Zeren Gültekin / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Sağlık sektöründe en büyük iki sorun yetersiz personel ve hastane koridorlarında şiddet. Sağlık emekçileri, cinsiyetleri fark etmeksizin ortak sorunlar yaşıyor. Kamu ve özel hastanelerdeki personel yetersizliği, hem sağlık çalışanlarının hem de hastaların ortak şikayetlerinden biri. Sağlıkta şiddet ise ne yazık ki önüne geçilemeyen en büyük sorunlardan biri olarak öne çıkıyor. Fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan sağlık çalışanları, bu durumu yalnızca hastalardan değil, zaman zaman meslektaşlarından da deneyimliyor. Tokat’ta bir özel hastanede çalışan kadın hemşire sektördeki psikolojik şiddeti şu ifadelerle anlattı:
“Yöneticilerimiz tarafından alkışlanmak yerine işimizle tehdit ediliyoruz. ‘Sizin yerinizi almak isteyen ne kadar insan olduğunu bilmiyorsunuz. Asgari ücretse de bunun kıymetini bilin. Çalışmayacaksanız kapı orada’ diyerek mola hakkımıza bile göz dikiyorlar. Binada bulunan kameralar ile sürekli bizi izliyor, elimize telefonumuzu almamıza bile müsaade etmiyorlar.”
Genel Sağlık- İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, sağlık sektöründe şiddetin en ciddi problem olduğunu belirtti. Uğur, şiddetin tüm meslek gruplarında ciddi bir sorun olduğunu ancak şiddetin sağlık çalışanlarının “korkulu rüyası” haline geldiğini söyledi. Toplumsal olarak her alanda şiddete maruz kalan kadınların sayısı sağlık sektöründe de yadsınamayacak ölçüde. 2024 yılında Genel Sağlık- İş tarafından yapılan ankette kadın sağlık çalışanlarının karşılaştığı sözel ve fiziksel şiddetin erkek çalışanlara kıyasla yüzde 90 daha fazla olduğu görüldü.
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik buhran sağlık sektörünü de ciddi derecede etkiliyor. Sağlık çalışanlarının yoksulluk sınırı altında maaşlara çalıştırıldığını ifade eden Sendika Başkanı Uğur, “Bugün sağlık ve sosyal hizmet emekçileri yaptıkları işin karşılığını ciddi anlamda alamıyorlar.” dedi. Nöbet ücretlerinin de yetersiz olduğunu vurgulayan Uğur, sendikanın yürüttüğü ve 12 Mart’ta yaptığı basın açıklamasıyla gece çalışmasının hayatı tehdit eden pek çok hastalığa yol açtığını belirtti. Gece çalışmanın, meme kanseri, kronik kalp yetersizliği, koah ve diyabet gibi hastalıkların yaşanma riskini arttığını söyledi. Gece çalışmanın aynı zamanda sağlık çalışanlarının günlük hayatlarını da büyük ölçüde etkilediğini belirten Uğur, “Hal böyle olunca sağlık çalışanları sosyal hayatlarından, ailelerinden, çocuklarından vakitlerini çalmak zorunda kalıyorlar.” dedi.
İsmini vermek istemeyen sağlık çalışanı uzun çalışma saatleri ve gece nöbetlerinin “insani” olmadığını belirterek şunları söyledi:
“Tek aktivitem uyuyup uyanmak ve duş alıp yemek yemek oluyor. Haftanın beş altı günü çalışıyoruz. Bir haftada maksimum iki kez dinlenmem oluyor ikisinde de sabah sekizde nöbetten çıkıyorum, duş alıp biraz uyuyorum ertesi sabah sekizde tekrar iş başı yapıyorum.”
Özel hayatının kalmadığını belirten sağlık çalışanı, banka ve ev işi gibi günlük ve zorunlu işlerini yapmak için uykusundan feragat etmek zorunda kaldığını bu sebeple de uykusuzluk halinde stres ve baş ağrısıyla mücadele etmeye çalıştığını söyledi.
