Ahmetcan Uzlaşık / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna ile ilgili politikaları, gümrük tarifeleri gibi gelişmeler Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin önemini yeniden hatırlatırken, yıllar sonra hareketli günler yaşayan Türkiye-AB ilişkilerinin vize işlemleri gibi alanlarda somut sonuç getirip
getirmeyeceği tartışılıyor.
Türkiye ile AB arasında son aylarda üst düzey ziyaretlerin planlandığı hareketli günler yaşanırken, güvenlik, savunma, ekonomi ve enerji gibi alanlarda iş birlikleri de konuşulmaya başlandı. Ancak binlerce Türk vatandaşı hala vize problemleriyle boğuşuyor. Öte yandan, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta tutuklanmasının ardından son dönemde trafiğin arttığı Türkiye-AB ilişkilerinde rüzgarın yeniden tersten esmeye başladığı da görülüyor.
9.Köy olarak Türkiye-AB ilişkilerindeki son durumu mercek altına aldık.
Türkiye-AB ilişkileri son yılların en hareketli günlerini geçiriyor. Suriye’deki rejim değişikliği ile başlayan ve Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla devam eden jeopolitik değişimler, Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye birçok üst düzey ziyaretin önünü açtı. AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, AB Dış Politika Şefi Kaja Kallas, Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Marta Kos gibi isimler Ankara’da ağırlanırken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’da 2019’dan beri ilk kez AB Dışişleri Bakanlarının gayriresmi buluşması olan Gymnich’e katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB Dönem Başkanı Polonya Başbakanı Tusk ile 12 Mart günü yaptığı basın toplantısında “AB, güç ve irtifa kaybının önüne geçmek hatta tersine çevirmek istiyorsa bunu ancak Türkiye’nin tam üyeliği ile başarabilir” ifadelerini kullandı.
Ancak son aylardaki tüm bu gelişmelere rağmen Türk vatandaşlarının vize sorunları sürüyor. Türkiye, Schengen vizesi serbestisi için gerekli 72 kriterden son 6 tanesini yerine getirmediği için vize serbestisi hala sağlanamadı. Bu altı kriterin başında, Türkiye’nin Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik yaparak AB’nin beklentilerine uyum sağlamak yer alıyor. Ayrıca, Kişisel Verilerin Korunması Yasası’nın AB standartlarına getirilmesi, adli iş birliği ve EUROPOL ile operasyonel iş birliği anlaşmalarının imzalanması gibi düzenlemelerin de yapılması gerekiyor.
9.Köy’e konuşan Deniz Şakiroğulları da vize sebebiyle mağdur olan kişilerden biri. Belçika’daki Ghent Üniversitesi’nin yüksek lisans programından kabul alan Şakiroğulları, Eylül ayında eğitimine başlama hazırlığı yaparken başvurduğu vizeden bir türlü geri dönüş alamadı. Temmuz ayında vize randevusuna giren Şakiroğulları, konaklama ödemesini yapıp Ankara’da çalıştığı işinden ayrıldı. Ne var ki, gerçekleştirdiği onca müracaata hatta yetkililerin kapısına gitmesine rağmen vizesiyle ilgili herhangi bir dönüş alamadı.
Şakiroğulları’na ret cevabı geçtiğimiz Şubat ayında geldi. Kayıt döneminin süresi halihazırda geçmişti. Şakiroğulları’nın vizesi finansal yetersizlikler dolayısıyla reddedildi. Şakiroğulları, “Elimizde ne varsa sunduk. Sorunun finansal olduğunu bilsek bunu düzeltirdik ama bilgilendirilmedik. Ret cevabı da çok geç geldiği için itiraz etmenin bir anlamı kalmamıştı” diye konuştu.
Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin tarihsel olarak güvenlik temelli olduğuna dikkat çeken Akademisyen Çiğdem Üstün, AB’nin Trump sonrasında yeni ortaklıklara ihtiyaç duyduğunu vurguluyor. Bu yeni dönemde Türkiye’nin stratejik önemini artırdığını belirten Üstün şunları söyledi:
“Türkiye’nin Batı’yla olan ilişkilerinin temelinde hep güvenlik yatıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin Batı’da yerini alması da güvenlik temelliydi. Şimdi ise AB, Amerika olmadan nasıl ayakta kalacağını düşünmeye başladı. Bu nedenle AB, üye olmayan ama yakın ilişkiler kurabileceği ülkeleri değerlendiriyor; Türkiye de bunların başında geliyor.”
Üstün, Türkiye’nin AB savunma girişimlerine dahil olması karşılığında birtakım kazanımlar elde edebileceğine işaret ederek, vize kolaylığı ve Gümrük Birliği modernizasyonunun bu kapsamda gündeme gelebileceğini söyleyerek, “Vize serbestisi bir hayal gibi görünse de vize kolaylaştırıcı mekanizmalar ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi adımlar mümkün olabilir” ifadesini kullandı.
Bu arada Üstün’e göre İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından AB tarafından konuyla ilgili tepkilerin sınırlı kalmasını “Türkiye ile ilişkilerde normatif temelden ziyade perakendeci yaklaşımın temel alınmasının bir tezahürü” olarak görmek mümkün.
AB ile vize sürecinde çözüm beklenen başlıklar olduğunu aktaran Üstün, özellikle iş dünyası, akademisyenler ve öğrenciler için kolaylıkların sağlanabileceğini belirtti. Ancak, turistik vizelerde tam serbesti beklemediğinin altını çizdi. “Öğrenciler ve akademisyenlerin yanı sıra yurt dışında fuarlara katılmak isteyen sanayicilere dahi vize çıkmıyor. Bu sektördeki kişileri de zarara uğratıyor. İşte bu gibi durumları daha az görebiliriz. Ama turistik vizelerde tamamen serbestlik beklemiyorum” diyen Üstün, iş dünyası ve öğrencilere yönelik adımların daha öncelikli olacağını belirtti.
Üstün, AB’nin Türkiye’ye yönelik güvenlik temelli beklentilerine de değinerek, “Aşırı sağ bu kadar yükselirken, vize serbestisini getirmek çok mümkün değil. Ama ortak tatbikatlar yapalım, Ukrayna’ya asker gönderelim gibi önerilere Türkiye’nin katkısı karşılığında, AB’nin Türkiye’ye bir şeyler vermesi gerekecek” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemdeki tam üyelik açıklamalarını da değerlendiren Üstün, bu söylemin Türkiye dış politikasında süreklilik arz ettiğini kaydetti ve şöyle konuştu: “Türkiye’de Necmettin Erbakan dahil, hiçbir hükümet ‘AB tam üyelik hedefinden vazgeçtik’ demedi. Bu söylem devam edecek ama tam üyelik yalnızca güvenlik meselesiyle açıklanamaz.”
Üstün, Avrupa’da sağ partilerin güç kazanmasının da sürece etkisi olduğunu belirterek, “Ursula von der Leyen’in sağ bir partiden geliyor olması, Avrupa’da sağ partilerin ve güvenliğe daha fazla önem veren anlayışların güçlenmesi, Türkiye’nin stratejik önemini
artırıyor” diye konuştu.
Türkiye’nin Avrupa’dan kopma gibi bir niyet taşımadığını vurgulayan Üstün, ortak savunma projelerine de dikkat çekti. Üstün, “2025 yılında ortak savunma ve üretim projelerinde hareketlilik beklenebilir. BAYKAR ve Leonardo arasında imzalanan mutabakat bu açıdan önemli” yorumu yaptı.
Gümrük Birliği modernizasyonunun da 2015’ten bu yana hem Türkiye’nin hem AB Komisyonu’nun öncelikleri arasında olduğunu hatırlatan Üstün, “Henüz gündeme alınmış değil ama önümüzdeki dönemde bununla iyi bir momentum yakalanabilir. Tusk’ın son gelişinde ulaştırma ve ticaret konularına vurgu yapması da bunu gösteriyor” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.