Haber: Bahar Gönül – Edirne / Kapak Fotoğrafı: Yusuf Belek – Depophotos
Madımak Katliamı’nın üzerinden 30 yıl geçti. Alevi halk ozanı Pir Sultan Abdal adına düzenlenen şenliklere katılmak üzere birçok aydın, yazar ve şair 1993 yılının Temmuz’unda Madımak’taydı. Aziz Nesin’nin söylemleri üzerine Nesin’i hedef gösteren gazete manşetleri atıldı, bildiri dağıtıldı. Nesin’in söylemlerine tepkili Radikal İslamcılar, 2 Temmuz günü Madımak Oteli’ni ateşe verdi. Otelin kundaklanması sonucu 33 aydın, şair, yazar ve 2 otel görevlisi öldürüldü; 2 saldırgan yaşamını yitirdi. Yapılan katliamın ardından, saldırganların tahrik edildiği iddia edildi, ortamın “Alevi-Sunni çatışmasına dönüşmemesi” üzerine gazete manşetleri atıldı. Siyasetçiler de aynı söylemleri destekledi.
Katliamdan yaralı kurtulan yazar Aziz Nesin de basının katliamdaki sorumluluğunu açık açık dile getiriyor, katliamın ardından yaptığı basın açıklamasında gazetecilere sesleniyordu:
“Bu yalan ilk kez olmuyor Türkiye’de. Bu medya, televizyonu ile, gazetesi ile, basını ile Türk halkını boyuna kandırmaktadır.
…O günkü yerel gazeteleri açarsanız -ki burada var, bende var o yerel gazeteler- nasıl tahrik ettiği belli. Tahriki ben mi etmişim? Onlar mı etmiş? Benim konuşmamdan dolayı tahrik varsa bu kadar ortada, Pir Sultan Abdal’ın ve şairler adı ile kurulan anıtın yıkılması nedir? Bu açık açık Sünni-Alevi çatışmasıdır. Ben orada bir bahaneyim. Küçük, basit bir bahaneyim. Ben olmasa idim yine olacaktı. Ben o konuşmayı yapmasaydım yine olacaktı.
…Basın olarak siz de sorumlusunuz ve siz de suçlu olacaksınız.”
Nesin, gazetecilere haberleriyle neye sebep olduklarını gösterirken “asıl suçlu”yu da hiç sözünü sakınmadan, çekinmeden gösteriyordu:
“Yalan haberlere kaynak aldınız -o bir zorunluluktu tabii çareniz yoktu- ve devlet adamına da hükümet adamına da bakana da başbakana da cumhurbaşkanına da inandınız. Hepsi yalan söyledi bu olayda.”
Aziz Nesin’in hedef alındığı olay, bir gün önce gerçekleşmişti. 1993 yılının 1 Temmuz günü, Sivas, Madımak’ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin açılışında.
O dönemde Aydınlık Gazetesi baş yazarı olan Nesin, Selman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri kitabını çevirerek gazetede yer verdi. Nesin’in Şeytan Ayetleri kitabını çevirmesi tepkiye yol açtı ve Nesin, Alevi Halk ozanı Pir Sultan Abdal’ın adının verildiği şenliklere katılmak üzere geldiği Sivas’ta istenmedi.
1 Temmuz’da, şenliklerin ilk gününde Nesin, kalabalık içinde bir muhabirin sorularını yanıtlarken, muhabir konuyu “Şeytan Ayetleri”ne getirerek, “Selman Rüşdi’nin yazdığı kitapta peygamber efendimizin zevcelerine dil uzatma var” dedi.
Nesin ise muhabire yanıtını verdi:
“Allahutaala’nın bu sözlerine inanmıyorum çünkü bunlara inanmam için aklımı kaybetmem lazım. Yani burada cehennem için söylenen şeyler, bunu Allah söylemiş.”
Nesin’in yanıtı üzerine salonda “Sen niye saldırıyorsun? Niye bu insanların fikirlerine saygı duymuyorsun?” tepkileri yükselmeye başlandı.
2 Temmuz sabahı, yerel gazetelerde çıkan başlıklar, aslında saatler sonra gelecek katliamın habercisiydi:
“Müslüman mahallesinde salyangoz satılıyor..!”
“Sivaslı dikkatli ol, tahriklere kapılma!”
“Tahriklere kapılmayın”
Gazete manşetleri bir yana, aynı gün, Nesin’i hedef gösteren bir bildiri hazırlanarak, altına imza “Müslümanlar” diye atıldı.
O gün Cuma Namazı’ndan çıkan bir grup “Şeytan Aziz” sloganlarıyla yürümeye başladı, “Vali istifa” diyerek Hükümet Konağı önüne geldiler.
