ANKARA- Dershanelerde çalışan öğretmenler resmi kayıtlarda “büro personeli” olarak görünüyor, asgari ücret üzerinden ve elden maaş alıyorlar. Kayıtlarda öğretmenlik deneyimleri görünmüyor. Atanamayan öğretmenlere göre dershanede çalışmak madende çalışmak kadar ağır.
9. Köy, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, sendikalara göre sayıları yarım milyonu aşan atanamayan dershane öğretmenlerine mikrofon uzattı. Dershanelerin resmi olarak kapatılmasından sonra bu kurumlar kişisel gelişim kursu, etüt merkezi, destekleme kursu gibi isimler altında çalışmaya başladı. İş güvencesi olmadığı için ismini vermek istemeyen 31 yaşındaki Türkçe öğretmeni, çalıştığı kurumun resmi kayıtlarda “dershane” olmadığını bu nedenle kendi unvanının da öğretmen değil “büro çalışanı” olarak geçtiğini anlattı. Maaşlarını gayri resmi olarak elden aldıklarını belirten atanamayan öğretmen, “Ben şu an hiçbir yerde öğretmen olarak gözükmüyorum. Yarın bir gün devlet özel sektörde şu kadar çalışmışlara öncelik vereceğiz dediğinde benim hakkım olmayacak. Çünkü büro memuru gözüküyoruz” dedi.
Kuruma müfettiş geldiğinde beyaz önlüğü çıkardıklarını ifade eden öğretmen, “Bizim için ‘ne iş yapıyorlar’ diye sorulduğunda büro personeli büroda ne yapıyorsa örneğin arama, kayıt gibi işleri gösterirler. Genelde kimse sormaz, herkes bilir zaten. Arkadaşım matematikçi aldığı maaş 5 veya 6 bin lira ama aslında gözüken asgari ücret, 2 bin 800 lira. Her zaman bize bu ücretin üzeri elden veriliyor” dedi.
Türkçe öğretmeni, atanamadığı için özel sektörde çalıştığını özel sektördeki en önemli sorunlarının ücretler ve çalışma koşulları olduğunu söyledi. KPSS’de 79 puan almasına rağmen atanamadığını belirten öğretmen, “Dershane öğretmenliği madende çalışmak gibi zor, eğitimin en kötü yeri dershane öğretmenliği. Hata yapma lüksün yok. Dikkatle yaşamak zorundasın. Direkt üzerini çizerler” ifadelerini kullandı. Özel sektörde iyi eğitimin değil paranın önemli olduğunu söyleyen Türkçe öğretmeni, “Özel sektör müşteri sen de satıcısın. Bu kadar. Yani biz artık öğretmenlik yapmıyoruz’’dedi.
Eğitimcilerde öğretme duygusunun bile kaybolduğu görüşünü dile getiren Türkçe öğretmeni, öğretmen olarak çalıştığını kanıtlayamadığını anlattı. “Ben bir sorun yaşarsam nereye başvuracağım? Milli Eğitim Bakanlığı’na gidemem. Başka bir yere gidemem. Çalıştığımı hiçbir şekilde kanıtlayamıyorum. Boşa düşmüş oluyorum” diyen dershane öğretmeni, ücretli öğretmenlik uygulamasının kaldırılıp düzenli atama yapılması gerektiğini söyledi.
Özel sektörün zorluklarını yaşayan bir diğer öğretmen 26 yaşındaki Büşra Dede ise çalışma süresinin 13 saate dayandığını anlattı, “Ekstra çalıştığın saatler maaşa asla yansımıyor. Çalıştığın yerde bir hiçsin. Çok arkadaşım var ömrünü KPSS’ye adamış. Ücretli öğretmenlik yapmaktan hepsinin ciğeri söndü. Maaş açısından içler acısıyız” dedi. Öğretmenliğin en büyük sorununun değer görmemek olduğunu belirten Dede, sadece özel günlerde hatırlanmaktan da rahatsız olduklarını söyledi. Dede, “Öğretmen gerçekten geleceği oluşturan bir meslek. Bize değer verilsin. Bizim de motivasyonumuz olsun ki biz de o çocukları mutlu edelim ve motivasyonla çalışabilir hale gelelim’’ ifadelerini kullandı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 24 Kasım Öğretmenler Günü için 24-25 Kasım’da farklı şehirlerin belirli Devlet Tiyatroları’nda belirli oyunların öğretmenler için ücretsiz olacağını duyurdu. Ancak sadece öğretmen kimliği olanlar bu imkandan yararlanabildi. Büşra Dede, özel günlere ait ücretsiz etkinliklerin kendisi için bir fayda taşımadığını, öğretmen kimliği olmadığı için zaten bu tür etkinliklere katılamadığını söyledi. Dede, “Gelişmekte olan ülkenin gelişmekte olan çocuklarına kendimi de geliştirerek eğitim vereceksem bunların yani tiyatroya gitmemin devamlı olması gerekiyor” dedi.
Yüz binlerce öğretmen adayı gibi sınav baskısını hissettiğini belirten Büşra Dede, atama beklerken hayatına son veren öğretmen Âlim Koç’u anarak şunları söyledi: “Ben de bir atanamayan olarak ilk aldığım o puanla hüsran bir şekilde butik bir anaokulunda başladım. Oradaki ezilmelerim, oradaki iş gücüm gerçekten artık hastalık boyutuna gelmişti. Bu atanamamanın verdiği kaçınılmaz son. Atanması gereken layığıyla işini yapabilecek çok insan varken atanmak için beklerken çok iyi öğretmenler heba oluyorlar.’’
Okul öncesi öğretmenliğin sorumluluk, incelik, detay isteyen bir alan olduğunu söyleyen Dede, “İmkanı yok atanamam gözüyle bakıyorum. Ülkede öğretmenlere verilebilecek en değersiz duyguların hepsi var. Özellikle okul öncesi öğretmenine öğretmen gözüyle değil bakıcı gözüyle bakılıyorlar. Değersiz çalışıyorum. Bittik resmen’’ diye konuştu.
HABER : İleyda Özmen
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.