Manavgat’ta bir ilk: Zeytin ve Zeytinyağı Festivali
Manavgat’ta bir ilk: Zeytin ve Zeytinyağı Festivali
2 milyonun üzerinde zeytin ağacı, 11 çeşit zeytin türü ve 11 tane zeytinyağı fabrikasına sahip olan Antalya'nın Manavgat ilçesi, zeytin konusunda adını önce Türkiye'ye, ardından da dünyaya duyurmak için harekete geçti. Manavgat'ta düzenlenen ilk zeytin ve zeytinyağı festivali ile üretiminin markalaşması ve kalitenin artırılması hedefleniyor.
Manavgat zeytinlerinin ve zeytinyağının görücüye çıktığı Zeytin ve Zeytinyağı Festivali’nin ilki, hasadın başlamasıyla birlikte 1-3 Kasım tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Festival Manavgat Belediyesi öncülüğünde, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Akdeniz Üniversitesi Manavgat Meslek Yüksekokulu, Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası ve Manavgat Ziraat Odası’nın katkılarıyla düzenlendi. Kortej yürüyüşü ve açılış töreniyle başlayan festival; çalıştay, forum, stantlarda zeytin ve zeytinyağı ürünlerinin tanıtımı gibi etkinliklere sahne oldu. Saraçlı Mahallesi’ndeki tarihi zeytin ağaçları ve taş değirmen ziyaret edilirken, bölgedeki zeytin ve zeytinyağının markalaştırılması planlanıyor.
“Manavgat bir zeytin şehridir”
Niyazi Nefi Kara
Festivali, Manavgat’ın zeytinini ve zeytinyağını kamuoyuna tanıtmak için düzenlediklerini vurgulayan Manavgat Belediye Başkanı Niyazi Nefi Kara, “Zeytin üreticisinin desteklenmesi ve zeytinyağı endüstrisinin gelişerek katma değerinin artırılması noktasındaki çalışmalarımızı artıracağız” dedi.
Pazarlama ve markalaşma sorununu aşmayı hedeflediklerini de belirten Kara, şöyle devam etti; “İlçemizde yetişen 11 çeşit zeytin türüyle tanıştınız. İlçemizde 2007 yılında 22 bin dönüm üzerinde zeytin yetiştirilirken bugün 50 bin dönümden fazla bir alanda zeytin üretilmektedir. Aynı zamanda ilçemizde 9-10 bin ton zeytinyağı üretiliyor. Kamuoyunda pek bilinmese de Manavgat önemli bir zeytin ve zeytinyağı üreticisidir. Bu yönüyle Manavgat, bir zeytin şehridir.“
Kalite, coğrafi işaret ve gastronomi
Festivalin birinci gününde tarım yazarı Mine Ataman’ın moderatörlüğünde üç farklı oturum gerçekleştirildi. Oturumlarda akademisyen, teknokrat ve sivil toplum temsilcileri yer alırken üründe kalite, coğrafi işaret ve gastronomi temaları ele alındı. İlk oturum tarımsal mekanizasyon ve ürün kaybını en aza indirme yöntemlerini içeren bir sunumla başlarken Ataman, “Son yıllarda selektör makinesi dağıtalım, ata tohumu dağıtalım anlayışıyla tarımı kurtarabiliriz gibi düşünülüyor. Diğer yandan bu tarafta verimi, kaliteyi, o ağaçların uzun süre ayakta kalmasını sağlayacak müthiş bir bilim var. Belki de vakit artık akıl terini cebimize koyma vaktidir” dedi.
Akıllı sulama sistemleri yaygınlaşmalı
Dr. Ayça Uçkun
Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Yetiştirme Şubesi adına konuşan Dr. Ayça Akça Uçkun ise iklim değişikliğine işaret ederek Türkiye’de artık dört değil iki mevsim yaşandığına dikkat çekti. Birkaç derecelik ısı artışının bile ekosistemi ve tarımsal üretimi derinden etkileyebildiğini belirten Uçkun, “2050 yılında da yarı tropikal iklime doğru bir gidişat söz konusu olacak. Dolayısıyla da bölgelerdeki ürün deseni değişmeye başlayacak. Bu süreçte zeytin üretimi kuzey bölgelerimize kayabilir. Bu nedenle nemi ve havayı kontrol eden akıllı sulama sistemlerinin yaygınlaşması önem taşıyor” diye konuştu.
“Tescilde yönetişim ve denetim şart”
İkinci oturumda coğrafi işaret sorununu ele alan Doç. Dr. Mehmet Zanbak ise “Bir varlığın miktarı bol ise, değeri düşüktür. Şimdi de herkes tescil yarışına girdi. 28 Avrupa Birliği ülkesinin bir yılda aldığı tescili Türkiye tek başına alıyor. İnanılmaz bir tescil furyası var ama yönetişim ve denetim kısmı eksik kalıyor” dedi. İyi niyetli çalışmalar olsa da Türkiye’de eksiksiz işleyen bir coğrafi işaret sistemi olmadığını belirten Zanbak şöyle devam etti:
Doç. Dr. Mehmet Zanbak
“2014 yılında Çin Pinggu şeftalisi Avrupa Birliği’nden tescil aldı. 1,5 yuan olan fiyat 4,5 yuana çıktı. Ertesi yıl Malatya kayısısı AB’den tescil aldı. Tescil almasına rağmen fiyatı yüzde 35 düştü. Yani bırakın katma değer yaratmayı, iyi işleyen bir sistem olmadığı için fiyatta dahi gerileme oldu.”
Çalıştayın üçüncü oturumunda ise uygulanacak gastronomi politikalarıyla markalaşmanın nasıl destekleneceği tartışıldı. Zeytinyağlı Antalya Piyazı tadımı etkinliğinin ardından da çalıştayın ilk günü sona erdi.
Festivalin ikinci gününde ise gazeteci yazar Meliha Okur’un moderatörlüğünde zeytin ve zeytinyağının üretimi, ihracatı ve markalaşmasına yönelik bir forum gerçekleştirildi. Forumda tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Antalya Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Seda Özel ve pazarlama iletişimi uzmanı Yasemin Arslan konuşmacı olarak yer aldı.
“Zeytin stratejik ürünler arasında yer almalı”
Tarımda stratejik ürünlerde hububat ve yem bitkilerinin ağırlıklı olarak yer aldığını, zeytinin ise stratejik ürünlere dahil edilmediğine dikkat çeken Yıldırım, “Zeytinin gen merkezi, ana yurdu Türkiye. Zeytinin burada olmaması çok ciddi bir problem. Stratejik olarak ele alınan ürünlere çok önemli destekler veriliyor. Zeytin mutlaka burada yer almalı” dedi.
2023 yılındaki zeytinyağı ihracat kısıtlamasıyla birlikte yüzde 25’lik bir kayıp yaşandığının altını çizen Yıldırım, şöyle konuştu; “Markalı ihraç edelim diyoruz ama bunun alt yapısını oluşturmalıyız. Daha önce markalı ihracata ciddi destekler vardı. Bunlar kaldırıldı. Kaldırılan ihracat desteklerinin geri getirilmesi gerekiyor. Zeytin ve zeytinyağında üretimi artırıyoruz ama ihracatta istikrarı sağlamamız lazım. Gümrüksüz ihracat kotamızı da artırmalıyız.“
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.