Sonrasında yeni dikilen Pir Sultan Abdal Heykeli’ne yönelen kitle, heykeli taşlar, halatla devirerek sürüklemeye başladı. Sürüklenen heykel Aziz Nesin’le beraber birçok aydının konakladığı Madımak Oteli önüne getirildi.
Cuma namazından saatler sonra saldırganlar 15 bin kişiye ulaştı ve “Yaşasın Şeriat” ve “Sivas Aziz’e mezar olacak” sloganları atıldı.
Ali Nesin, babası Aziz Nesin’in Madımak Katliamı’nı şahsi açıdan değil siyasi ve toplumsal açıdan değerlendirdiğini söylüyor:
“Babam hayatında birkaç defa linç tehlikesi geçirdi. Birkaç defa da suikast atlattı. Evimize kurşun sıkıldığını hatırlarım. Hiçbir zaman yakınmamıştır, hiçbir zaman olayı kişisel olarak ele almamıştır. Hiçbir zaman da karakola gidip şikayetçi olmamıştır. Sivas olayları sonrasında da yaşadıklarını ısrar üzerine bir defa kameralara anlatmış, bunun dışında özel sohbetlerimizde bile bana yaşadıklarını anlatmamıştır. Sıvas’ı şahsi açıdan değil, siyasi ve toplumsal açıdan değerlendirmiştir hep. Bu da onu Aziz Nesin yapan birçok önemli özelliklerinden biriydi.”
Katliamda ağır yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden şair-yazar Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok ise “Burada tuhaf ve kabul edilemez olan şey devletin bütün unsurlarının var olduğu bir noktada hatta cami çıkışından itibaren polis, kolluk güçleri, asker etrafta olmasına rağmen hiç müdahale edilmemesi” diye anlatıyor katliamı.
Ali Nesin, Altıok’u sözleriyle destekliyor:
“Bir devletin birincil görevi vatandaşının yaşam hakkını korumaktır. Bunu defalarca yapamayan bir devlet, en hafif deyimle, büyük zafiyet içindedir.”
Slogan atan topluluk, iki saat sonra otelin perdeleri ateşe verdi, “Cehennem ateşi işte!” diyen bir ses duyuldu.
Madımak Oteli’nin ateşe verilmesi sonucunda 33 aydın, 2 otel görevlisi öldürüldü. Saldırganlar arasından da iki kişi yaşamını yitirdi.
Zeynep Altıok, yapılan dezenformasyonlara dikkati çekerek, uzun yıllardır katliamda ölenlerin sayısının yanlış bilindiğini anlattı:
“Dezenformasyona gelelim… Biz yakınlarını kaybedenler ilk birkaç yıl boyunca 37 kişinin öldürüldüğünü düşündük ve söyledik. Mesela bu da doğru bir bilgi değil aslında. Şenliğe katılmaya gelen sanatçılardan ve aydınlardan 33 kişi ateşe verildi. 2 otel görevlisi vardı, 2 kişi de katillerdendi. Bunu biz bile yıllar sonra öğrenebildik. Çünkü bize devlet kaynaklarından ya da basına verilen bilgi olarak aktarılan tutanaklardan onların kim oldukları uzun zaman anlaşılamadı. Bizim kendi bildirilerimiz de, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin açıklamalarında da ilk yıllarda ölenler 37 diye geçiyor. Bunu hala yerleştiremedik tuhaf bir şekilde, o öyle kaldı birçok insanın aklında 37 kişinin öldürüldüğü. Halbuki 2 kişi, öldürenlerden olmasına rağmen.”
Bir gün önce diri diri insanların yandığına şahit olan Türkiye bir gün sonra gazete manşetlerinde suçluyu arıyordu.
3 Temmuz günü gazetelerde Aziz Nesin’in söylemlerinin ağır tahrik olduğu ve isyana teşvik ettiğine dair başlıklar atıldı.
“Sivas’ta ‘Aziz Nesin’ İsyanı 35 ölü” Hürriyet Gazetesi
“Sivas’ta fitne 35 ölü” Türkiye Gazetesi
“Tahrik… İhmal İşte Sivas gerçeği” Sabah Gazetesi
Basın olayı bir tahrik olarak sunarken infaz da yaparak, katliamdan yaralı kurtulan Aziz Nesin’i hedef gösterdi. Devlet yetkililerinin söylemleri de basınınkinden farksızdı.
Dönemin Başbakanı Çiller, Madımak Oteli’nde yaşananların ardından “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” dedi.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise yaşananın Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmediğini dile getirdi:
“Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş… Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır… Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.”
Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu’nun da hedefinde Aziz Nesin vardı:
“Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir.”
