İlk olarak Kasım 2022’de duyurulan ChatGPT, yapay zekâdan destek alarak çalışan bir uygulama olarak hızla hayatımıza girdi. Yaşamın farklı alanlarında etkisini kısa sürede gösteren ChatGPT’nin yetenekleri, sorgulamak adına birçok konuda kullanıldı. Yapay zekânın gelecekte birçok mesleğin yerini alarak dünya çapında bir işsizlik dalgası yaratacağını düşünenler kadar iş yapma süresini kısaltarak büyük bir kolaylık sunacağını öne sürenler mevcut. Bunun yanında ChatGPT’nin ücretsiz kullanıma sunulmasıyla uygulamanın farklı yazarlık alanlarındaki yetenekleri de birçok kişi tarafından denendi. Akademik tezden habere kadar farklı metinlerde ChatGPT’nin işe yaradığını iddia edenlerin yanında insanın hayal gücüne dayanan hikâye, şiir, roman gibi metinleri dahi ChatGPT’nin yazabileceğini ileri sürenler oldu. İleride birçok mesleği insanlığın elinden alacağı ileri sürülen yapay zekânın sanatçıları da işsiz bırakacağı konusunda endişe duyulması “yapay zekânın sanata bakışı” konusunda kafalarda soru işareti yaratırken 9. Köy ChatGPT’ye sanata dair üç soru sordu. “Türk Edebiyatı’ndaki en iyi üç roman, Türk Sineması’ndaki en iyi üç film ve dünyanın en iyi sanatçısı” sorularına ChatGPT’nin yanıtlarını sanat eleştirmenleri değerlendirdi.
Baki Ayhan T.: Orhan Pamuk da listede olmalıydı
ChatGPT’nin “Türk Edebiyatı’ndaki en iyi üç roman nedir?” sorusuna Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu, Yaşar Kemal’in İnce Memed ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Ensitüsü cevabını Baki Ayhan T. mahlasıyla yazdığı şiirlerle de tanınan Marmara Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı öğretim üyesi Prof. Dr. Baki Asiltürk, “üç farklı estetiğe bağlı bir sac ayağı ortaya çıkarmış” şeklinde yorumladı: “Aşk-ı Memnu Türk edebiyatında modern romanın ilk örneği ve aşk teması, İnce Memed köy romanı ve başkaldırı güzelliği, Saatleri Ayarlama Enstitüsü de kültür romanı olması ve kurumsal eleştiri bağlamları açısından önemli. Yenilikçi edebiyatımızın yüz elli yıllık serüvenini düşündüğümüzde, bir anlamda dengeli bir görünüm bu.” ChatGPT’nin cevabında yer verdiği eserlere değinen Asiltürk, “bunlardan herhangi birinin hatta ikisinin yerine mesela Tutunamayanlar, Çalıkuşu, Kiralık Konak, Sinekli Bakkal, Yorgun Savaşçı vd. gibi romanlardan biri ikisi de girse manzara aynı olurdu. Yine de 1950 sonrası varoluşçu romanlardan Her Gece Bodrum, Bir Düğün Gecesi gibi romanlardan birisi veya ikisi girse benzer bir listeyle karşılaşırdık. Benim listemdeki üç roman ana listede görünseydi o zaman farklı eleştiriler gelecekti. Neden mi? Edebiyatın matematiği ile bildiğimiz matematik hiçbir zaman paralel gitmez” şeklinde konuştu. Asiltürk, kişisel edebiyat zevkine göre Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü pek sevmediğini eklerken “Orhan Pamuk’tan Kara Kitap yahut Benim Adım Kırmızı’nın bu listeye girmesini isterdim” dedi.
