Didem Çam
Kadın cinayetlerine son vermek amacıyla 2010 yılında kurulan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), 2024’teki kadın ölümleri verilerini gözler önüne sererken, kadın ölümlerinin en büyük nedeni olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğine işaret etti. KCDP Kadın Meclisleri Temsilcisi Tuana Gençer, 2024 yılındaki kadın ölümleriyle ilgili yaptığı açıklama ile kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerine ait verileri paylaştı. Söz konusu verileri her ay düzenli bir şekilde raporlayan KCDP’na göre 2024 yılında 394 kadın cinayeti, 259 da şüpheli kadın ölümü yaşandı. Gençer’in açıklamasındaki verilere göre; 2024 yılının ilk yarısı aylık bazda ele alındığında; ocak ayında 31 kadın cinayeti 21 şüpheli kadın ölümü; şubat ayında 36 kadın cinayeti, 17 şüpheli kadın ölümü, mart ayında 25 kadın cinayeti 21 şüpheli kadın ölümü; nisan ayında 32 kadın cinayeti 13 şüpheli kadın ölümü; mayıs ayında 40 kadın cinayeti 20 şüpheli kadın ölümü; haziran ayında ise 41 kadın cinayeti 25 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti.
KCDP verileri kapsamında 2024 yılının ilk yarısında en fazla kadın ölümü mayıs ve haziran aylarında oldu. Mayıs ayında 60, haziran ayında ise 66 kadın hayata gözlerini yumdu. 2024 yılının ikinci yarısının verileri incelendiğinde ise; temmuz ayında 23 kadın cinayeti 23 şüpheli kadın ölümü; ağustos ayında 33 kadın cinayeti 24 şüpheli kadın ölümü; eylül ayında 34 kadın cinayeti 20 şüpheli kadın ölümü; ekim ayında 48 kadın cinayeti 23 şüpheli kadın ölümü; kasım ayında 32 kadın cinayeti 26 şüpheli kadın ölümü; aralık ayında ise 19 kadın cinayeti 26 şüpheli kadın ölümü gerçekleştiği görüldü. Yılın geneline bakıldığında en fazla kadın ölüm 71 ile ekim ayında oldu.
Peki kadınlar neden ve çoğunlukla kimler tarafından öldürülüyor? Kadınların en çok kim tarafından, nerede ve ne şekilde öldürüldüğü hakkında bilgi veren KCDP Kadın Meclisleri Temsilcisi Gençer şu çarpıcı bilgileri verdi:
“Kadınlar, en çok en yakınlarındaki erkekler tarafından, kendilerini en güvenli hissetmesi gereken yerde, yani kendi evlerinde, en çok da ateşli silahla öldürülüyor. Kadınlar, iktidarın öve öve bitiremediği ‘kutsal’ ailenin içinde öldürülüyorsa orada bir sorun olmalı değil mi? Yani aile, o kadar da ‘kutsal’ değildir. Maalesef boşanmanın önüne çeşitli engeller koyup o yuvayı yıkmamaya da çalışıyorlar. Bazen de o yuva yıkılmayınca ölüyor işte kadınlar, hem de o yuvanın içinde.”
Tuana Gençer
Gençer, her gün Türkiye’nin dört bir yanında kadınların göz göre göre öldürüldüğü yorumu yaparak, bu durumun en büyük sebebi olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gösterdi. “Eşitsizlik derinleştikçe ve aileler kutsallaştırıldıkça kadın cinayetleri daha da artıyor” diyen Gençer, kadın cinayetlerinin yanında son dönemde aynı düzeyde gözlerine çarpan hatta ‘kırmızı alarm’ diyebilecekleri hususun şüpheli kadın ölümleri olduğuna dikkat çekti. Gençer şöyle konuştu:
“Cezasızlık politikaları, katillerin sırtını sıvazlayan kararlar, iktidarın ‘kadın düşmanı’ söylemleri, faillere o kadar güç ve cesaret veriyor ki; ‘Yüksekten düştü, intihar etti, balkondan atladı’ diyerek failler artık kadın cinayetlerini gizleyebileceklerini de zannediyor.”
Uzmanlara göre kadın cinayetlerini önlemek için koruma kararlarının uygulanması büyük önem taşıyor. Gençer, Eskişehir’de boşandığı eşi tarafından 2019’da öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ı hatırlatarak, pratikte yaşanan zorlukları şöyle aktardı:
“Bir kadın defalarca karakola gidiyor, uzaklaştırma kararı çıkartmak istediğini söylüyor. Gerekirse bir sığınma evine yerleştirilmek istediğini de söylüyor. Boşanmaya, adresini değiştirmeye çalışıyor. Karakol yetmiyor, savcılığa da gidiyor. Yani yaşamak için elinden gelen her şeyi yapıyor ama sonucunda öldürülüyor. Tuba Arslan’ın da öldürüldüğünde çantasından bir dilekçe çıkmıştı. O dilekçede ‘Ben öldükten sonra mı bana yardımcı olacaksınız?’ yazıyordu. Durum bu kadar net işte! Süreç etkin bir şekilde yürütülseydi Ayşe Tuba hayatta olabilirdi.”
Gençer’e göre pratikte yaşanan bu sıkıntıların aşılması için “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ya da diğer bir adıyla 6284 Sayılı Kanun’un önemi büyük. Bu kanunun ihlaliyle çok fazla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Gençer, 6284 yasasının etkin bir şekilde uygulanması durumunda bu ülkede birçok kadının eşit ve özgür yaşayabileceğini savundu. Gençer sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir kadın 6284’ten yararlanmak için karakola gittiğinde, ‘Bu işlem burada yapılmıyor, savcılıkta yapılıyor’ diye geri gönderiliyor ya da ‘Sana daha zarar vermemiş. Bunu şu an uygulayamayız’ diyorlar. O yüzden de uzaklaştırma kararını çıkartmıyorlar. Uzaklaştırma kararını çıkarttıklarında ise onu bir kâğıt parçasından ibaretmiş gibi görüyorlar. O kâğıtta yazanı uygulamıyorlar. Sonucunda da nice kadın, koruma kararına rağmen öldürülüyor.”
6284 No’lu yasanın etkin bir şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayan Gençer, “Tabii ki İstanbul Sözleşmesi ile birlikte uygulanırsa çok daha etkili olacaktır ama 6284 tek başına bile bizim can simidimiz” dedi. Gençer, 6284 ile alakalı gerekirse her mahallede eğitimler verilmesi ve şiddete uğramaları durumundaki haklarının kadınlara anlatılması gerektiğini söyleyerek, “Boşanabilecekleri, karakola gidebilecekleri ya da nereye şikâyette bulunabilecekleri öğretilmeli. Bunlar yapılırsa kadınlar hem boşanabilir hem kendi hayatına dair karar verebilir hem de yaşayabilir” dedi.
“En temelde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak gerekiyor” diyen Tuana Gençer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önceden, ‘Kadınlar, haklarını bilmediği için öldürülüyor’ diyorlardı. Artık öyle değil. Kadınlar haklarının farkında. ‘Boşanırsan seni öldürürüm’ tehditlerine rağmen kadınlar boşanma dilekçelerini geri çekmiyor. Ölüm pahasına kendi hayatlarına dair karar vermek istiyorlar. Devletten de etkin bir süreç bekliyorlar. Cezasızlık politikalarının önüne mutlaka geçilmeli.“
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.