DOLAR 41,6140 0,23%
EURO 48,8382 0,44%
ALTIN 5.173,720,31
Ankara
16°

PARÇALI AZ BULUTLU

Gazeteci Barış Terkoğlu: “Basın özgürlüğü, mücadele ettikçe kazanılan, mücadeleyi kaybettikçe alanı daralan bir iş”

Gazeteci Barış Terkoğlu: “Basın özgürlüğü, mücadele ettikçe kazanılan, mücadeleyi kaybettikçe alanı daralan bir iş”

24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü… YouTube’da yayın yapan Onlar TV kurucularından Barış Terkoğlu ile "Türkiye’de basın özgürlüğünü" konuştuk. Murat Ağırel ve Timur Soykan ise 24 Temmuz için özel mesajlar verdi.

ABONE OL
24 Temmuz 2025 13:44
Gazeteci Barış Terkoğlu: “Basın özgürlüğü, mücadele ettikçe kazanılan, mücadeleyi kaybettikçe alanı daralan bir iş”
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Didem Çam

Türkiye’de sansürün kaldırılmasının yıl dönümü her yıl 24 Temmuz’da Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü olarak kutlanıyor.

Gazetecilik faaliyetlerini dijital medyaya taşıyan ve YouTube’da Onlar TV’nin kurucularından olan gazeteci Barış Terkoğlu, Murat Ağırel ve Timur Soykan’la 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü nedeniyle bir araya geldik.

“Türkiye’de basın özgürlüğü” konusunu masaya yatırdığımız Terkoğlu, “Türkiye’nin bugünkü fotoğrafını çektiğimde ve 30 sene önceki ile karşılaştırdığımda, Türkiye’de basın özgürlüğünün çok daha kötü durumda olduğunu düşünüyorum” derken Murat Ağırel ve Timur Soykan ise 24 Temmuz’a özel mesajlar verdi.

Gazeteciler, bulundukları çağın tanığıdır” diyen Terkoğlu, “Yaşadıkları dönemi haberleştirir, analiz eder ve o dönemin fotoğrafını çekerler. Çoğu zamansa dönem içinde güç sahibi olanlar bu fotoğrafın çekilmesinden rahatsız olur. Çünkü nasıl bir suç işleyen suç işledikten sonra delilleri, tanıkları ortadan kaldırmaya çalışıyorsa çoğu zaman da sistemlerin içerisinde güç sahipleri, ellerindeki gücün sonuçlarının görülmesinden korkar” diye konuştu.

Barış Terkoğlu

“Bütün özgürlüklerden ayrı bir basın özgürlüğü yok”

Basın özgürlüğü deyince aklınıza ne geliyor?” sorusuna yanıt veren deneyimli gazeteci Terkoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Basın özgürlüğü deyince, gazetecilerin gerek devletin içerisindeki grupları gerek kamuoyu içerisindeki güç merkezlerini gerek toplum içindeki kendisine üstünlük vadedilmiş kimselerin tamamını istediği gibi eleştirebilme, yazabilme, ifade edebilme özgürlüğünü anlıyorum. Yani çoğu zaman basın özgürlüğü, sadece gazetecinin yazı yazma, haber yapma özgürlüğü olarak algılanıyor olabilir. Suya sabuna dokunmadığınız sürece, bu zaten çoğu ülkede vardır. Ancak asıl anlamda basın özgürlüğü, gerçekten de bu güç merkezleriyle ilişkinizi, elbette ki ‘hukuki çerçevede’ gazeteciliğin izin verdiği ifade özgürlüğü çerçevesini kurabildiğiniz yerde başlar.”