Dr. Derya Uğur
Kadın sağlık çalışanları hem ev hem iş hayatı arasında yoğun çaba sarf ederek mesleklerini layıkıyla icra etmeye çalışıyor. İnsan sağlığını koruma ve yaşatma üzerine kurulu bir meslek anlayışına sahip olan sağlık çalışanları, yoğun tempoda çalışmalarına rağmen toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle ek zorluklarla karşılaşıyor. Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, Türkiye’de kadınlara yüklenen geleneksel sorumluluklar, onların eğitim, toplantılar ve kariyer gelişimi gibi alanlarda geri planda kalmalarına sebep olduğunu belirtiyor. Ayrıca, yönetim kademelerinde liyakat esaslı bir sistemin eksikliğinden bahseden Uğur, “Herkesin hakkını yemek istemem ama genel anlamda Türkiye’de bizler liyakat ile yönetilmiyoruz.” dedi.
Sendika’nın istatistiklerine göre, Türkiye’de başhekimlerin yalnızca % 19’u kadın. Yönetim pozisyonlarında kadın temsiliyetinin düşük olması, karar alma süreçlerinde de kadınların sesinin yeterince duyulmamasına yol açıyor.
Tokat’ta özel bir hastanede çalışan ismini paylaşmak istemeyen kadın hemşire, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerin yetersiz kaldığına değindi. Hemşire, “Bizi denetlemeye geliyorlar ama bizim maaşlarımızı denetlemeye gelen yok. Bize mobbing yapılıyor mu, hangi şartlar altında çalışıyoruz diye bakmıyorlar.” dedi. Yapılan denetimlerin hasta ve hastane odaklı olduğunu belirten hemşire hastane çalışanlarına verilen yemeklerin hasta ve hasta yakınlarına verilen yemekle aynı olduğundan da bahsederek, “Aynı zamanda öğlen verilen yemek neyse akşam nöbete kalınca da aynı yemeği yemek zorunda kalıyoruz.” dedi. Denetimin de insanca ve adaletle yapılmadığına değinen hemşire, molalarının kullandırılmadığın da belirtti. Günlük bir buçuk saat mola haklarının olduğunu ancak hastane yönetimi tarafından kırk beş dakikasının kullandırıldığını söyledi. Mola haklarının tamamını kullanmaları için talepte bulunduklarında ise işlerini bitirmemiş olmakla suçlandıklarını aktardı.
Gün içerisinde 15 hasta taburcu edip 15 hasta aldığını belirten hemşire, destek taleplerinin de karşılanmadığını ek olarak hasta bakımının da hemşirelere verildiğini şu ifadelerle anlattı: “Ben diyorum ki ‘Hani bana bir destek gönderin. Bana bir yardımcı olun.’ ‘Daha önceki oturduğunuz boş olduğunuz günlere sayın’ tarzı bir yanıt alıyorum. Mesela yatak çarşaf mı değişecek, hastanın sağa sola döndürülmesi için bile destek personeli yapması gereken şeyi senin yapman isteniyor.”
Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, pandemi sürecinde Çorum’da bir sağlık çalışanın çocuklarının evde yanarak hayatlarını kaybettiğini hatırlatarak, “Biz sağlık çalışanlarının talepleri insanca yaşayıp insanca çalışabilmek.” diyerek sağlık çalışanları için 7 gün 24 saat açık kreşler talep ettiklerini belirtti. İnsanca yaşayabilmek için insanca ücretlere, bakıma muhtaç yakınlarını güvenerek bırakabilecekleri bakım evleri talep ettiklerini dile getirdi.
Toplumun her alanında karşı karşıya kalınan ancak sağlık sektöründe önüne geçilemeyen sağlıkta şiddet için etkin yasaların çıkarılması ve uygulatılması, yeterli sayıda sağlık emekçisi istihdamı, insanca maaşlar ve insanca çalışma saatleri talep ettiklerini belirten Dr. Uğur, “Taleplerimiz karşılanamayacak talepler değil.” dedi.
Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, cinsiyet eşitsizliği ile mücadelenin aileden başlaması gerektiğini vurguladı. Toplumsal olarak “kadın çalışmaz, evinin kadını olur ve çocuklarına bakar” düşüncesinden çıkılması gerektiğini belirten Uğur, ailede kız çocuklarıyla erkek çocuklarına eşit davranılması gerektiğini söyledi. Uğur, kadınların cam tavanları kırabileceğini “Bizlerin elinden her iş gelir. Kadın yeter ki istesin başaramayacağı bir şey yok.” ifadeleriyle anlattı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.