Aziz Nesin, İçişleri bakanı Mehmet Gazioğlu’nun söylemlerine tepki gösterdi:
“Gazeteler kime güvenirler? En çok güvenilecek kaynaklar, resmi kaynaklardır. Hükümettir, bakanlardır. Bakanın kendisi yalan söylerse gazeteler de mecburdur yalan söylemeye. Olay öylesine çarpıtılmış, değiştirilmiş, bozulmuştur ki bu yalan haberlerle kamuoyu da kandırılmıştır. Bu yalanı en başta, en sorumlu olarak söyleyen içişleri bakanıdır.”
Devlet yetkilileri ve basın katliamla ilgili aynı söylemlerde iken, o anlarda babasına ulaşmak isteyen Ali Nesin, birçok tanıdığının kendisiyle konuşmak istemediğini söylüyor:
“2 Temmuz olayları sırasında Amerika’daydım. Sürekli “başın sağ olsun” mesajları almaya başladım. Babamı kaybettiğimizi düşündüm doğal olarak. Türkiye’de yakın tanıdıklarıma telefon etmeye başladım. Şanssızlık olacak, kimseyi bulamadım. Eski telefon defterimi çıkarıp eski arkadaşlarımı aradım. Üzülerek söylüyorum ki, hiçbiri benimle konuşmak istemedi, bazılarıyla konuşmamı, anne babaları, kardeşleri, eşleri engelledi. Gerçeği öğrenince çok üzülmüştüm. Ama doğaldı herhalde, herkesi bir korku sarmıştı çünkü.”
30 yıl önce dava açılırken Aziz Nesin’in orada bulunması “eylem hazırlayıcı sebepler” arasında gösterilmişti. Hukuki süreç 2001 yılında sonuçlandı; sanıklardan 33’ü ölüm cezası aldı, dördü 20 yıl, biri 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Sivas Katliamı Davası’ 13 Mart 2012’de mahkemenin davayı zaman aşımından düşürmesiyle kapandı.
Tekrar tekrar açılan davalarla Sivas Katliamı’nın “insanlığa karşı işlenen suç” kabul edilmesi talep edildi. 30’uncu yılda davanın zaman aşımına uğradığı tespiti yapılacağı iddia ediliyordu. Davanın son duruşması 14 Eylül 2023’e ertelendi.
Zeynep Altıok 14 Eylül’de görülecek duruşma için şunları söylüyor:
“Sivas Katliamı davası beklediğimiz bir dava değil, bu saatten sonra bunun gelip gelmeyeceğinden ziyade bu davanın bir emsal, bir simge dava olması. Unutulmamalıdır, çünkü yeni acıların önünü alabilecek farkındalığı yaratmak için bir simgedir.
Bütün katilleri bulup getirip hapse atsalar benim için şu an Sivas Katliamı davası kapanmayacak. Çünkü artık bu davanın kapanabilmesi için önemli olan insanlık suçlarıyla ilgili ve zaman aşımıyla ilgili bir sürece sahip olabilmek gerekiyor.”
Sivas Katliamı’na ilişkin dezenformasyon yalnızca basın yoluyla olmadı. Madımak Oteli 2011 yılında kamulaştırılarak Bilim ve Kültür Merkezi yapıldı. Merkezde oluşturulan anı köşesinde ölen 33 aydın ile iki otel görevlisinin yanında iki saldırganın adlarının da yazılı oluşu tepki çekti. Katliamda yakınlarını kaybedenler, otelin “Utanç Müzesi”ne dönüştürülmesini talep ediyorlar.
Zeynep Altıok, binadaki anı köşesine dair bilinçli bir yanlış yönlendirme olduğunu söylüyor.
“Ama bir de bu asimilasyon kültüründe katiliyle mağdurun ismini aynı şekilde anmak var. Göstermelik bir müze –yaptıkları müze de değil de– kültür merkezi dedikleri yerde. Oteldir, restorandır fark etmez ne olduğu orada önemli olan, oranın bir şekilde bir anı merkezi, bir yüzleşme mekanı olması, ama gerçek anlamda bir yüzleşme mekanına dönüştürülebilmesiydi. Bilgi eksikliği, yanlış yönlendirme, hukuki süreç içerisinde bile eksik bilgi, katliam dememek, olay demek ısrarla bu da bir hem asimilasyon hem de bilinçli bir toplumu dezenforme etme yöntemi. Orda bir katliam yaşanmadı bir olay oldu. Nasıl bir olay? Katliamla biten bir olay. Bir inkar.”
Zeynep Altıok : Siyasetçi ve CHP milletvekili, Metin Altıok’un kızıdır.
Ali Nesin: Matematikçi, Aziz nesin oğludur.
– Aziz Nesin ve Ali Nesin Sivas’ı “Sıvas” diye telaffuz etmeyi tercih ettikleri için onların cümlelerinde geçirirken “Sıvas” olarak yazdım.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.