Dünyayı etkisi altına alarak yüz binlerce insanın ölümüne neden olan Koronavirüs (Covid-19), insanlığı her anlamda etkiledi. Bir sağlık krizi ile başlayıp günden güne sosyal ve ekonomik bir krize dönüşen Covid-19 salgın süreci mültecileri de olumsuz yönde etkiledi. Pandemi sürecinin getirdiği zor şartlar, çatışmalardan ya da işsizlik, yoksulluk gibi nedenlerden kaynaklı ülkelerinden kaçarak başka ülkelere sığınan mülteciler için ise daha yıkıcı sonuçlar doğurdu. Sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel ve sağlık krizleri sırasında, devletlerin kendi yurttaşlarını öncelik haline getiren politikaları, göçmenlerin bazı yasal haklardan mahrum bırakılması ve ötekileştirilmesine sebebiyet veriyor.
Göçmenler sağlıktan yararlanamıyor
Covid-19 virüsünün ortaya çıkmasından sonra Nisan ayında pandemi tedavisi ‘’acil hal’’ kapsamına alındı. Fakat göçmenler bu sağlık hizmetlerinden pek yararlanamıyor. Türkiye’de farklı hukuki statülerde yaklaşık 5 buçuk milyon mülteci ve uluslararası göçmen bulunuyor. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre Türkiye’de 3,6 milyon “geçici koruma” altında Suriyeli bulunmaktadır. Kayıtlı olan bu grubun sadece yüzde 1,8’i mülteci kamplarında yaşıyor. Ülkemizde ‘’Geçici koruma’’ altında bulunan Suriyeli mülteciler, herhangi bir sağlık sorunu yaşadıklarında, Göçmen Sağlık Merkezleri ve Aile Hekimine başvuru yapabiliyor. Fakat bu durum diğer göçmenler için geçerli değil. Suriyeliler dışında kalan Pakistan, Afganistan ya da Afrikalı göçmenler sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanamıyor.
Damgalanma korkusu yaşıyorlar
1 Ocak 2020 itibari ile sağlık masraflarını ödeme imkanı olmadığını belgeleyen kişiler haricinde, Genel Sağlık Sigortası (GSS) primini ödemek göçmenler içinde zorunlu hale getirildi. Kayıtsız ve belgesiz durumda olan göçmenler ise kendileri ile ilgili yasal bir düzenleme bulunmamasından kaynaklı sağlık hakkına ulaşımda ciddi sorunlar yaşıyor. Damgalanma ve işsiz kalma kaygısı taşıyan göçmenler, acil bir durum ile karşılaşmadıkları sürece hastanelere gitmiyorlar.
Mülteci, göçmen ve sığınmacıların sağlığa erişimine dair değerlendirmelerde bulunan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Şubesi Eşbaşkanı Abuzer Aslan, salgınla mücadele sürecinin iyi yönetilemediğini belirterek, mülteciler için sağlıklı ortamların oluşturulması gerektiğini dile getirdi.
Mülteciler arasında ayrım
Şartlı mülteci ve kayıtsız mülteciler arasında ayrım yapıldığına dikkat çeken Aslan, 24 Aralık 2019 yılında Türkiye’de bir yıldan daha fazla bulunan 18 yaş üstü ve uluslararası koruma altında olan kişilerin genel sağlık sigortalarının sonlandırıldığını hatırlattı. Aslan, ‘’Aralık 2019’da değiştirilen bir yasayla artık kayıtlı mülteciler yalnız bir yıl sağlık hizmetlerine ulaşabiliyor. Kayıtsız olanlar ise ancak trafik kazası gibi acil vakalarda hastaneye gidebiliyor’’ dedi.
‘Pandemi süreci iyi yönetilemedi’
Pandemi sürecinin genel anlamda iyi yönetilmediğini belirten Aslan, virüsün özellikle dezavantajlı gruplar içerisinde daha hızlı yayılma ihtimalinin olduğunu söyledi. Pandeminin başında alınan önlemlerden de mülteci ve sığınmacıların yararlanamadığını vurgulayan Aslan, bu durumu şöyle anlattı: ”Hastalıktan korunabilmek, yayılmasını engellemek için maske takılması zorunlu dendi. Herkese haftada beş maske dağıtılacağı söylendi. Maske başvurusu e-devlet üzerinden yapıldı. Yalnız kayıtlı mültecilerin internet erişimi olmadığı ve Türkçeleri de kısıtlı olduğu için maske başvurusunda bulanamadılar. Maskeye ulaşamamalarının yanı sıra sabun, kolonya gibi hijyen malzemeleri, hatta temiz giyecekleri de eksik. Devlet toplum sağlığını korumakla yükümlü, ancak bu ölümcül virüs karşısında mültecilerin korunma ve tedavi ihtiyaçları karşılanmadı.’’
