DOLAR 32,3325 0.24%
EURO 35,0439 -0.26%
ALTIN 2.282,460,23
Ankara
15°

PARÇALI AZ BULUTLU

Üniversite eğitimi alarm veriyor…

Üniversite eğitimi alarm veriyor…

- Son yıllarda üniversite sayısı hızla artarken, akademisyen açığı giderek büyüdü. ÖSYM verilerine göre, 122 devlet üniversitesinden 78’inde, 273 bölümde profesör, doçent veya doktor öğretim üyesi yok. - Üniversitelerde doluluk oranları ise son üç yıl içinde yüzde 96’dan yüzde 81’e düştü. Hiç başvuru yapılmayan bölümler de var.

ABONE OL
10 Şubat 2020 00:00
Üniversite eğitimi alarm veriyor…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçtiğimiz on yedi yılda, üniversite sayısı iki kat artarken, yeterli öğretim üyesi olmaması ve plansız bölümler açılması nedeniyle eğitim kalitesinde düşüş ve iş bulamayan yüksekokul mezunları ordusu ile karşı karşıya gelindi. Bazı üniversitelerde hiç öğretim üyesi bulunmaması veya hiç başvuru yapılmayan bölümler bulunması da üniversite eğitiminde sorunun alarm verir hale geldiğinin göstergesi olarak kabul ediliyor.

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) verilerine göre, 122 devlet üniversitesinin 78’inde, 273 bölümde profesör, doçent veya doktor öğretim üyesi bulunmazken, üniversitelerde doluluk oranları da son üç yıl içinde yüzde 96’dan yüzde 81’e düştü. Öğretim üyesi açığı, en fazla eşit ağırlıklı öğrenci alan bölümlerde görülüyor.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ise, bu açığı gidermek için geçtiğimiz günlerde toplam 535 araştırma görevlisi kadrosuna atama izninin Cumhurbaşkanlığınca onaylandığını açıkladı. YÖK, yapılan planlamalara göre, iki yıl içinde öğretim üyesi eksikliğinin büyük ölçüde giderilmiş olacağını açıkladı. Siyasi partiler ve eğitim sendikaları, sorunun, planlama olmaması, “liyakat”ın gözardı edilmesi, üniversitelere “norm kadro” atamalarının Cumhurbaşkanlığı onayına bağlanmasından kaynaklandığının altını çiziyorlar.

“Yandaş rektörlük!”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, 24 Saat Gazetesi’ne, hükümetin, popülist bir yaklaşımla, yeterli öğretim üyesi yetiştirmek için bir planlama yapmadan, “her şehre, neredeyse büyük ilçelere” bir üniversite açtığını belirtti. Kaya, konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Profesörlük, doçentlik kadrolarının liyakate göre belirlenmesi gerekirken, ne liyakate ne de plan- programa bağlı kalındı. Rastgele üniversite açıldı. Kontenjanlar yüksek tutuldu, insanlar sınava girdiğinde bir üniversiteye yerleştiği sevincini yaşadılar. Ama o üniversiteyi bitirdiğinde, hiçbir alanda iş bulamadılar. Şu anda her üç üniversite mezunundan biri iş bulamaz durumda. Bu da bize gösteriyor ki, üniversiteler bilim yuvası olmaktan çıkarıldı, tipik bir liseye dönüştürüldü.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Kaya, eğitimde de “yandaş”lık ortaya çıktığını, “yandaş rektörlük, öğretim üyelikleri” oluştuğunu dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) il, ilçe örgütlerinden, cemaatlerden gelen referanslarla üniversitelere atamalar yapılıyor. Mesela bir bakıyorsunuz ilahiyat mezunu biri, fen bölümüne, hukuk bölümüne ya da ziraat fakültesine getirilip konmuş. Rektör atamalarında da, AK Parti’de milletvekili aday adayı, belediye başkan adayı olmuş ya da milletvekilliği, bakanlık yapmış kişiler seçiliyor. Bunların bu işi yapıp yapamayacağına bakılmıyor. Bunun için dünyadaki 500 üniversite arasına giren bir üniversitemiz dahi yok, yani üniversitelerimiz ne yazık ki AK Parti eliyle yok ediliyor. YÖK bu olayda inisiyatif koyabilecek durumda değil çünkü ‘Saray’da oluşturulmuş bir paralel YÖK var, diğer kurum ve bakanlıklar gibi… Bunların aldıkları kararları, bakanlıklar ve kurumlar uymak zorunda kalıyorlar.”