Terkoğlu, Türkiye’de basın özgürlüğünün çok zikzaklı bir yol izlediğini belirterek hem devlet içerisinde hem de dini alanda, cemaat ve tarikat gibi yapılar içerisinde gazetecilerin yaptığı faaliyetten rahatsız olanların ortaya çıktığını kaydetti. Terkoğlu, daha sonra şöyle konuştu:

Maalesef bunlar, devletin imkanlarını çoğu zaman gazetecilerin aleyhine kullandı. Sansürle, baskıyla, gerektiğinde işten kovmayla, yargılamayla, tutuklamayla basın özgürlüğünü ortadan kaldırdılar. Basın özgürlüğü, mücadele ettikçe kazanılan, mücadeleyi kaybettikçe alanı daralan bir iş. Türkiye’de bu mücadele verildikçe bu alan genişledi. Bu mücadele, kaybedildiği oranda azaldı. Genel anlamda, bütün özgürlüklerden ayrı bir basın özgürlüğünün de olduğuna inanmıyorum. Bir toplumda eğer kadınların sokakta yürüme, işçilerin örgütlenme, öğrencilerin kendini ifade etme hürriyeti varsa basının da genel anlamda hürriyeti vardır.

“Gazetecilik geçmişe göre daha kötü durumda”

Baskılar nedeniyle gazetecilerin çoğunun işsiz olduğuna vurgu yapan Terkoğlu, iktidarı eleştirebilme, sorgulayabilme, onun istemediği haberleri yazabilme özgürlüğünün bugün iktidar tarafından eskiye kıyasla çok daha kolay bir şekilde kısıtlanabildiğini belirtti. Terkoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

İktidarın çevresinde bulunan gerek yargı gerek çeşitli cemaat ve tarikatları yazabilmek bir gazeteci için bazen yargılanmak, bazen baskı altına alınmak, bazen de işsiz bırakılmak demek. Türkiye’de bugün bu baskılar nedeniyle gazetecilerin neredeyse çoğunluğu işsiz veya istediği bir yerde çalışamıyor. Bu açıdan hem kurumsal hem yazabilme hem de yaşayabilme hürriyeti olarak gazetecilik geçmişle kıyaslandığında çok daha kötü durumda.”

“Gazeteciler yeteri kadar örgütlü değil”

Basın özgürlüğü için mücadele kapsamında örgütlenmenin yetersiz olduğunu da dile getiren Terkoğlu, “Türkiye’de benim de bazılarına üye olduğum gazetecilik örgütleri var ama bu örgütler yetersiz. Gazeteciler yeteri kadar örgütlü değil” dedi.

Gazetecilerin birlikte mesleki tepki verme refleksi gösteren bir grup olmadığından yakınan Terkoğlu, “Herkesin kendi başına tepki verdiği bir durum var. Örneğin, bugün bir yayın grubuna el konuluyorsa, o yayın grubunda çalışanlar, çevresindeki insanlar veya okurları tepki gösteriyor. Bunu halen ortak bir tavra dönüştüremediğimiz için gazetecilik örgütleri ve gazetecilerin kendisi birleşik bir tutum sergileyemiyor” diye konuştu.

“Gazeteciliğin Türkiye’de karşılığı olduğuna inanıyorum”

Türkiye’de gazetecilik mesleğinin önemine de dikkat çeken Terkoğlu, Türkiye’de basının kamu nezdinde güç sahibi olduğuna inandığını belirtti ve şöyle devam etti:

Ülkemizde gazeteciler, bazen savcılardan, polislerden, soruşturmacılardan da daha güçlü işler yapabiliyor ve bu durumun kamuoyunda gerçekten karşılığı oluyor. Türkiye’de gazeteciler, halk tarafından siyasetçilerden daha fazla tanınır. Halk kahramanı olmuş gazeteciler de var. Örneğin, Uğur Dündar’ın böyle bir profili vardır. Bazı dönemlerde polis çağırmak yerine, Uğur Dündar’ı çağırmaya akıllarına getirirlerdi. Çünkü Uğur Dündar’ın o durumla mücadele edeceğine inanırlar. Kamuoyu nezdinde gazeteciliğin hem karşılığının olduğuna inanıyorum hem de halkın gerçekten Türkiye’de gazeteciyi sevdiğine inanıyorum.

