Bursa Uludağ Üniversitesi’nde tıp eğitimi alan, depreme de memleketi Adıyaman’da ailesiyle birlikte yakalanan İşçi, depremden en çok etkilenen kesimin başında çocukların geldiğine dikkat çekerek,”Çocuklar her ne kadar olayın farkında sanılmasa da konuşmalarının içerisinde travmalarının olduğu anlaşılıyor” diye konuştu. Ailelerin ise, depremde kaybettikleri yakınlarını bırakıp gitmek istemediklerine, ancak yaşadıkları travmayı da konuşacak profesyonel bir uzman bulamadıklarına dikkat çeken İşçi, “Bu durum bizler için gittikçe büyük bir sorun olmaya başladı’’ dedi.
Adıyaman’da yaşayan bir başka depremzede olan Hasari Darakçı ise, artçı depremlerden dolayı bölge sakinlerinin hala kendilerini güvende hissetmediklerini anlattı. Darakçı, ‘’Depremden sonra biz Adıyaman halkı olarak hayatımız mahvoldu. Ölenler bir şekilde toprağın altına girdi ama biz kendimizi her geçen gün daha da kötü hissediyoruz. Artçı depremlerin devam ediyor, çocuklarla perişan oluyoruz, kalacak barınacak bir yerimiz yok. Özellikle su ihtiyacımızı gidemiyoruz ve yani eve giremiyoruz, sağlıklı bir şekilde uyku yok, düzen yok’’ dedi.
Deprem sonrasında yaşanan altyapı problemlerinin de düzelmediğini, bu konuda yapılan başvurulara da cevap verilmediğini söyleyen Darakçı, oturduğu evin arka kısmında ki hasarlı binanın yedi aydır kimse oturmamasına rağmen suyunun aktığını ve ciddi tehlikelere yol açabileceğini ifade etti.
Darakçı,’’Deprem gecesi baya korktuk ve yedi aydır etkisindeyiz. Depremden sonra da şu an yeterli bir şekilde düzenli bir çalışma yok. Sorunlarımız için çevre ve şehirciliğe derdimizi anlatıyoruz. Ancak onlar da hiçbir şekilde yardımcı olmayarak başka yere yönlendiriyor. Valilik verdiğimiz dilekçelere bakmıyor ve yazı işlerine gönderiyor. Yazı işleri de dilekçe şekilde isteyip bir şekilde o dilekçe verdikten sonra da o dilekçenin karşılığından bir cevap alamıyoruz. Şu an 3 katlı müstakil bir evde oturuyorum. Arkada Eren Kent bloğu var. Altı katlı bir bina depremden bu yana o binanın suyu aylarca aktı ve her defasında suyun kapanması için müracaat ettiğimiz kurumlar suyu bir türlü kapatamadı. Akan su sürekli binanın zeminine gittiği için en ufak artçı sarsıntıda yıkılma ihtimali var. Geçenlerde dilekçelerimiz ve taleplerimiz karşılığını buldu ve suyu kapattılar’’ diye konuştu.
Adıyaman Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler (SES) Eş Başkanı İbrahim Halil Aydın, depremden sonra gerek çadırlarda, gerekse konteynırlarda yaşayan insanların ilk günden bu yana sağlık ve hijyen sorunlarının sürekli gündemde olduğunu ifade etti. Hastalıklar oluşmaya başladığına dikkat çeken Aydın, durumu şöyle anlattı;
“Kadınlar ve genç kızlar bu dönemin en büyük mağduriyetlerini yaşayan bir kesim. Hijyen sorunundan dolayı birçok kadınsal hastalıklar oluştu. İlk dönemlerde ortak kullanılan lavabolara gidemeyen kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu, üreme rahatsızlıkları gibi sorunlar oluştur. Özellikle yaşam alanları oluştururken kadın özgünlüğü düşünülmeden oluşturulmuş. Çadır kentler ve konteyner kentler toplanma kampı şeklinde oluşturulmuş. Mahremiyet, çocuk güvenliği dikkate alınmadan alanlar oluşturulmuş, bu durum ailelerde ciddi kaygılar oluşturuyor. Erkekler gün içinde konteyner kent dışına çıkarken, kadınlar yirmi bir metrekare yaşama hapsedilmiş durumdalar. Konteyner kentlere yerleştirme belli bir planlamaya göre yapılmadığı için, yani aynı mahallede, aynı sokakta yaşayanlar aynı yere yerleştirilmediği için, bu durumdan gene kadınlar olumsuz bir şekilde etkilenmektedir’’ dedi.
Depremin Adıyaman’da kültürel değerlerde de “hasarlara yol açtığına” dikkat çeken Aydın, “Şu an üretim bitmiş, esnaf ise yok olmuş durumda. Adıyaman’ın tarıma dayalı, esnafa ve mevsimlik işlerde çalışmaya dayalı bir ekonomisi bulunmaktaydı. Ancak düzensiz mevsimlerle birlikte depremden dolayı çiftçiler üretimini bu yıl yeterince yapamadı. Birçok esnafında iş yeri yıkılmış durumda. Şu an esnafın bir kısmı başka şehirler tarafından kurulan butik çarşılarda iş yapıyor. Adıyaman halkı aynı zamanda geçimini mevsimlik işlere başka illere çalışmaya giderek sağlardı.. Ancak bu yıl evleri yıkıldığı ve yakınlarını kaybettikleri için il dışına mevsimlik işlere gidilmedi. Depremin oluşturduğu yıkım ve ölümle birlikte kültürel ve değer yargılarında da yıkımlar oluştu. Şu an çalışmayan, tamamen dışarıdan gelecek yardımları bekleyen bir kitle oluşturuldu. Yani sadaka kültürü yaratıldı’’ diye konuştu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.