Gazetecileri yandaş hale getirmek ve desteklerini almak için kamu kaynaklarını kullanacağını ilan ediyor; açık açık rüşvet teklif ediyordu. Haklı olarak Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti de Hatipoğlu’nun sözlerini “rüşvet vaadi” olarak niteleyerek kınadı.
AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum da seçilmesi halinde gazetecilerin öbür toplu taşım araçlarında olduğu gibi Marmaray’ı da ücretsiz kullanabileceğini söyledi. Bu da “seçim rüşveti” vaadiydi.
Ne yazık ki, itiraz etmek bir yana Kurum, bu vaadini oradaki gazetecilerin sorusu üzerine dile getirdi. Bu sözü alan gazeteciler, Kurum’un, “Dünya Gazeteciler Günü’nüzü tebrik ediyorum” gafını da düzeltmediler; haberlerde öyle yayımlandı ifadesi.
Halbuki “Çalışan Gazeteciler Günü”nün dünya ile ilgisi yok. 10 Ocak, Türkiye gazeteciliğine özgü bir gün. Anlaşılan Kurum, 10 Ocak’ın anlamını bilmeden öylesine kutlamış gazetecileri…
Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Cavit Erkılınç, yeni hazırladıkları Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği’ni savunurken, “Dikkatli bakıldığında ‘tık avcılığı’ peşinde koşanlarla işimiz olmadığını net bir şekilde görürsünüz” diyordu.
Keşke belirledikleri standartlar, internet haber sitelerinde Erkılınç’ın söylediği gibi “kaliteyi, özgünlüğü ve mesleki değerleri” artırmaya hizmet etseydi. Dokuz aylık uygulama maalesef söylenenin tersine CEO yöntemleri kullanımını ve sayısal yarışı azaltmadı, artırdı. Resmi ilan ve reklam almak isteyen haber sitelerinin daha çok “tık” peşinde koşmasına yol açtı.
Evet, yönetmelikte, etik değerler savunuluyor; içeriğin başlıkta saptırılması, mahreçsiz ve kaynaksız haber yayımlanması, orantısız görsel kullanılması, haber ile reklamın içiçe geçmesi gibi internetteki yaygın gazetecilik yanlışları engellenmeye çalışılıyor. Muhabir, editör ve yazar sayısında asgari kadro zorunluluğu da getiriliyor.
Ama yönetmelik, resmi ilan ve reklam alabilmeyi, teknik gereklilikler dışında, tekil ziyaretçi ve görüntüleme sayısı ile günlük asgari haber sayısı koşuluna bağlıyor. Sayısal koşullar, belirlenen altı kategoriye göre değişiyor. Tüm Türkiye’ye yönelik yayınlar “Genel kategori”de, İstanbul merkezli yayınlar “Birinci kategori” kabul ediliyor; diğer kentlerdeki yayınlar da dört kategoriye ayrılıyor. “Genel Kategori”de olmak isteyen bir haber sitesinin günlük 500 bin “tekil ziyaretçi sayısı”na, 1.5 milyon “sayfa görüntülenme sayısı”na ulaşması, 11’i muhabir 32 çalışanı olması zorunlu. Her gün en az 240 haber girilmesi gerekiyor.
“Birinci Kategori”de bu sayılar, günlük 50 bin “tekil ziyaretçi sayısı”na, 150 bin “Sayfa görüntülenme sayısı”na, kadro sayısı da 5’i muhabir olmak üzere 15’e iniyor. Yayımlanacak günlük haber sayısı da 100’e düşüyor.
Bir de bekleme süresi sorunu var. Resmi ilan yayımlama hakkı bulunan gazetelerin haber siteleri, bekleme süresine tabi tutulmadı. Ama öbür sitelerin hak kazanabilmek için beklemeleri gereken süre 24 ay. Bu süreyi 6 aya indirmenin tek yolu da “asgari kadro ve günlük asgari içerik sayılarının 2 katı ile günlük asgari tekil ziyaretçi sayısının 4 katına ulaşmak…
BİK’te “Dijital ölçümleme sistemi” kurularak, haberciliğin kalitesi böyle sayılarla ölçülmeye çalışılıyor. Oysa haberciliğin kalitesi sayılarla ölçülemez. Öyle zaman olur ki, bir haber yüzlerce habere bedel olur. Bazen de onlarca haber geçersiniz hiçbir etkisi, kalıcılığı olmaz. BİK, haber sitelerini etkili özel haberler yerine okur ve izleyici avlayıp o sayılara ulaşmaya zorlamış oluyor.
Nitekim sayılar yüksek ve bekleme süresi uzun olduğu için “Genel kategori”de başvuru sayısı oldukça düşük. BİK, bugüne değin aralarında Akşam, Cumhuriyet, Sabah, Hürriyet, Habertürk, Diriliş Postası, Milat ve NTV’nin de bulunduğu 14 siteyi “Genel kategori”den “Resmi ilan ve reklam verilebilecekler” listesine almış.
