Bidal Genç
Çukurova Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi ve İletişim Fakültesi’nde kiminin ilk, kiminin ikinci, kiminin ise beşinci üniversitesi olan 40 yaş üstü öğrenciler ile “okumanın yaşı olmadığını” konuştuk. Her biri anne-baba olan ileri yaştaki öğrenciler, genç sınıf arkadaşları ile ilişkilerini ve kendi dönemleri ile bu dönemin farklarını 9. Köy’e anlattılar.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi 53 yaşındaki Şuayip Şahin, 20’li yaşlarda kazandığı İzmir Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’ni 1. sınıfın sonunda, “tıp mesleğinde dönemin şartlarının kötü olduğunu” düşünerek bıraktığını, daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümünü kazanarak 1993 yılında mezun olduğunu anlattı. 20 yıl kurumsal firmalarda yönetici olarak çalıştıktan sonra 2021 yılında aftan yararlanarak Tp Fakültesine geri dönen Şahin, geçmiş ile bugünü şöyle kıyasladı; “Eğitim ve teknoloji 30 yıl önce bu kadar iç içe değildi. Günümüzde öğretim üyeleri dersleri teknoloji ile iç içe anlatıyor, öğrenciler de ders materyallerine kolaylıkla ulaşabiliyor.”
Şahin, yaşı nedeniyle önyargılarla karşılaştığını da belirtti. “Bu yaşta derdiniz neydi? Maddi sıkıntınız da yok, ne yapacaksınız bu yaştan sonra doktor olup?” diyenler olduğunu aktaran Şahin, Kredi Yurtlar Kurumu’nun 30 yaşından büyük öğrencileri yurda almadığını ve bu yaş grubuna öğrenci kredi bursu verilmediğini, ulaşım için öğrenci kartı alırken de önyargı ile karşılaştığını anlattı.
Şahin izlenimlerini şöyle aktardı:
“30 yıl önceki öğrencilik dönemimde gençler birbirleri ile tartışabiliyor, münazara edebiliyordu. Maalesef yeni nesil çoğunluk entelektüel değil. Dünya görüşü olanlar daha az. Anne veya babasından, sosyal medyadan, basından aldıkları sloganlarla konuşuyorlar. Tutkusu, inancı olan bireyler daha az.
Günümüzdeki öğrenciler fazla alıngan, eskiye göre daha narin, zorluklarla başa çıkma konusunda kendilerine güvenleri az. Kendini yetiştiren, kendinden emin öğrencilerin sayısı da daha az. Gençler özellikle sosyal medya dili ile konuştukları zaman ne demek istediklerini anlamıyorum.”
İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü 1. sınıf öğrencisi 60 yaşındaki Leyla Yeşiltaş da “Zamanında okumak kısmet olmadı” diye başladı söze. Üniversite sınavına girip kazanan 2 çocuk ve 2 torunu sahibi Yeşiltaş, sinemaya olan ilgisi nedeniyle bu bölümü seçtiğini belirtti; “Hayat insanın seçimlerinden ibarettir” diyen Yeşiltaş, “Kısmet olmadı” ifadesini sevmediğini, yaşın sadece bir sayı olduğunu ve öğrenmek için asla geç olmadığını, hayatında yaşayıp tüketemediği, yarım kalmışlıkları tamamladığını söyledi.
Gençlik yıllarında üniversiteye gitmediği halde okuma ve araştırmaya olan ilgisini hiç kaybetmediğini belirten Yeşiltaş, mezun olunca çalışmak istediğini de sözlerine ekledi.
Gençlerle olan ilişkisine de değinen Yeşiltaş, sınıf arkadaşlarına ilk zamanlar annelik yapmaya çalıştığını ancak bu durumun rahatsızlık yarattığını fark edince kendini geri çektiğini anlattı ve “Bireyler kendilerini geliştirmeli. Ben de bir öğrenciyim ve onlar benim sınıf arkadaşlarım. Bunu fark ettiğimde gençlerin kendi deneyimlerini kazanmaları adına onlara anne gibi değil sınıf arkadaşları olarak yaklaştım. Kuşaklar arası anlayışı ve kendi deneyimlerimi de geliştirdim” diye konuştu.
