Başar Tokmak
Gazeteciler, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü içinde bulundukları karanlık tabloyu konuşarak geçirdi. Gazeteciliğin geçen yıla ait bilançosu da verilerle medyaya dönük baskıların azalmadığını bir kez daha gözler önüne serdi. Son yayınlanan BİA Medya Gözlem Raporu’na göre 2024’ün son 3 ayında Türkiye’de gazetecilere yönelik baskılar yoğunlaştı. Bu dönemde 31 gazeteci gözaltına alındı, birçoğuna “yurtdışı yasağı”, “karakolda imza” ve “ev hapsi” gibi adli kontrol tedbirleri uygulandı. 12 gazeteci ve 2 eleştirel tv kanalı fiziki saldırıya uğradı, tanınmış gazeteciler çeşitli suçlamalarla soruşturmalara maruz kaldı. Ayrıca, online sansürle en az 38 habere erişim engeli getirildi ve RTÜK tarafından Açık Radyo’nun lisansı iptal edildi. Toplamda 12 gazeteci beraat etmiş olsa da, 4’ü mahkumiyet ve milyonlarca liralık tazminat davalarıyla soruşturmalar hiç hız kesmedi.
Ankara Barosu TODAM Başkanı Av. Eren Gönen, medyaya yönelik baskının yargı aracılığıyla sürdürülmesinin nedenini şu sözlerle açıkladı:
“Medya, özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte halkın iradesini ve karar alma mekanizmalarını ciddi anlamda etkileyebilecek bir güce ulaştı. Geçmişte de önemli bir etkiye sahip olan medya, artık herkesin gündem yaratabileceği bir platform haline dönüştüğü için siyasi iktidarların hoşuna gitmeyen bir tablo yaratıyor. Zira siyasi iktidarlar, kontrol edemedikleri bir mekanizmanın varlığını kabullenmek istemezler.”
Gönen, daha önce tartışma konusu olmuş ancak 2022’de yürürlüğe girmiş Dezenformasyon Yasası ve yasanın uygulanışındaki çifte standartı ise şu şekilde aktardı.
“Son yıllarda yasalaşan Dezenformasyon Yasası, gazeteciler üzerindeki baskıyı daha da artırdı. Bu yasa, Türk Ceza Kanunu’na eklenen yeni maddelerle, gazetecilerin tutuklanması için hukuki bir zemin oluşturdu. Ancak bu yasanın uygulanışı, genellikle siyasi iktidarın aleyhine olan haberleri yayınlama eylemlerini engellemeye yönelik. Muhalif gazetecilere yönelik soruşturmalar artarken, iktidara yakın medya çalışanlarına karşı herhangi bir yasal takibat yürütülmemesi ise dikkat çekici… Türkiye’deki yargı sisteminin siyasallaşması, gazetecilere yönelik baskı politikalarını daha belirgin hale getirdi. Muhalif gazeteciler çoğunlukla hukuki güvenceye sahip olmadıkları bir ortamda çalışıyor. Bunun sonucu olarak, mesleklerini icra ederken hem ekonomik hem de psikolojik baskılarla karşı karşıyalar. İşsizlik korkusu, özgürlüklerin kısıtlanması ve tutuklanma tehditi bu baskıların bazıları.”
Daha önce düzenleme için iki kez meclis gündeminden çekilen etki ajanlığı maddesi de yeni döneme ilişkin endişeleri artırıyor. Geçen yıl Gürcistan ve Rusya’da bu konuyla ilgili tartışmalar da bu endişenin oluşmasında etkili olmuştu. Gerçekten bir ajanlık faaliyetinin tespiti için mevcut kanunların pekâlâ yeterli olduğunu belirten Eren Gönen, yasa kapsamının belirsizliğinin sorunlara yol açabileceğine, “Son dönemde öne çıkan ‘etki ajanlığı’ kavramı, farklı şeyler olmalarına rağmen Dezenformasyon Yasası ile yakından ilişkilidir. Bu kavram, Türkiye’nin iç ve dış güvenliğine zarar verdiği iddia edilen eylemler yürüten bireyleri hedef almaktadır. Ancak bu yasanın kapsamının net olmaması, muhalif gazetecilerin keyfi olarak cezalandırılmasına yol açabilecek ciddi sorunlar yaratabilir” sözleriyle vurgu yaptı.
Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, hukuki güvence eksikliğini daha da derinleştirdiğini belirten Gönen, “Bu durumun gazetecilerin adalet arayışında karşılaştıkları engelleri daha da büyütmekte, hukukun siyasallaştığı bir ortamda gazetecilere yönelik baskıların sona ermesi için toplumsal farkındalık yaratmak çok büyük önem arz etmekte” dedi.
RSF Türkiye temsilcisi ve Bianet medya özgürlüğü raportörü Erol Önderoğlu ise Medya Gözlem Raporları ile karşılaştıkları tablolardan yola çıkarak gazeteciliğin şartlarına yönelik beklentisini 9.Köy’e şu şekilde aktardı:
“Ağır baskılar, mesleki statüde uzun zamana dayalı aşınma, örgütsüzlük ve etik yaklaşımda kritik gevşeme, medya dünyamızı kritik bir aşamaya getirdi. Gazeteci, siyasi, ticari ve ideolojik baskılar karşısında mesleki kodları ve editoryal bağımsızlığı korumada oldukça zayıf kaldı. Makul bir gelecekte gazetecilik meslek kurumları, özgürlük ve demokratik çerçeveye ilişkin taleplerini stratejik şekilde ve bütünsellik içerisinde yetkililere taşımazsa geriye ne yazık ki toparlanması güç ve tümden müdahaleye açık bir sektör bırakılır. Medyanın son 30 yıllık serüveni içerisinde söz söylemeye çalışmış ve mücadele vermiş bir haberci olarak endişeliyim. Çok gecikiyoruz.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.