Bilge Sarıhan / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Üniversite kampüslerindeki birçok öğrenci, temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyor. Kira, gıda, ulaşım ve ders malzemelerinin fiyatlarındaki artış, öğrencileri ekonomik kaygılarla baş başa bıraktı. Pek çok öğrenci, ailelerinden uzakta okuduğu için ve yeterince destek alamadığından çalışmak zorunda kalıyor.
Ailesinden ayrı yaşayan da, ailesiyle birlikte yaşayan da geçim sıkıntısı çekiyor. Büyükşehirlerde üniversite öğrencisi olmak zor. Sadece ulaşım, çay, kahve, yemek ile geçen bir günün maliyeti bir öğrenci için en az 300 Lira. Okula her gittiğinde bu harcamayı yapabilen öğrenci bile sayılı. Bu masraflara, kira ve derslere ilişkin harcamalar da eklendiğinde ailesinden 20-30 bin lira destek alamayan üniversite öğrencisinin çalışmadan okuması imkansızlaşıyor. Bir taraftan üniversite okurken bir taraftan da çalışan öğrenciler deneyimlerini 9. Köy’e anlattı:
Ailesinden maddi destek almadığını, tüm gelirini sadece part time işlerden sağladığını söyleyen hukuk son sınıf öğrencisi Türkan Özer, geçimini “bir borç döngüsüne dayalı olarak hayatta kalma çabası” sözleriyle tarif etti. Mevcut gelirleriyle yapabildiklerinin barınmak, giyinmek, beslenmek gibi en temel insani ihtiyaçlar olduğunu söyleyen Özer şöyle konuştu:
“Bazı günler öğün atlayarak ayın sonunu getirirken, temel ihtiyaçlar dışında bir faaliyette bulunmak çok güç. Festival, konser, tiyatro gibi etkinlikleri saymıyorum bile çünkü mevcut durumda çalışan bireylerin dahi bu etkinliklere erişimi çok kısıtlıyken benim gibi bir öğrencinin o faaliyetleri karşılaması daha da zor. Bunların uzun vadede kendimi geliştirmem noktasında çok büyük olumsuz etkiler yaratacağının farkındayım.”
Radyo, Televizyon ve Sinema 3. Sınıf öğrencisi Emir Şahin de çalışmak zorunda kalan öğrencilerden. İstanbul’da ailesi ile yaşamasına rağmen rahat geçinemediğini bu sebeple freelance işlerde çalışmaya başladığını ifade eden Şahin şunları söyledi:
“Arkadaşlarla akşam dışarıda plan yapmak bile çok zorlaştı. Kazandığım para genel olarak hayatta kalmamı sağlayacak düzeyde yetiyor. İhtiyaçlar dışında harcama yapmama olanak kalmıyor ve bu durum yakın zamanda da iyileşecek gibi durmuyor.”
Isparta’da Sosyal Hizmet son sınıf öğrencisi olan Beyza Kaya, burs aldığı halde rahat yaşayabilmek için garsonluk da yaptığını söyledi. Kazandığı para ile sosyal hayatında sınırlı bir alan yaratabildiğini belirten Kaya da geçim hesabını örneklerle anlattı:
“Garsonluk yaparak günlük 450-500 TL kazanıyorum. İşten sonra kafeye gidersem yemek yiyip kahve içerek o gün kazandığım parayı bitiriyorum. Okula gittiğim günlerde 30 TL otobüs masrafım oluyor. Okulda çay/kahve içiyorum o da yaklaşık 50 TL tutuyor. Okuldan sonra yemek yiyip kütüphaneye gidiyorum 200 TL’de orada harcıyorum. Rutin olarak yaptığım bu şeyler ile bir günde 300 TL harcıyorum. Öğrenci olarak dışarıda yemek yemek, alışveriş yapmak, sinemaya, tiyatroya gitmek lüks geliyor, yani kazandığım para haftada sadece bunlardan birisini yapmaya yetiyor.”
Geçimini sağlamak için çalışmaya başladıktan sonra boş zamanının azaldığını ifade eden Hukuk öğrencisi Timur Sezer ise, “Haftada bir gün gibi çok kısıtlı bir zamanım olduğu için sosyal aktivitelerim azaldı. Psikolojik açıdan okul-iş-ev şeklindeki gelişen rutin sonucu bir yıpranma hali söz konusu. Üzerine de bu rutinden dolayı az uyuyabildiğimden ortaya pek de sağlıklı bir manzara çıktığını söylemeyiz” diyerek anlattı, çalışarak okumanın güçlüğünü…
Hacer Foggo
Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo, ekonomik kriz ile birlikte öğrencilerin eğitimlerine devam edemediğini, eşit eğitim fırsatlarına erişemeyen öğrencilerin haklarının ihlal edildiğini söyledi. Foggo, okulu bırakan öğrencilerle ilgili olarak şu bilgileri verdi:
“Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun Gösterge Değerleri Raporu’na göre, 2021 ve 2022 yıllarında 728 bini aşkın öğrenci üniversiteyi bıraktı. Türkiye’de ne eğitim, ne istihdam, ne de öğretimde olan gençlerin oranı yüzde 27,9. Bu oranla da OECD ülkeleri arasında birinciyiz. Benim görüştüğüm öğrencilerin birçoğu birkaç işte birden çalışıyor. Okumaya değil de memleketlerinden sanki iş için gelmişler. Eğitim materyallerine tam erişim sağlayamıyor, sosyal etkileşim eksikliği yaşıyor ve sağlık hizmetlerine erişimde güçlük çekiyorlar. Bu sorunlar, öğrencilerin akademik başarılarını, genel yaşam kalitesini ve gelecekteki mesleki fırsatlarını ciddi şekilde tehdit ediyor.”
Öğrencilerin yoksulluğunu maddi boyutla sınırlı görmek yerine; sosyal ilişkiler, sosyal aktiviteler, aile yapıları, yaşamdan aldıkları tatmin, ulaşmayı hedefledikleri idealler ve hayaller üzerinden de tanımladığını aktaran Foggo, bu bulguların gençler için yoksulluktan çok daha boyutlu bir olgu olduğuna işaret etti.
Üniversite öğrencilerinin hayat kalitesini artırmaya yönelik önleyici tedbirlerin yok denecek kadar az olduğunu söyleyen Hacer Foggo, bu konuda yerel yönetimlere daha fazla iş düştüğünü ve üniversite öğrencileri için daha fazla hak temelli programların hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.