‘Mülteciler aşı listesine eklenmelidir’
Sağlık Bakanlığı’nın aşı uygulamasının belirsiz olduğunu aktaran Aslan, Birleşmiş Milletler (BM) gibi örgütlerin de bu konuda yeterince politika üretemediğini ifade etti. Mülteci ve göçmenlerin kaderine terk edildiğini sözlerine ekleyen Aslan, şöyle konuştu:
‘’5,5 milyon göçmen görmezden gelinemez. Toplumda var olan tüm kesimlere eşit ölçüde her türlü sağlık hizmetinden yararlanma hakkı tanınmalıdır. Mülteci ve sığınmacılar için yaşanılabilir, sağlıklı ortamlar oluşturulmalıdır. Sağlık Bakanlığı şeffaf davranmalı ve mültecileri de aşı listesine eklemelidir. Sağlık örgütleri, Türk Tabipler Birliği ve demokratik oluşumlar bu konuya eğilip gündemde yer almasını sağlamalıdır.’’
Pandemide işsiz kaldı
Savaşın ağır koşullarında ailesinin ve akrabalarının çoğunu kaybettikten sonra İstanbul’a geldiğini belirten Basri Kaddeyi, pandemi sürecinde çalıştığı iş yerinden ayrılmak zorunda kaldığını söylüyor. Pandemi döneminde ötekileştirildiklerine vurgu yapan Kaddehi, her türlü hastalıktan korunmak için bireysel önlemleri aldığını aktardı. “Sağlık hakkından yararlanmanın bizler için zor olduğunu biliyorum” diyen Kaddeyi, şunları söyledi:
“O yüzden hijyene, mesafeye ve maskeli olmaya dikkat ediyorum. Test yaptırmak için bir kere hastaneye gittim. Fakat bana sadece kendimi nasıl hissettiğimi sordular. Sonra evime gönderdiler. Virüsü kaptım mı kapmadım mı hiç bilmiyorum.”
‘Bize bakmıyorlar’
5 yıl önce Türkiye’ye yerleştiğini belirten Suriyeli Rahmettulah Beşari de pandemi sürecinin özellikle kendilerini çok etkilediğini söyledi. “Düşük ücretli maaşlarla karnımızı zor doyuruyorduk, şimdi ekmek bulamıyoruz” diyen Beşari, “Hastanelere gidip tedavi olan bir Suriyeli daha önce hiç duymadım. Zaten bize bakmıyorlar. Ya da çok fazla para istiyorlar. Bizi sevmiyorlar. Bir gün midem bulandı, çok başım ağrıdı, korona oldum sandım. Hastaneye gitmek istedim. Beni tedavi etmediler. Elime bir kağıt verdiler. Bir Türk senin yerine bu ilaçları alsın, sen kullan dediler. İlaçlarımı aldım. Meğer ağrı kesici vermişler” diye konuştu.
60 metrekarede 7 kişi kalıyor
Bir işletmenin depo görevlisi olarak çalıştığı esnada salgının baş gösterdiğini söyleyen Ahmed Salih ise, pandemiden dolaylı işten çıkartıldığını belirtti. 60 metrekare bir evde 7 kişi kaldıklarını söyleyen Salih, hijyen ve maske kurallarını dahi uygulayacak bir ekonomik yeterliliğe sahip olmadığını ifade ediyor. Salih, ‘’7 kişi aynı evdeyiz. Kimsenin başka gidecek yeri yok. 5 tane ev arkadaşımız işten çıkarıldı. Bazen ekmek bulamıyoruz. Virüs ortaya çıktığında herkes bize suçlu gözüyle baktı. Biz ne yaptık ki… İş yok, para yok maske alamıyorum. Evde oturuyorum’’ şeklinde içinde bulunduğu durumu özetledi.
HABER : SERKAN AKDEMİR / İSTANBUL
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Merhaba herkese hayırlı işler kolay gelsin arkadaşlar