BirGün ve Dünya gibi sitelerin içinde olduğu 24 site ise “Birinci kategori” listesine alınmış. Gazete Duvar, Haberler, Tele1 ve Odatv ile 13 site de bekleme sürecinde.
Bu siteler, haber kadrolarını BİK’in istediği 2 katı içerik ile 4 katı günlük trafiği yakalamaya yönlendirmiş durumda. Yazarlar, haftada en az iki yazı koşulunu yerine getirmeye çalışırken muhabirler de habire imzalı haber üretebilmek için masa başından kalkamıyor.
Ayrıca genel yerine birinci kategoriden başvurmak BirGün ve Gazete Duvar gibi sitelerde kadro sorunu çıkarıyor. İstanbul dışındaki muhabirlerin sadece 4’ünü kadroda gösterebiliyorlar. Bu da o muhabirlerin 212 sayılı yasa kapsamında olmaları ve basın kartı almalarının önünde engel oluşturuyor. Yerel sitelerdeki sorunlar daha da karmaşık ve yoğun…
BİK’in internet haberciliğini kısır döngüden kurtarmak için yönetmeliği ve analiz yöntemini değiştirmesi gerek. Sayısal koşulları asgaride tutup, uzmanlar ve değerlendirme kurulu gibi farklı yöntemlere başvurulabilir. Yoksa BİK de devlet kesesinden “tık avcılığı”nı teşvikten kurtulamaz.
Kerem Ökten, “Cumhuriyet tarihinin en soğuk ve karlı günleri yolda olabilir” gibi hava durumu tahminleriyle sosyal medyada ün yapmış bir kişi. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Mikdat Kadıoğlu’nun “Böyle bir mezunumuzun olmadığını duyururum” paylaşımıyla uzmanlığı ve diploması gündeme geldi.
Ökten de gelen tepkilerin ardından “Meteoroloji mezunu” olmadığını doğruladı, “Muhasebe ve Denetim Yüksek Lisans mezunu” olduğunu söyledi. Hakikaten de bazı web sayfalarında İTÜ mezunu olduğu belirtilse de Ökten, sosyal medya hesabında kendisini “Havacılık, Uzay meteorolojisi, Atmosfer, Hava tahmini” olarak tanıtıyor.
Ancak son birkaç yıldır, TV’ler ve haber sitelerinde “hava tahmin uzmanı”, “meteoroloji kâhini”, “sıradışı meteoroloji uzmanı” olarak sunuluyor izleyiciye. Bunlara da itiraz etmediği gibi kendisi de EkoTürk TV’deki bir yayında “Ben meteorolog olarak” diye konuşmuştu.
Haber Global’de TV’lerde “meteoroloji uzmanı” olarak tanıtılmasına neden itiraz etmediği sorulunca “..kendileri öyle söylüyor” yanıtını verdi. “Ben hobi için yapıyorum” diye ekledi.
Ökten’in ekranlarda uzman olarak tanıtılması yanlış. Öncelikle ekrana çıkarılan, görüşü aktarılan bir kişinin, uzman olup olmadığı kontrol edilmeliydi. Uzmanlığı olmayan, muhasebe eğitimi almış birini “Meteoroloji uzmanı” diye tanıtmak kötü ve yanıltıcı gazetecilik.
Böyle biri belki “Amatör hava tahmincisi” olarak konuşturulabilir ekranda. Ancak bunca meteoroloji uzmanı, meteoroloji kuruluşu, bilimsel kurumlar dururken bir amatör hava tahmincisinin tercih edilmesi de doğru ve eksiksiz bilgi aktarma yükümlülüğüne aykırı olur.
Milliyet’te medyadaki dönüşümü çarpıcı biçimde yansıtan bir “örtülü reklam” gördüm. Malum, artık parasını veren istediğini yayımlatabiliyor medyamızda.
Çin Halk Cumhuriyeti de ücretini ödeyip, bir yazı yayımlatmış Milliyet’te. Bir kenarında 6 punto bile olsa “Bu bir reklamdır” uyarısı yok. Okurlar gazetenin haberi sanmıştır muhtemelen.
Enteresan tarafı, yazıda “Çin’e özgü sosyalizm ulu davası”nın anlatılması. Bir zamanlar bu ülkede komünizmden, sosyalizmden bahsetmek suçtu; “Bu kış komünizm gelecek” öcüsü revaçtaydı siyasilerin dilinde. Şimdilerde parasını verip, “Sosyalizm ulu davası” reklamı yapabiliyorsunuz, kimse umursamıyor bile…
Tek cümleyle:
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.