Saros Körfezi’ndeki doğalgaz boru hattı ve FSRU liman projesi bölgede yaşayan vatandaşları ve çevrecileri ayağa kaldırdı. Projenin sonlandırılması için toplanan 160 bin imzaya rağmen, mahkeme “devam” dedi. Çevrecilere göre, Saros’a taşınıp, burada depolandıktan sonra gaz haline getirilip, boru hattına verilecek LNG, bölge için “atom bombası” kadar tehlikeli. İngilizce “Floating Storage and Regasification Unit” ifadesinin kısaltılmış hali olan FSRU, LNG formundaki gazın depolandığı ve gazlaştırılarak iletim şebekesine aktarıldığı gemi tipini tanımlamak için kullanılıyor.
Botaş’ın Saros’ta kurmayı planladığı FSRU limanı ve buna bağlı boru hattı, projenin açıklandığı ilk günden bu yana çevrecilerin hedefinde. Halen inşaatı devam veden ve yılbaşında açılması beklenilen FSRU Liman ve Boru Hattı Projesi’nin imar planlarının iptali istemiyle açılan dava, çevrecilerin çabalarına rağmen mahkeme tarafından reddedildi.
Mahkemenin red gerekçesinde, projede ‘üstün kamu yararı olduğu’ ifade edildi. çevreciler ve bilim insanları ise mahkemenin bu kararına tepkili; Olası bir LNG gemisi patlamasının bölgede “atom bombası etkisi yaratacağını” savunan çevreciler, mücadeleye devam ediyorlar.
Keşan Kent Konseyi Başkanı: “160 bin üzerinde yurttaş projeye hayır diyor”
FSRU Liman ve Boru Hattı projesinin inşaatında usülsüzler olduğunu savunan Keşan Kent Konseyi Başkanı Hasan Karagöz 9. Köy’e yaptığı açıklamada projeye karşı 160 bin imza topladıklarını anlattı. Karagöz, “Çevre şehircilik bakanlığı ÇED olumlu kararı verirken halkın destek ve olumlu kararları doğrultusunda karar verilmiştir’ diye rapor yazdılar. Nerden baksak usulsüzlük diz boyu” dedi.
Fotoğraf: Saros Gönüllüleri
Saros Körfezi’nde yapımı devam eden FSRU Liman ve Boru Hattı Projesi’nin oluşturduğu en büyük sorunun, projenin Ganos fay hattına sadece 7 km uzaklıkta inşa edilmesi olduğunu vurgulayan Karagöz, şöyle konuştu;
“Şu an orası atom bombası etkisi yaratabilir. Liman faaliyete girdiğinde ve bir deprem olduğunda bununla ilgili bilimsel bir araştırmalar yok ÇED raporunda. Bilim insanları bunun çok büyük riskler içerdiğini belirtiyorlar. Bunun çok ciddi tehdit olduğunu ve olası bir 7 şiddeti depremde ciddi anlamda zarar göreceğini anlattıyorlar. Ama onlar raporlarında sadece gerekli önlemler alınacak yazıyorlar. Ama nasıl önlemler alınacağını yazmıyorlar.”
“Projeye karşı görüş veren bilirkişi heyeti değiştirildi”
Projeye karşı verilen hukuk mücadelesinde de pek çok “hukuksuzluk yaşandığını” savunan Karagöz, durumu şöyle anlattı;
“1/1000, 1/5 ölçekli nazım imar planları var bunların iptali için dava açmıştı. Üç bilim insanı görevlendirilmişti mahkeme. Bu üç bilim insanı 28 sayfa bir rapor sundular buraya liman neden yapılmaması gerektiği konusunda. Mahkeme rapora bakarak, bir kez daha rapor istedi bilim insanlarından. Bu sefer, yine diğer raporu destekleyen 8 sayfalık bir rapor hazırlandı. Bunun üzerine ÇED bilirkişi heyeti değiştirildi. Orada da sadece bir şehir plancısı vardı. Hazırlanan raporda bilimsel hiçbir dayanak yok. sadece iki cümle yazıyor ‘şehir planı açısından bu limanı buraya yapılması konusunda sakıncası yoktur.’ Mahkeme heyeti bu cümleyi kendisine dayanak yaptı ve üç bilim insanının yazdığı yaklaşık 28 sayfa raporu kenara attı. Şu an davayı istinafa götürdük.“
“2 Şubat’ta ‘toplantıya katılabilirsiniz’ mesajı geldi, ama toplantı zaten 31 Ocak’ta yapılmıştı…”
Karagöz, proje konusunda halkın görüş ve önerilerinin dikkate alınmadığından da yakınarak, “Tüm Trakya bu limana karşı. Sahili kullanan halk karşı, keşanda tüm odada, dernek, sivil toplumun tamamı karşı bu limana” diye konuştu.