“Mezunların iş bulamaması, üniversitelere güveni sarstı”

Kontenjanların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Kaya, “mağaza zinciri gibi üniversite zinciri olamayacağını belirterek, şunları söyledi: “Eğitime dair iktidarın hiçbir başarı elde edemediğini görüyoruz. Ama tek hedefleri var: Cumhuriyetle, devrimleriyle hesaplaşmak. Bunun da tek yolu var. Eğitim sistemini bozarlarsa bunu sağlayabileceklerini düşünüyorlar. Ama farkında değiller. Bunlar ağaçta çürümüş meyvedir. Hiçbir çürümüş meyve ağaç dalında duramaz yere düşer. Bunlar da düşecek.”

Mezunların iş bulamamasının önemli bir sorun olduğunu ve üniversitelere güveni sarstığını ifade eden Kaya, iş bulmak için daha çok meslek liseleri, meslek üniversiteleri, teknoloji üniversitelerine yönelme olduğuna işaret ederek açıklamalarını, “Bu sorunların çözümü için iktidar değişikliği gerekiyor. Üniversite mezunu olmayanlar, üniversitelerin kıymetini bilmezler. Üniversite diploması olmayanların üniversitenin ne olduğunu bilmesi mümkün değil. Diplomasızlara ülke emanet etmemek gerekir” ifadesiyle tamamladı.

“Durum hüsran”

İYİ Parti Toplumsal Politikalar Başkanı Şenol Sunat da, programsız ve plansız şekilde her şehre üniversite açıldığını ve açılmaya devam edildiğini bildirerek, “2002 yılında 68’i devlet, 25’i vakıf olmak üzere 93 üniversite vardı. Bugün 2019 yılı itibarıyla, 129’u devlet ve 77’si vakıf olmak üzere toplam 206 adet üniversite var. 17 yılda Türkiye’de üniversite sayısı ikiye katlandı. Hangi yetkinlikteki öğretim üyesinin kadroya alınacağı tartışılmadan bölümler açılıyor. Anadolu’da açılan aynı tip fakülte bölümlerinde hiç öğretim üyesi olmayan ama öğrenci alan onlarca bölüm var. Bütün derslere bir asistanın girdiği bölümler var. Durum hüsran” saptamasında bulundu.
Sunat,“15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile iltisaklı ve ilişkili olduğu ileri sürülerek Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile altı bini aşkın öğretim üyesinin görevden alınmasının da” öğretim üyesi açığı açığının nedenlerinden biri olduğuna dikkat çekip “Olağanüstü Hal (OHAL) şartlarında, FETÖ ile ilişkisi olmayanların bile görevden alındığı, haklarını arayamadığı gerçeği de ortadadır. Benden olsun anlayışıyla, liyakate önem vermemek, muhtelif konularda yurt içinde ve yurt dışında doktora yapmış ama adamını bulamamış akademisyenlere yol açmamak, bu iktidarın tüm devlet kurumlarında olduğu gibi en büyük zafiyetidir” diye konuştu.

“YÖK kaldırılmalı”

İYİ Parti Toplumsal Politikalar Başkanı Sunat, 2019 yılı ve sonrası için kamu üniversitelerinin norm kadro onaylarının tamamının “Saray”a bırakıldığını kaydedip açıklamasına, “Bu durum zaten sıkıntılı durumda olan kadro durumunu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Bu şartlarda akademik kariyer yapıp kadroya geçmek isteyenlerin yollarının Saray’la veya Saray’ın atadığı rektörlerden geçmesi gerek. Maalesef siyasi kadrolaşmayı tamamlamak için üniversitelerimize de kıydılar” diyerek devam etti.

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen ucube sistemin getirdiği tek adam kararları ve sonuçlarının üniversiteleri de içinden çıkılmaz bir duruma düşürdüğünü dile getiren Sunat, “Üniversiteler özerk ve özgür olmalıdır. Kendi kadrolarını, belirlenen tutarlı ilkeler çerçevesinde tayin edebilme hakkına sahip olmalılardır. YÖK kaldırılmalıdır. Yerine üniversiteler arasında koordinasyondan sorumlu daha demokratik ve bilimsel özerkliği koruyacak, akademik başarıyı teşvik edecek bir kurul oluşturulmalıdır. Siyaset, üniversitelerden eline çekmelidir” önerisinde bulundu.

Genç işsizlerin büyük bölümünü üniversite mezunları oluşturuyor

Üniversite kontenjanlarının akademik veya ekonomik nedenlerle değil siyasi nedenlerle artırılmış olması nedeniyle, “genç işsizliğinin en az yüzde otuz, bunun büyük kısmının da üniversite mezunu olduğunu belirten Sunat, “Mezun olan gençlerin iş bulamadıkları ortada iken gençler artık öğretim üyesi olmayan, merdiven altı yüksek lise denilebilecek, hatta lise şartlarından daha kötü okullarda okuyup ailelerine yük getirmek istemiyor. Anadolu üniversitelerinin fakülte ve bölümleri gözden geçirilerek çağın şartlarına uygun, meslek kazandırabilecek bölümlere dönüştürülmesi gerekir” çağrısı yaptı.