Andaç: İnce Memed isabetli bir tercih
Eleştirmen ve yazar Feridun Andaç özellikle İnce Memed’in listede yer almasının önemli olduğunu söylerken eseri “Yaşar Kemal anlatıcılığının manifestosu” olarak nitelendirdi. Andaç “İnce Memed ile Yaşar Kemal yerel ve yöresel bilgiyi sözlü anlatımın söyleyiş özelliklerine taşıyarak özgün bir dil tutumu geliştirdi. Bu anlamda Yaşar Kemal özgürleştirici bir anlatıcının nasıl olacağını ortaya koydu.” şeklinde nitelendirdiği eserin Yaşar Kemal’in yazarlık yolculuğunun da mihenk taşı olduğunu belirtti: “Kuşkusuz Yaşar Kemal başladığı yerde duran bir anlatıcı değil. O nedenle İnce Memed’i bir tür kök anlatı olarak görmek gerekir. Yani Yaşar Kemal asıl başyapıtlarını bu eserden sonra verdi. Bir Ada Hikayesi’nden, Akçasazın Ağaları’na kadar birçok eserinin çıkış noktası İnce Memed olmuştur. Bu açıdan Yaşar Kemal’i edebiyat dünyasına taşıyan, adını perçinleyen yanı da var İnce Memed’in.” Andaç İnce Memed’in yayınlandığı dönemde de ses getiren ve önem verilen bir eser olduğunu söyleyerek, “İnce Memed, 1950’lerden 1980’lere uzanan bir süreçte tamamlanmış dört ciltte tamamlandı. Ve ilk yayınlandığı 1955 yılından itibaren ilk gördü. Bu durumu hem içeriğine hem de anlatımına bağlayabiliriz. Kullandığı dil zenginliği, doğayı anlatma biçimi, edebi çeşitlilik bence yapıtın ömrünü de uzatan özellikleri arasında yer alıyor. Epik bir anlatı olarak değerlendirilmesi çok daha sonradır. Bu da her dönemde yeni bir yanının keşfidir diyebiliriz. Yol açıcı ve öncüdür bir bakıma da Yaşar Kemal bu yapıtıyla. Kült yapıtları biraz da böyle okumak gerekir” şeklinde yorumladı.
Gürsel: Sadece ilk cildi başarılı
2000 yılında yayımlanan “Yaşar Kemal – Bir Geçiş Dönemi Romancısı” kitabının yazarı Nedim Gürsel ise “Yaşar Kemal’in en çok bilinen romanı İnce Memed olsa da bence en iyi romanı değil” şeklinde konuştu. Dört ciltten oluşan eserin birinci cildini “oldukça etkileyici” bulduğunu söyleyen Gürsel, diğer ciltlerin ise “biraz zayıf bulduğunu” dile getirdi.
Gürsel, bu görüşlerini Yaşar Kemal’le de paylaştığını şu sözlerle anlattı:
“1979’da Yaşar Kemal o zamanki eşi Tilda ile Paris’e gelmişti. O zamanlar genç bir yazar olarak ben de onlara eşlik etmiş Avignon Tiyatro Festivali’ndeki oyunları birlikte takip etmiştik. Birlikte Avignon’a yaptığımız tren yolculuğu sırasında kendisine İnce Memed’deki eşkıya karakterini nereden aldığını sordum. Geçmişte kendi ailesindeki eşkıyaları örnek aldığını söyledi. Ben de ailemde eşkıya olmasa da kanımda eşkıyalık olduğunu anlattım. Şöyle ki, cumhuriyetin ilk yargıçlarından dedem Ahmet Nedim Bey Ödemiş’te görev yaptığı annem doğuyor ve büyükannemin sütü olmuyor. Bunun üzerine süt anneliği için ‘asil ve temiz bir aile kızı’ arandığı sırada Çakırcalı Mehmet Efe’nin kızını buluyorlar. Gittiğimiz tiyatro festivalindeki bir edebiyat oturumunda da İnce Memed türündeki köy gerçekçilik yapıtlarını eleştirdiğim sırada Yaşar Kemal öfkeli bir şekilde şu cevabı verdi: ‘Bu sakallı zibidi size yeni edebiyatı, modern romanı anlatarak tereciye tere satmaya çalışıyor ama aslında bu meşhur Çakırcalı Mehmet Efe’nin torunudur!’ Bunun gibi tatlı edebi tartışmalarımız hep olmuştu ve eserleri hakkındaki görüşlerimi direkt söyleyebildiğim bir yazardı Yaşar Kemal.”