Sınıf arkadaşlarının kendisine “abla” diye hitap ettiğini belirten Yeşiltaş, teknolojiyle arasının iyi olmadığını, derslerde en çok bu konuda zorlandığını, hocalardan, gençlerden ve kızından bu konuda yardım aldığını ifade etti. Yeşiltaş gülerek, “Ben Azrail’i şaşırtmak için buradayım” dedi.
Anadolu Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü mezunu olan 43 yaşındaki Bekir Refik Keçeli’nin ikinci okulu ise Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi… Reklam ajansı sahibi olan ve 10 yıldan fazladır reklamcılık yapan Keçeli, gazetecilik bölümü 1. sınıf öğrencisi…
Keçeli gençlerle arasındaki iletişimi şu sözlerle anlattı, “Sınıf arkadaşlarıma hiçbir zaman bir ebeveyn gibi davranmıyorum. Ben onların davranış ve düşünce biçimleri ile ilgili bir otorite değilim. Bu bilinç ile yaklaşınca jenerasyon farkından dolayı bir sıkıntı yaşamıyorum.”
Geçmiş ile günümüzü kıyaslayan Keçeli, “Kuşaklar arasında iletişim farkları var. Dünyayı algılama farklarımız var. Ben şimdiki arkadaşlarıma üzülüyorum çünkü 90’lı yılların sonunda öğrenciydim ve çok özgürdük. Şu anda şartlar bakımından ciddi kısıtları var. En azından o yıllarda okul bitince iş bulabilme kaygımız yoktu. Şimdiki gençlerin birinci sınıftan itibaren bu kaygıları var ve önleri çok puslu. Bu durum bile onların davranış şekillerine yansımakta ve daha agresif olabilmekteler” değerlendirmesini yaptı.
Milli Eğitim Bakanlığı Adana Sarıçam İlçe Müdürlüğü, Şube Müdürlüğü gibi çeşitli görevlerde 35 yıldır eğitime hizmet veren Erdal Denge de 55 yaşında İletişim Fakültesi okumaya başladı. Gazetecilik Bölümü 1. sınıf öğrencisi olan Denge, 3 yüksek lisans, 2 lisans olmak üzere toplam 5 diploma sahibi.
“Yakın gözlüğüm olmazsa ben bittim” diye espri yapan Denge, sınav öncesi bir derste yakın gözlüğünü düşürdüğünü ve zaman zaman bunun gibi yaşa bağlı sorunlar yaşadığını anlattı.
Mesleki deneyimlerinin, kazanımlarının okuma ve anlama açısından bir avantaj sağladığını ancak teknoloji kullanımı ve ingilizce dersinde kendini genç arkadaşlarından geride hissettiğini aktaran Denge, kendisini bu konuda sürekli geliştirmeye çalıştığını da söyledi.
Kamu görevlisi olduğu için derslere geç kalabildiğini ve bunu hem hocalarına hem de öğrencilere izah etmekten çekindiğini belirten Erdal Denge, çocukları ile aynı yaştaki sınıf arkadaşlarına hitap konusunda da bazen sıkıntı yaşadığını aktardı. “Oğlum, kızım yerine adları ile seslenmeye çalışıyorum” diyen Erdal Denge, eğitimin ve öğrenmenin hayat boyu devam eden bir süreç olduğunu vurguladı.
Peki analog dünyada doğmuş yani teknoloji ile 20’li yaşlarda tanışmış ve “dijital göçmen” olarak adlandırılan orta ve ileri yaştaki öğrencilere, Z kuşağı üniversite öğrencileri nasıl bakıyor? Bu soruyu yönelttiğimiz gençlerin büyük çoğunluğu, iş hayatına atıldıklarında tecrübeli olan yaş grubunun tercih edileceğini düşündükleri için endişeliydi. Bu durumun haksız rekabet yarattığını söylediler. Genç kadın öğrencilere göre ise belirleyici olan yaş ve tecrübe değil dezavantajlar… Toplumsal cinsiyet eşitliği için hangi yaşta olursa olsun okumak isteyen kadınların desteklenmesi gerektiğini savundular.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.