Ankara’da proje konusunda yapılan toplantılara, bölgeden sivil toplum örgütlerinin de katılmak için başvuruda bulunduklarını söyleyen Karagöz, “Sivil toplum kuruluşları toplantılara alınmadı. Ankara’da İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu Toplantısı yapıldı. Toplantı 31 Ocak ayında yapılacakken, bize 27’sinde haber verildik. Biz katılmak istedik, “Size görüş bildirilecek” dendi. Cevap 2 şubatta “katılabilirsiniz” diye geldi, ama toplantı zaten 31 Ocak’ta yapıldı. Nereden tutsak dökülüyor” dedi.
Fotoğraf: Saros Gönüllüleri
“ÇED raporu hazırlamamak için ‘liman’ değil, ‘tesis’ diyorlar…”
FSRU Liman ve Boru Hattı Projesinin liman olup olmadığı tartışmalarına da Karagöz, şöyle konuştu;
“Liman değildir diyorlar ama proje 270 metreydi 320 metreye çıkardılar. İskele dedikleri şeyin çevresinde ciddi müştemilatlar var, dönüşüm santrali yapılıyor gaz basılıp dönüştürülecek bir mahalle gibi oluyor. Mahalle gibi olan iskele mi varmış? Buna liman deseler her bir işletme için ayrı ayrı ÇED raporu hazırlamaları lazım. Ayrı ayrı ÇED raporu hazırlamak onlara zaman kaybettireceği için tesis diyerek kurtulmaya çalışıyorlar.”
“Turizm cennetini yıktılar…”
Saros Gönüllüleri Dayanışması Sözcüsü Mürşide Çoban Saros Körfezinde yaşanan liman çalışmasının çevreye verdiği zararı, “Turizm cennetini inşaat ve hafriyat çalışmaları ile 2 yılda yıktılar” sözleriyle tanımladı. Çoban, inşaat sürecinde yaşananları şöyle anlattı;
“En yakın ev 300 metre mesafede olduğu için ilk önce insanlar iskele ayaklarına kazık çakma sesleri ve iş makinelerinin gürültülerinden rahatsız oldular, proje ilerledikçe kazıklar için deniz dibine dökülen beton ve bu işlemi yaparken ekipmanların yağı kiri deniz suyunu kirletti.Deniz dibindeki mercanlar, balık yuvaları ve deniz çayırları gibi endemik bitki örtüsü dahil deniz dibindeki tüm ekosistem çamur ile kaplandı.”
Fotoğraf: Saros Gönüllüleri
FSRU Liman ve Boru Hattı Projesi yapımı için 10 binden fazla ağacın kesildiğini de söyleyen Çoban, “17 km boru hattı boyunca 10 binden fazla ağaç kesildi. Yerine zeytin diktik dediler ama zeytin ekilen alanda maalesef zeytin ağaçları görünmüyor. Kaldı ki yüzyılda yetişmiş ormanın ,habitatının ve yaban hayatın ve sağladığı oksijenin yerini kalem kalınlığında göstermelik dikilen zeytin fidelerinin onlarca yıl geçse de dolduramayacağı aşikar” diye konuştu.
FSRU Liman ve Boru Hattı Projesi yapıldığı yerlerdeki deniz çayırlarının akibetinin ne olduğunu bilmediklerini söyleyen Çoban, şöyle dedi;
“Deniz dibindeki ortamın oksijen kaynağı Poseidon, yani deniz çayırlarının büyük bir alanı kaplayan kısmını dünyada ilk defa denenen yöntemle söküp, proje bittikten sonra geri yerine getirip dikmek üzere bilinmeyen bir bölgeye taşıdıklarını iddia ettiler. Buna bağlı deniz dibinin oksijen kaynağı azaldığından balık çeşitleri tükenmeye başladı.”
HABER : Haber: Fatma Boz – Fotoğraf: Saros Gönüllüleri
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.