İlic: ‘Sevmek Zamanı’ olmazsa olmaz
Chat GPT, “Türk Sineması’nın en iyi üç filmi nedir?” sorusunu ise 2011 tarihli Nuri Bilge Ceylan’ın senaryosunu yazıp yönettiği Bir Zamanlar Anadolu’da, senaryosu Yılmaz Güney tarafından yazılan, Yılmaz Güney ve Şerif Gören tarafından yönetilen 1981 yapımı Yol ve Kaan Müjdeci’nin yazıp yönettiği 2014 tarihli Sivas filmi olarak cevaplandırdı. Başkent Üniversitesi İletişim ve Tasarımı Programı Dr. Öğr. Üyesi Erdem İlic ChatGPT’nin verdiği bu cevaplara “olumlu” anlamda şaşırdığını söyledi: “ChatGPT bu soruya popüler filmlerle yanıt verebilirdi. Önemli ve özel filmleri seçse de bence eksik de var. Örneğin Türk Sineması denildiğinde Sevmek Zamanı’nı böyle bir listeye koymadan olmaz.”
Sivas için “Bizim değerini bilmediğimiz filmin değerini bir program bilmiş” diyen İlic, “Sivas, 71. Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazanmıştı. Şiddete eğilimli bir çocuk ve kavga etmesi için eğitilmiş bir köpeğin ilişkisini çok iyi ele alan bir film. Çocuk oyuncu kullanmak duygu sömürüsü olarak algılanabileceği için bir risk taşır. Fakat bu filmde onu görmüyoruz. Çocuğun çarpıcı oyunculuğu ve seçilen konunun işlenişi bakımından her yönetmenin cesaret edebileceği bir film değil” dedi.
Türkiye’de auteur sinemasının örneği olması bakımından ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’yı “rüştünü ispatlamış bir yönetmenin başarılı bir filmi” olarak nitelendiren İlic, “Yönetmenin filmlerine önyargıyla yaklaşanların bile bir ustalık eseri olarak görebileceği bir film”
Yol filmi de dahil olmak üzere tüm bu filmlerin sinematografik yetkinlik bakımından üst düzeyde olduğunu söyleyen İlic, “Görüntü açıları ve renkler dışında sinemayla gelen hareket duygusu, dolaysız bir zaman imgesi, kamera konumlarının doğru şekilde kullanılması gibi yetkinlikler bu üç filmde de mevcut. Ve bu üç filmde de auteur sinema dediğimiz, yönetmenin damgasını görüyoruz” şeklinde yorumladı.
Binzet: Da Vinci bir dünya sanatçısı olarak doğru tercih
ChatGPT’nin “Dünyanın en iyi sanatçısı kimdir?” sorusuna verdiği cevap ise Leonardo Da Vinci oldu.
Yazar ve Ressam Abidin Celal Binzet, Da Vinci’nin içinde bulunduğu çağ itibarıyla bir “Rönesans insanı” olduğunu vurgulayarak Rönesans öncesindeki skolastik düşünceye karşı birey ve doğa dengesi eserlerinde yansıttığını ifade etti. Bu anlamda yapay zekânın Da Vinci cevabını “isabetli” bulan Binzet şunları söyledi. “Rönesans, Avrupa’da kilisenin ağır baskıları altında yaşadığı Skolastik çağa karşı duruşun adıdır. Kilise düşüncesini bir avuç azınlığın dışında kalan herkesin kimliğini yok sayan, insanları kul yerine sayan bir anlayışına karşı Rönesans, dinin dogmatik düşüncesi yerine bireyin varlığını önceleyen, doğa içinde her şeyi eşitleyen dengeci bir sistemi yüceltir. Leonardo Da Vinci bu anlayışı düşünsel plandan çıkarıp sanatında uygulamayı başarmış kişidir.”