Terkoğlu, gazetecilik mesleğinin halk tarafından değer gördüğüne inansa da bazı kesimler tarafından gazetecilerin hak ettiği karşılığı bulduğunu düşünmüyor. İktidarlar ile yargının gazetecileri pek sevmediğini ve onlara yaptıkları işin ne olduğunu anlayarak davranmadığını söyleyen Terkoğlu, “Ben çoğu zaman mahkemelerde yargılanmış biri olarak görüyorum ki, örneğin bir yargıç, bir savcı benim mesleğimin doğasını anlamıyor. Mesleğimin doğasının sorgulamak, soruşturmak, bilinmeyen şeyleri yazmaya çalışmak olduğunu anlamıyor. O yüzden üzerinde üniforma olanlara baktığımda ise gazetecilerin hak ettiği karşılığı bulduğunu düşünmüyorum” dedi.

Murat Ağırel

“Sektör gittikçe küçüldü”

Medya sektörüne 2008 yılında girdiğini belirten Terkoğlu, “Sektör, o dönem bugünkünden çok daha çeşitliydi. O yüzden de çok büyük görünüyordu. Sonra gittikçe küçüldü. Ama ben gazeteciliğin içerisine, bir sektöre dahil olmak için girmedim. Tamamen kendimi gerçekleştirmek için gazeteci olmak istedim” diyerek şöyle devam etti:

Dünyayı değiştirmeye çalışan insanların çok büyük bir bölümünün hayatının bir tarafında gazetecilik yaptığını görüyorum. Atatürk bile Cumhuriyet’i kurmadan önce Anadolu Ajansı’nı kurmak durumunda kaldı. Çünkü Milli Mücadele’yi bütün Anadolu’ya duyurmak istiyordu. Dünyayı değiştirmeye çalışanlar, hep önce gazete çıkarmaya çalışır. Bu kısa ömürde, insanların kendisini sabah yataktan kaldırmak için nedenlere ihtiyacı var. Gazetecilik de benim için onlardan bir tanesiydi.

Onlar TV’nin 24 Temmuz mesajları

Barış Terkoğlu, 24 Temmuz nedeniyle şu noktalara dikkat çekti: “Toplumun şunu bilmesi lazım: Eğer yarın, çocuğunu okula gönderdiğinde huzur içinde olacaksa, eğer sokağa çıktığında rahat yürüyebilecekse, eğer bir mahkemeye gittiğinde adil yargılanma inancını taşıyacaksa emin olsunlar bu, ülkedeki gazetecilerin ancak ve ancak özgür bir şekilde işini yaptığı koşullarda olacak. Çünkü ancak gazeteciler, devlet içerisindeki hukuksuzluk yapan insanları yazabilirse, eğitim sistemindeki yanlışları gösterebilirse, sokakları işgal etmiş suç örgütleriyle mücadele edebilirse ve bu mücadeleyi özgürce yapabilirse bütün yurttaşlar özgür bir şekilde yaşayabilir. O yüzden ben, gazeteciler adına değil, 24 Temmuz’un hepimiz adına istediğimiz bir özgürlüğün parçası ve aynası olarak görmelerini istiyorum.”

Timur Soykan

Terkoğlu’nun Onlar TV’de birlikte çalıştığı gazeteciler Murat Ağırel ve Timur Soykan da 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’ne özel mesajlar verdi. Murat Ağırel, mesajında şunları kaydetti:

Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin değil, halkın haber alma hakkının güvencesidir. Kalemimizi susturmak isteyenlere karşı susmamak, sadece mesleki bir sorumluluk değil, aynı zamanda topluma karşı bir borçtur. Gerçeklerin peşinden gitmekten asla vazgeçmeyeceğiz.

Geçtiğimiz günlerde gözaltına alınarak sonradan bırakılan Timur Soykan ise şöyle konuştu: “Meslek hayatım boyunca basın özgürlüğü için mücadele ettim. Bu süreçte iktidarın gerçeği baskılamak için yaptığı her türlü saldırıya şahit oldum. Sansürün de iktidarın halka yalanlarının da bir sonu olmadığını gördüm. En kötüsü, gazeteci maskesi ardında kişisel menfaati için mesleğine, halka ihanet eden yandaşların kirine tanık oldum. Ama en sonunda ne yaparlarsa yapsınlar hakikat için direnen gazetecilerin hepsinden güçlü olduğunu biliyorum, görüyorum. Gücünü gerçekten alan gazetecilerin kazanacağını biliyorum.”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.