Haber: Gülseven Özkan – İstanbul / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos – Murat Düzyol
Türkiye’nin kültürel yapısında gayrimüslim azınlıklar tartışmasız önemli yer tutuyor. Türkiye’nin 1923’te imzaladığı Lozan Antlaşması’na göre azınlık statüsünde olan Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar’a verilen hakların yetersiz olduğu gündeme gelirken, ‘Azınlık hakları’ için mücadele eden Süryaniler de mahkeme kararıyla eğitim verme imkanına kavuştu. Yasal düzenlemelere rağmen birçok sorun yaşayan azınlıklar, temel isteklerinin karşılanmasını bekliyor. Azınlık temsilcileri Ağustos ayının ilk haftasında son gelişmelerle ilgili bilgi verdi.
Bunların başında Rumlar geliyor. Rum Vakıflarını Destekleme Derneği (RUMVADER) önceki Başkanı Andon Parizyanos, Türkiye’deki ve özellikle İstanbul Rumları ile ilgili bilgi verirken, İstanbul’daki Rum nüfusunun en fazla 2 bin kişi olduğunu, bu insanlarının büyük bölümünün 50-60 yaş ve üzerinde olduğunu söyledi. Buna rağmen genç nüfusun da bulunduğunu hatırlatan Parizyanos, Türkiye’de faaliyette olan okullardaki öğrenci sayılarının giderek azaldığını vurguladı.
Parizyanos, faaliyette olan kurumlar arasındaki Fener Ortaokulu ve Lisesi, Zoğrafyon Ortaokulu ve Lisesi, Zapyon İlkokulu, Ortaokulu ve Lisesi ile Büyükada Rum İlkokulu’nda eğitimin hala devam ettiğini, ancak öğrenci sayılarının 4’e kadar düştüğünü ifade ediyor. Eskiden İstanbulda, 100 binden fazla Rum’un yaşadığını ancak; bu rakamın 1955 yılından itibaren giderek azaldığını dile getiren Parizyanos, Rumların en büyük sorununun vakıflarının faaliyetlerinin devamı olduğunu söylüyor. Vakıf seçimleri için senelerce mücadele edildiğini, en son yayınlanan seçim yönetmenliği ile 2022 yılında seçimlerin yapıldığını ancak; milletvekili seçimleri yönetmeliği ile ilişkilendirilen yönetmelikle İstanbul’un 3 bölgeye ayrıldığını belirtiyor. Aday bulunulmasının bu durumla zorlaştığının altını çizen Paizyanos, “2022 yılında seçimler yapıldı ancak; blok liste uygulaması ile çoğu vakıfta ikinci liste çıkarılamadı” dedi. Eğitim konusunda da Rum okullarının devletten maddi – manevi destek beklediğini ifade eden Parizyanos, İstanbul’dan yurtdışına giden Rumların geri dönebilmesi için destek verilmesi gerektiğini anlatırken, “Maalesef ümidimiz gitgide azalıyor. Ümitli değiliz…” diye konuştu.
İstanbul Süryani Kadim Vakfı Başkanı Sait Susin ise, Türkiye’de 25 bin civarında Süryani Ortodoks yaşadığını belirtirken, nüfusun büyük kısmının İstanbul’da, kalanının Midyat, Mardin, Adıyaman, Ankara, İzmir ve diğer şehirlere dağıldığını söylüyor. Cemaat vakıflarına kayıtlı 7 vakfın bulunduğu dile getiren Susin, İstanbul Süryani Kadim Vakfı dışındakilerinin Güneydoğu Anadolu bölgesinde olduğu bilgisini veriyor. 1928 yılında kapatılan son Süryani okulundan sonra, Lozan Barış Anlaşması’na aykırı olduğu halde Süryanilerin kendi dillerinde eğitim verecek okul açmalarına izin verilmediğini anlatan Susin, 2013 yılında Milli Eğitim Kurumları ile yaptıkları görüşmelerin ardından okul açılması önündeki yasal engellerin kalkmasıyla anaokulu ile eğitime başladıklarını vurguluyor. Yeşilköy’de kiralık bir binada 55 öğrenci ile 10 yıldan beri eğitim verildiğini ifade eden Susin şöyle konuşuyor:
“Vakfımız sadece cemaatin bağışları ile faaliyetini sürdürüyor. Okulumuzda velilerden toplanan para okul giderlerinin ancak üçte birini karşılayabiliyor. Anaokulumuzu yaşatabilmemiz için mutlaka ilkokul açmak zorundayız, çünkü veliler anaokulundan sonra çocuklarının aynı okulda eğitime başlamasını istiyorlar, onun için resmi kurumlardan okul yapmak için bize bir arazi tahsis etmelerini istiyoruz. Bu konuda kaymakam ve ilgili kurumlar çalışmalar yapıyor, yakın zamanda sonuç alacağımızı umuyoruz.”
Süryanilerin Ortadoğu ve Anadolu’da 5 bin yıllık geçmişi olduğunu hatırlatan Susin, kendisinin 55 yıldır İstanbul’da aile şirketinin başında olduğunu, müşteri ve çalışanlarının Süryanilere karşı ön yargılı olmadığını söylüyor.
Süryani okulunun açılmasıyla birlikte taleplerinin karşılanmaya başladığını vurgulayan Susin, İstanbul’da mülkiyetlerinde bulunan tek kilisenin kendilerine yetmediğini, bu konuda dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla kilise yapılması için kendilerine alan tahsis edildiğini hatırlatıyor. Kilisenin açılış töreninin 8 Ekim’de yapılacağını dile getirerek şunları söylüyor:
“Güneydoğu Anadolu’da ülkemizin kültür mirasına büyük katkı sağlayan sayısız kilise ve manastırlarımız var, bunlar ülkemizin kültürel zenginliği. Yurtdışında yaşayan cemaatimizin bir kısmı köylerindeki kiliseleri, evleri onarmaya çalışıyor ama; hepsine yetişmeleri mümkün değil. Devletimizden bu konularda hemen olmasa da, yardım bekliyoruz, çünkü şu anda hepimizin önceliği deprem bölgesinde yaşanan büyük yıkımın düzeltilmesi”
Son 20 yılda devlet kurumlarına daha kolay ulaştıklarını, yetkililere sorunlarını anlatabildiklerini belirten Susin, “Kısa vadede çözülebilen sorunlar çözülüyor, kalanların kısa zamanda çözüleceğine inanıyor ve devletimizin yükselmesi için bu ülkenin bir ferdi olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” diyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.