Da Vinci’nin çağına göre resme getirdiği anlayışın “yenilikçi” olduğunu ekleyen Binzet, sanatçının farklı disiplinlerdeki çalışmalarının da öneminin altını çizdi: “Resimlerinde kurguladığı kompozisyonlar denge esasına dayalıdır. Ayrıca biçemsel anlamda resimlerine aldığı insan görüntüleri anlatımda mükemmelliği hedefler. Resimler dışında araştırma çizimleri ve notlarıyla doğayı tüm yönleriyle kucaklayıcı tam bir bilim insanı tavrını göstermesi de onun önemini belirler. Onun çizimleri fizikten mühendisliğe, botanikten anatomiye değin uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Tüm bu yönleriyle ele alındığında Leonardo’nun bir dünya sanatçısı olduğunu anlamak kolaylaşıyor.”
Hızlı: Da Vinci Mona Lisa’dan ibaret değil
Kültürel Miras Uzmanı Serkan Hızlı Leonardo Da Vinci’nin Rafael ve Michelangelo ile birlikte Yüksek Rönesans döneminin en önemli üç sanatçısı arasında yer aldığını belirterek “Sanatın merkezi olarak İtalya’nın görüldüğü 19. Yüzyıla kadar birçok sanatçı İtalya’ya giderek başta Da Vinci olmak üzere Rönesans dönemi sanatçılarının yapıtlarını yakından incelemiş ve bu eserler üzerinde çalışmışlar. Bu anlamda Da Vinci adeta yüceltilerek her sanatçının rol modeli oluyor. 19. Yüzyıldan itibaren sanatın merkezinin Paris’e kayması ve Modern Sanat döneminin başlamasına rağmen o çağların sanatçıları Leonardo kadar ses getirmez” dedi. Sanatçının Mona Lisa eserinin popülerliğinin Da Vinci’ye olan ilginin fazla olmasına yol açtığını söyleyen Hızlı, “Da Vinci’nin belki daha önemli eserleri var diyebiliriz. Örneğin Erminli Kadın’ın sonradan kapatılmış arka planı ve Vaftizli Yahya’da Mona Lisa’nın benzeri yüz ifadesi yine gizem ve merak unsurları yaratıyor. Ancak Mona Lisa’nın çalınması ve bulunma süreci popüler kültürde yer etmesine neden oldu” şeklinde aktardı. Da Vinci’nin sadece resim değil mühendislik çalışmaları da olduğunu hatırlatan Hızlı, “Helikopterden tutun birçok savaş aracını tasarlamış bir isim Da Vinci. Hatta işe kabulü için Fransa kralına kendini tanıtan bir yazı kaleme alarak dünyanın ilk CV’si olarak nitelendiriliyor. Tüm bunlar Da Vinci’nin sanatı dışında da bir dahi olduğunu gösteriyoruz bize” dedi.
“ChatGPT yapay zekânın küçük bir parçası”
Edebiyat ve sinema alanındaki seçtiği isimler ChatGPT’nin yani yapay zekânın bir sanat zevki veya yorumu olduğu anlamına mı geliyor? Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Yapay Zekâ ve Veri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Abdurrahim Toktaş ChatGPT’nin yapay zekâ gibi çok işlevli büyük bir evrenin sadece küçük bir parçası olduğunu söyleyerek şunları ekledi: “Yapay zekânın büyük oranda öğrenmeye programlı. Kullanıcı önce adeta bir çocuk gibi bu yazılımları ‘eğitiyor’ ne yapacağını öğretiyor. Bunun için ise bir veri tabanınızın olması lazım. ChatGPT de doğal dil öğrenmeye dair veri tabanına sahip.”
