Haber: Kinem Tanyeri
Uzmanlar enkaz kaldırma çalışmaları başladığı günden buyana uyarıyor: “Asbest sorunu depremin yarattığı ikinci bir büyük felaket olabilir.” Neredeyse 6 ay geçti, tehlike geçmedi.
Ayrıştırılmadan ve çalışanlar ya da çevrede yaşayanlar için önlem alınmadan doğaya dökülen molozların yarattığı tehlike halk sağlığını ve doğanın geleceğini tehdit ediyor. Enkaz kaldırma çalışmaları sırasında havaya karışan asbest ve diğer zehirli maddelerle ilgili çalışma yapan Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Ali Kocabaş tehlikenin boyutlarını,” önlem alınmazsa 20 – 30 yıl sonra enkaz atıklarına bağlı olarak yüzbinlerce insanı hastalanacak” diyerek tarif etti.
Hasarlı bina yıkımlarının bilimsel kurallara göre yapılmasını insan ve çevre sağlığını bozan tehlikeli atık içeren molozlar kanun ve yönetmeliğe göre yapılmasını söyleyen Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs hastalıkları Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Yönetim kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Kocabaş bölgedeki tehlikeyi 9. Köy’e anlattı.
Önce asbest hakkında kısa bir bilgilendirme yapan Kocabaş şöyle konuştu:
‘’Deprem bölgesinde binaların yıkılması sonucu oluşan tozlaşma, havaya, partikül madde, silika partikülleri ve asbest liflerinin yanı sıra gaz formundaki hava kirleticileri SO2, NO2, CO ve uçucu organik birleşikler, kurşun, cıva gibi ağır metaller, dioksin, furan gibi organik kirleticiler salınmaktadır. Moloz, içeriği bileşiminin niteliğine göre ayrıştırılmamış her türden maddeyi bir arada barındıran yığınlara verilen bir adlandırmadır. Tanımından da anlaşılacağı gibi her türlü organik inorganik madde bulunmaktadır.’’
Asbest liflerinin insanlar tarafından solunmasının pek çok hastalığa yol açacağından bahseden Kocabaş, ‘’Enkaz atıklarından tozlaşma yoluyla havaya saçılan kirleticiler (özellikle PM2.5 ve PM10) silis tozu ve asbestos lifleri çevrede bulan insanlar tarafından solunum yoluyla alınması ile pek çok hastalığa yol açarak halk sağlığını ciddi şekilde olumsuz etkilerken, molozların rastgele kaldırılması ve tarım arazilerine, yerleşim alanlarına , sulak alanlara taşınması, bu molozlarda bulunan ağır metallerin ve kimyasalların toprağa ve suya karışması ile hem toplum sağlığına hem de ekosisteme zarar vermektedir’’ dedi.
Enkaz kaldırma işlerinde çalışanlar, enkazları taşıyanlar ve enkazların taşındıkları yerlerde yaşayanların en çok etkilendiğini söyleyen Prof. Kocabaş, “Acil önlem alınmazsa akciğer hastalıkları ve kanser vakaları oluşabilir. Asbestozis özellikle asbest liflerinin solunmasından kaynaklanan akciğer hastalıklarını ifade eder. Hastalık yavaş ilerleyen, yaygın (pulmoner fibrozis ) akciğerlerde ortaya çıkan; bu organın dokusunda kalınlaşma ve yara gelişimi ilekendisini gösterir” dedi. Kocabaş meslekleri nedeniyle uzun yıllar önce asbeste maruz kalan birçok insan için hastalığın ve klinik tedavi sürecinin devam ettiğini söyledi.
Atıkların nasıl geri kazandırılabileceği, depolanabileceği veya etkisiz hale getirilebileceği konusunda bilimsel çalışmalar olduğunu belirten Prof. Ali Kocabaş, yasa ve yönetmeliklere uyulması halinde tehlikenin küçüleceğini iade etti. Kocabaş ayrıştırma, depolama ve taşıma konusunda şunları söyledi:
“Her yıkıntının kendi bulunduğu yerde ayrıştırılması, içeriklerine göre geri kazanılacak şekilde belirlinmiş depolara kaldırılması gerekmektedir. Böyle yapıldığında, daha önceden belirlenmiş ve zeminleri hazırlanmış depolama alanlarına taşınırken bile çoğu sınıflandırılmış olduğundan kontrolü daha güvenli olacaktır. Depolama alanlarında toprak, su ve hava ile teması olmayacak şekilde depolanması gerekmektedir. Konu ile ilgili yayınlanmış mevcut kanun ve yönetmeliklere uygun davranılması durumunda tehlikeleri önlemek mümkündür. Tüm talebimiz bu yönetmeliklere uygun davranılmasıdır. Fakat mevcut uygulamalar bu kanun ve yönetmelikleri hiç dikkate almayan ve bölgeyi insanı ve doğayı ile ciddi risklerle baş başa bırakan uygulamalardır.’’
Enkaz kaldırılması sürecinde alınması gereken tedbirlere vurgu yapan Kocabaş, ‘’Koruyucu giysi, eldiven ve toz maskeleri kullanmak zorunlu olmalı. Bu önlemlere uyulmadığı takdirde asbest solunması ile ilgili tüm sağlık risklerinin yaşanma olasılığı artmaktadır” şeklinde konuştu. Gelecekte ortaya çıkabilecek tabloya ilişkin de bilimin öngörülerini şöyle anlattı:
“Deprem nedeniyle bölgede 50 binden fazla kişi yaşamını kaybetmiştir. Önümüzdeki 20-30 yılda deprem bölgelerinde yasa ve yönetmeliklere dikkate almayan enkaz kaldırma süreci nedeniyle 3 milyona yakın hastanın ortaya çıkacağı öngörülmektedir. Bu depremin yol açtığı ikinci bir felaket olacaktır. Buna ek olarak, toprağın kirletilmesi nedeniyle verimliliğinin giderek azalması, yer altı sularının kirletilmesi nedeniyle oluşacak içme suyu sıkıntının neden olacağı halk sağlığı ve ekolojik sorunları da belirtmek gerekmektedir.’’
Deprem bölgesinde devam eden enkaz çalışmalarının zararlarından dolayı bölge halkının uyarılması gerektiğini ifade eden Kocabaş, ‘Öncelikle mevcut enkaz kaldırma çalışmalarına derhal son verilmesi, enkazın yerinde ayrıştırılması ve Çevre Bakanlığının konu ile ilgili yasa ve yönetmeliklerine uygun şekilde enkaz kaldırma işleminin yapılması gerekir. İkincisi, hükümetin bölgedeki hava kirliliği (PM2.5 ve PM 10) düzeylerini her gün yayınlaması, Dünya Sağlık Örgütü standartlarının üstünde olan yerlerde bölge halkını uyarması, benzer şekilde havadaki asbest lif miktarını düzenli olarak yayınlaması ve normalin üstüne çıktığı durumlarda bölge halkını bilgilendirmesi, kirliliğin yüksek olduğu bölgelerde yaşayanların, olanak varsa bu kirli bölgelerden uzaklaşması, ya da toz maskeleri (N95, N99) kullanması gerekir’’ diyerek uyardı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.