“Acil tedbir gerekli”

Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Latif Selvi, lise öğrencilerinden yüzde yüze yakının üniversite sınavlarına katıldığını, üniversite sayısının arttığını ama aşağı yukarı 12-15 yıl alan doktoralı bir öğretim üyelerinin yeterli oranda yetiştirilemediğini söyledi.
Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Selvi, eğitim alanında bir dönüşüm yaşandığını, ayrıca öğretmenlik gibi bir dönemde çok yüksek istihdam olan alanlarla ilgili hızlı okullaşma sonucunda fazlalık ortaya çıktığına dikkat çekti.

Halen 400 bin atama bekleyen öğretmen varken, bunların sadece 20 bininin atanabileceğini, geriye kalanların da “eğitim fakültesini bitirmiş işsizler ordusuna” katılacağına değinen Selvi, bunun da üniversite okuyarak emek verenlerde moral bozukluğunu getirdiğini ifade etti. Selvi, istihdam olmayan bölümleri tercihlerin azaldığını ve iş garantili meslek üniversitelerinin tercih edildiğini, üst dilimlerdeki öğrencilerin de bu bölümleri seçtiğini, şu anda Avrupa’nın en fazla yükseköğrenim öğrencisine sahip ülkenin Türkiye olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Sorunların temelinde planlama problemi var. Kamu sistemi içinde bir planlama yaparsınız ve herkes buna tabii olur. Okullaşma talebi yüksek ama eğitim sonrası iş konusunda sorun yaşanıyor. Meselenin herkes farkında. Daha da kötü noktaya gideceği görülüyor. Tedbir alınması için bir gayret söz konusu. Tedbirlerin acil bir şekilde hayata geçmesi lazım. Yüksek Öğretim ve Eğitim Politikaları Kurulu, sorunların çözümü için çalışıyor. Eğitim uzun vadelidir. Sonuçları hemen ortaya çıkmaz. Onun için hızlı çalışılması gerekiyor. Eğitim sendikası olarak yayınlarımız ve değerlendirme raporlarımızda çözüm için katkı vermeye çalışıyoruz. YÖK ile sürekli görüşüyoruz. Bazı bölümler kapatılıyor ve bazıları açılıyor. Yeniden yapılanma içindeler.”

“Norm kadro”

Eğitim Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan ise, iktidarın “üniversiteyi iktidarının devamı açısından en önemli egemenlik alanlarından biri” olarak görmesinin sorunların kaynağı olduğunu vurguladı. Bozdağan, “İktidara muhalif olarak görülen öğretim üyeleri, üniversiteden tasfiye edilmekte veya dolaylı olarak tasfiyeyi kolaylaştıracak düzenlemelerle üniversitede güvencesizlik yaygınlaştırmaktadır” dedi.

Yapılan mevzuat düzenlemeleriyle tüm yetkilerin rektörde toplandığını, neredeyse hiç öğretim üyesi olmadan da üniversitede eğitimin devam edebilmesine olanak sağlayan bir yapının ortaya çıktığını söyleyen Eğitim Sen’den Bozdağan, “Kadro ilanlarının neredeyse isme özel hazırlandığı yeni yükseköğretim yaşantısı, kadrolaşmanın hiç yaşanmaması gereken üniversiteyi bir taraftan çürütmekte, bir taraftan da çözmektedir. Üniversite, kâr-zarara göre faaliyet gösteren ticari kurumlara dönüştürüldü” ifadesini kullandı.

Bozdağan, öğretim üyelerine dönük olarak OHAL döneminde KHK’larla yaşanan tasfiyelerin, bu dönemde, görev süresinin uzatılmaması, sözleşmelerin yenilenmemesi şeklinde yürürlükte olduğunu belirterek, norm kadro uygulamasının ve akademik yükselme kriterlerinin zorlaştırılmasının da üniversitede dolaylı olarak tasfiyeyi arttırdığını vurguladı. “Neredeyse 500 bin öğretmen atama beklemektedir. Ataması yapılmayan öğretmenler, ciddi sorunlarla baş etmek durumunda olan bir sosyal kesime dönüşmüştür” diyen Bozdoğan, kontenjanlarla ilgili diğer bir sorunun da YÖK’ün bu konuyu asıl muhatapları ile değil işverenlerle tartışmayı sürdürmesi olduğunun altını çizdi.

HABER : AYLA GANİOĞLU – ARAŞTIRMA YAZISI

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.