Yapay zekâ için esas olanın veri olduğunu belirten Toktaş, ChatGPT’nin de veri tabanı olarak interneti kullandığını ifade etti: “ChatGPT, internetten verileri çekerek bu bilgileri öğreniyor. Ve sonrasında kullanıcılar istedikleri soruyu bu programa sorup cevabını alabiliyor. Aslında Google da arama motoru ve çeviride yapay zekâ kullanıyor. Ancak ChatGPT, soruların cevaplarını farklı sitelerden derlediği bilgilerle sunarken Google sadece sorunun içindeki anahtar kelimeleri içeren siteleri kullanıcılara gösteriyor. Bu anlamda ChatGPT, tüm interneti veri seti olarak kullanıyor, bilgileri yorumlayabiliyor.”
Yapay zekâ sanat üretebiliyor mu?
ChatGPT’nin yorumlama yeteneğini değerlendiren Toktaş, yapay zekânın henüz sanatsal üretime hazır olmadığını söyledi: “ChatGPT sorulan soruları farklı internet sitelerindeki bilgilerden derliyor. Yani ChatGPT’ye bir insana sorulabilecek sanat beğenisiyle ilgili olan soruları bloglardaki tartışmalardan, yapılmış anketlerden derleyerek bir cevap veriyor. Bu anlamda yapay zekânın bir sanat eserine olan yaklaşımı ancak internette bulunan yorumları derlemekten ibaret. Aynı şekilde ChatGPT’ye hikâye veya şiir yazdırmak da ancak internette yer alan hikâye ve şiirleri derlemesiyle mümkün. Bu anlamda bir insanda olan sanatsal yaratıcı düşünce gücü ChatGPT’de de yapay zekâda da bulunmuyor” dedi.
Akademide kullanıma başladı
Yapay zekânın sanatsal anlamdaki üretimlerde özgün bir içerik sunamadığının altını çizen Toktaş, “Özellikle akademik alanda ChatGPT ciddi anlamda başarılı sonuçlar veriyor. Yapay zekâ, farklı kaynaklardan bilgileri kısa sürede toparlayıp maddeler halinde vermesiyle öğrencilere büyük kolaylık sağlıyor. Henüz akademik bir makale yazamasa da yabancı dillerdeki makalelerdeki cümlelerin yerini değiştirip Türkçeye çevrilmesiyle karşımıza çıkan birçok makale okuduk. Ve bunların tespit edilmesi de giderek zorlaşıyor. Çünkü henüz yapay zekânın ‘bebeklik’ aşamasındayız. Ve daha şimdiden geçmişte 50 yıldaki ilerlemeyi 1 yılda kat edebiliyor.”
“Henüz korkulacak bir şey yok”
En çok korkulan ise yapay zekânın insanlığın kontrolden çıkıp insanlığı kontrol etmeye başlaması. Toktaş bu korkuya ise “temkinli” bir cevap verdi: “Şu anda öyle bir risk görülmüyor. Fakat yapay zekânın çok hızlı ilerlemesi de öngörüleri zorlaştırıyor. Günümüzde riskli olmayan bir durumun 50 yıl sonra ne getirebileceğini bilemiyoruz. Örneğin yapay zekâ henüz robotlara tam olarak entegre edilmedi. Yani yapay zekânın elleri ve kolları henüz yok sadece ekranlar aracılığı ile bizimle etkileşime giriyor. Asıl risk ise yapay zekânın robotlara tam uyumlu şekilde çalışarak günlük hayatımıza karışmasıyla başlayabilir.”
“Bu haber, Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. Haberin içeriği tamamıyla Ahmet Çağatay Bayraktar’ın sorumluluğu altındadır. Avrupa Birliği’nin ve Gazeteciler Cemiyeti’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir. Gazeteciler Cemiyeti içeriğin üretilmesinde ve düzenlenmesinde rol almamıştır.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.