarak ağır işlerde iş gücü açığını dolduruyorlar. Bu bağlamda kimse kimsenin işini elinden almış değil. Bu ifadeler dezenformasyon niteliği taşımakta ve nefret söylemini tetiklemektedir.”dedi.

“Bu göçmenler, yeni bir kimliğe sahip”

“Suriye’de savaşın bittiği, Türkiye’ye yıllar önce göç eden sığınmacıların artık geri dönmesi gerektiği” şeklindeki görüşleri de değerlendiren Karadaş, –Suriye’de çatışmalar eğer durduysa göçmenleri tekrar ülkelerine gönderelim- söyleminin anti sosyolojik bir önerme olduğunu dile getirdi. Göçmenlerin burada bir entegrasyon süreci yaşadıklarını ve sosyal yaşam kurduklarını aktaran Karadaş, şunları söyledi:

“Bu göçmenler, artık Suriye’deki Suriyeliler değiller; yeni bir kimliğe sahipler. Türkiye’deki Suriyeliler kimliğine sahipler. Bu kimlik, Türk vatandaşlarıyla etkileşim içinde oluşan bir kimliktir. O insanlar burada dükkân açmış, şirket kurmuştur. Bu durum yerleşiklik anlamına gelmektedir, o insanlar kendilerine buraya ait hissetmektedirler. Bu insanlara -tüm hayatını bırak ve geri dön– demek akıl dışı oluyor. Bu çok zordur ve insani de değildir.” 

“İnsani boyutu ön plana çıkarmalıyız”

Seçim döneminde yaygınlaşan “Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz” söyleminin hala tartışılması üzerinde ise  Karadaş, şu görüşü savundu: 

“Bir toplum ve şehir organizmaya benzer, kısa bir süre içinde bir organizmaya onun kaldırabileceğinden daha fazla bir dış etmen getirirsen o organizma tepki gösterir. Günümüzde toplumda ortaya çıkan göçmen karşıtlığının altında yatan sebepler de bundan kaynaklanıyor. Kamuoyu tepkisi özellikle göçmenler üzerinde hassasiyet gösterirse,  siyasiler de kendilerini kamuoyunun hassasiyetleri etrafında konumlandırdıkları için siyasilerin bu tutumunu anlamamız gerekir. Göçmen olduğun toplumda el üstünde tutulman çok zordur, göçmen olmanın bir maliyeti de budur. Biz entelektüeller olarak göçmen karşıtlığına yönelik çalışmalar yapmalıyız. İnsani boyutu ön plana çıkarmalıyız ama yaşanan mağduriyetlerin arka planlarını da görmeyi bilmeliyiz. Yerli ve göçmenler arasında yaşanan gerginlikler zamanla son bulacak, bunun en iyi ilacı zamandır. İnsanlar binlerce yıldır göç ediyor, dışlanıyor ve sonunda uyum sağlıyorlar.”

“Yayılan yanlış bilgiler denetlenmeli”

Nefret söyleminin, demokrasi bağlamında değerlendirilemeyeceğini belirten Karadaş, yayılan yanlış bilgilerin denetlenmesi ve cezalandırılması gerektiğini, bu anlamda sosyal medyada denetimlerin artırılmasının da şart olduğunu öne sürerek şöyle dedi:

“Uyumu negatif anlamda etkileyen siyasiler olsa da bu sorunun zamanla aşılacağını söylemek mümkündür. Çalışma hayatındaki kayıt dışılıkla da ciddi anlamda mücadele edilmelidir, toplumda birlikte yaşayan yerliler ve göçmenler, ekonomik hayatta eşit bir şekilde var olurlarsa muhtemelen gerilimlerin çoğu geçerliliğini kaybedecektir.”

“Olumsuzluklar azınlıklara mal ediliyor”

Gaziantep Barosu İnsan Hakları Merkezinde aktif olarak görev yapan avukat Aysu Berfin Çelik, dezenformasyonun sosyal alanda bireyleri ve toplumları yönlendirmek amacıyla, yanlış bilgi vermek için kullanılan bir kavram olduğunu ifade ederek, “Sosyal medya kitle iletişim aracı olarak çok yaygın kullandığından dezenformasyon konusunda önemli rol oynamakta. Dezenformasyon, çarpıtma bilgiler veya bu bilgilerin yanlış kasıtlı sonuçlara bağlanması yoluyla insanları manipüle etme amacına hizmet eder. Bir nevi toplum mühendisliğine soyunur.” dedi. 

Aysu Çelik şu görüşlere yer verdi: 

“Belli ideolojiler adı altında siyasi görüş, mezhep, din, dil, ırk ve cinsiyet gibi kavramları kullanmak suretiyle insanların birbirine düşmanlaştırılması günümüzde oldukça yaygın bir durumdur. Bu durum toplumlara ciddi zararlar veriyor, sadece göçmenler konusunda değil; azınlık olarak yer alan gruplar için de geçerlidir. Toplumların kutuplaşması, insanların asıl gerçek yaşam koşullarındaki problemlerini gölgeleyerek bir illüzyon içerisinde bulunmalarına neden olabiliyor. Kitlelerce ve siyasi otoritelerin desteğiyle yapılan bu tür algı çalışmaları, ülkemizde ve dünyada yaşanan her türlü olumsuzlukların göçmenlerin de dâhil olduğu azınlık gruplara mal edilmesine sebebiyet veriyor. İnsan hakları çerçevesinden baktığımızda, belli grupların belli gruplara üstünlüğünü normalleştirmek ayrımcılık yasağını bertaraf ediyor. Üstelik bu gibi haberler nefret suçlarının da normalleştirilmesini sağlıyor.”

“Yanlış bilgi, kitlelere hızla yayılıyor”

Gaziantep ve çevre illerde  Voice of America (VOA) adına da haberler yapan 12 yıllık Gazeteci Orhan Erkılıç, dezenformasyonla ilgili gözlemlerini  paylaştı. Haberlerin içeriğinde yer alan dezenformasyonun yani yanlış bilginin, kitlelere hızla ulaştığını vurgulayan Erkılıç, şunları söyledi: 

“Başta Suriyeli göçmenler olmak üzere Türkiye’de yaşamak zorunda olan tüm göçmenler, haklarında dolaşıma giren dezenformasyondan nasibini alıyor. Bu yanlış ya da açıklanmaya muhtaç bilgiler ırkçı söylemlerle başlayarak çoğu zaman fiziksel şiddete hatta can kayıplarına da neden olabiliyor. Bu konuda eklemek istediğim ve uzun süre üzerine çalıştıktan sonra vardığım bir sonuç var. Özellikle benim de çalışma alanımda yer alan ve ülkenin farklı kentlerinde 10 yılı aşkın süredir takip ettiğim Suriyeli göçmenler, 2011 yılında başlayan iç savaşla birlikte ülkemize sığındı ve kontrolsüz bir şekilde hayatın her alanına katıldı. Son 2-3 yıla kadar bu kadar geniş kitlelerce göçmenlerin ülkelerine gitmeleri konusunda fikir ve ağız birliği yoktu. –Peki, neden son yıllarda arttı?- diye soracak olursanız, bunun tek nedeni; ülkede her gün artan ekonomik kriz ve alım gücünün düşmesi. Böyle durumlarda psikolojik olarak insanlar suçu en zayıf halkaya atar. Şu anda maalesef en zayıf halka ülkemizdeki göçmenler. Daha iyi, etkili ve doğru bir göçmen politikasıyla olaylar bu noktaya gelmeyebilirdi.”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.