DOLAR 33,9961 0.16%
EURO 37,8233 0%
ALTIN 2.753,600,28
Ankara
22°

AÇIK

Taş duvar işçileriyle bir gün

Taş duvar işçileriyle bir gün

Bir günü beraber geçirdiğimiz, "İş kazaları olduğu zaman, işçiler sakatlandığıyla kalıyor. Köle gibi çalışıyoruz, güvencemiz de yok" diyen taş duvar işçileri ile çalışma koşullarını ve yaşamlarını konuştuk.

ABONE OL
3 Eylül 2024 22:29
Taş duvar işçileriyle bir gün
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mahsun Kılıç

Taş duvar işçileriyle buluşma noktamız olan Mersin’in Akdeniz ilçesine bağlı Şevket Sümer Mahallesi’ne doğru giderken sabahın karanlığında servislerini bekleyen farklı iş kolunlarında olan işçilerin, simit ve çay eşliğinde sohbet ettiklerini görünce semtin yoğun işçi nüfusuna sahip olduğu anlaşılıyor. Tarım iş kolunda çalışanların sayısının fazlaca olduğu, geçen servislerden anlaşılıyor. İlçenin işçi havzası olarak değerlendirildiği ve ilçeye, özellikle 90’larda yoğun zorunlu Kürt göçü yaşandığı da biliniyor.

Beklediğimiz küçük ticari araç yanaşıyor yanımıza. Aydın Usta dışında bir de Mehmet adında işçi var araçta. Yarı uykulu gözlerle selamlaştıktan sonra Suriyeli Ahmet Usta’yı evinden almak için yola koyuluyoruz. Artık sabahın karanlığında istikamet, Toroslar İlçesine bağlı Kepirli Yaylası…

“Suriye’de çimento fabrikasında ve inşaatlarda çalışıyordum”

Sessiz geçen bir saatlik yolculuğun ardından Kepirli Yaylası’na vardığımızda artık hava aydınlanıyordu. Dağların orta yerinde, temiz hava, yeşilliğin ve kayalıkların fazla olduğu yüksekçe bir alanda işçiler çalışmak için işe koyuluyorlar. Sabahın o saati haliyle soğuk… Ahmet Usta üşüdüğümüzü görünce pek de iyi olmayan Türkçesi ile “Öğleye doğru hava ısınır” diyerek rahatlatmaya çalışıyor. Malzeme çantalarından çekiçler, kürekler, malalar ve diğer gerekli olan iş aletlerini çıkardıktan sonra işe koyuluyorlar.

Ahmet Usta’nın Suriye’den 9 yıl önce savaştan kaçıp Türkiye’ye geldiğini, geldiğinden beri de taş duvar işi yaptığını öğreniyoruz. Duvar örmek için taşları yontmaya başlayan Ahmet Usta ile sohbet edebilmek için yanına yaklaşıyoruz.  Kaç yıldır bu işi yaptığını sorduğumuzda “Yaklaşık 32 yıldır inşaat işiyle uğraşıyorum. Suriye’de çimento fabrikaları ve inşaatlarda çalışıyordum. Ülkemizde savaş başlayana kadar da inşaat işiyle uğraşmaya devam ediyordum” diye anlatıyor.

“Suriye’de inşaatta çalışan 16 yaşındaki oğlum feci şekilde hayatını kaybetti”

Savaş ve işsizlikle geçen günlerin ardından ülkesini geride bırakıp Türkiye’ye göç etmek zorunda kalıyor Ahmet Usta. Geride çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği ülkesini ve çocuğunun mezarını bırakmak zorunda kaldığını belirten Ahmet Usta, “Aslında bu iş benden çok kıymetli bir şeyi aldı. Suriye’deyken oğlum da inşaat işinde çalıştığı esnada 16 yaşındayken çok kötü bir şekilde hayatını kaybetti” diyerek, yaşanan kazayı elinde tuttuğu taşlarla canlandırarak anlatırken bir an sessizlik çöküyor. Ahmet Usta işine odaklanmış bir şekilde çalışmaya devam ettiği için sohbetimiz kısa bir süre kesiliyor. Ahmet Usta’nın topalladığını görünce soruyorum. “Geçen gün çalıştığım esnada uygun olan bir taşı duvarın yakınına getirmeye çalışırken taş yuvarlandı ve bacağıma çarptı, o yüzden topallıyorum.” diyor. Ahmet Usta, “Sadece o da değil. Sürekli eğilip kalktığımız için sırtımda da fıtık var. Yaptığımız iş çok yorucu” diye anlatıyor.

Ahmet Usta tekrar işine yoğunlaştığı için oradan uzaklaşıyorum. Bu arada bozuk olan taşlar yontuluyor, yontulan taşları Mehmet, el arabasıyla duvarın örüleceği yere bırakıyor. Taş taşıma işi bitince Mehmet kahvaltı hazırlığına başlıyor. Çay yapımı için semavere odun topluyor. Mehmet çayı demlemeye bıraktıktan sonra harcı çevirmeye gidiyor. Söyleşimiz orada devam ediyor. 21 yaşında olduğunu söyleyen Mehmet, bu işe bir ay önce başladığını anlatıyor. Daha önce mobilya işi yaparken o işi bırakıp taş duvar işine başladığını söylüyor.

“Çok isterdim futbol oynamayı”

Harcı yoğun bir tempo ile yoğuruyor Mehmet. Sohbet etmeye başlıyoruz. Okul hayatına dair konuşmaya başlayınca Mehmet, “Lise birinci sınıfı tamamlayamadan bırakmak zorunda kaldım. Ailemde okuyan kimse yoktu. Beni yönlendirecek kimse olmadı, o yüzden de sınıfta kaldığım için ailem okuldan aldı. Okulu bırakıp çeşitli işlerde çalıştıktan sonra mobilya işine girmiştim. O işte uzun süre devam ettim hatta kalfa olmuştum ancak o işi bırakıp taş duvar işine girmek durumunda kaldım” diye anlatıyor.

Ortaokul yıllarında futbol oynamaya başlayan ve çok istemesine rağmen başarılı olduğu futbola devam edemeyen Mehmet, “Mevki olarak defansta çok iyiydim, yani top geçer kimse geçmezdi. Aileme danıştım, ben top oynamak istiyorum diye ama konuya çok hakim olmadıkları için ilk akıllarına gelen şey çok masraf olacağıydı” diyerek öfkesini belli etmemeye çalışarak duraksadıktan sonra devam ediyor anlatmaya, “Israr ettim futbola devam etmek için. Hatta hocalarım da bana gelmem için ısrar ediyorlardı ancak sonuç alamadım. Çok isterdim futbol oynamayı, ailem destek olsaydı şu an daha iyi yerlerde olabilirdim

“Çalışmaya çocuk yaşta başladım”

Aydın Usta da harç çevirmeye yardıma geliyor Mehmet’e. O sırada ben de yanına gidiyorum. Yerde kum üzerine çimento atıyor ve suyla karıştırıp harç haline getirmek için usta yoğun bir gayret harcıyor. Aydın Usta sesleniyor Mehmet’e: “Çay olmadı mı? Misafirimiz var. Güzel çay yap.”

Aydın Usta’nın kaç yıldır bu işi yaptığını sormam üzerine, “Yaklaşık 8 yıldır bu işi yapıyorum. Çalışmaya daha çocuk yaşta başladım. Ortaokul bittikten sonra sanayi ortamında, bahçelerde ve fabrikalarda çalışmaya erken yaşlarda başladım. Bu işin de nasıl olduğunu, zorluklarını ve koşullarını görüyorsunuz” diyerek ellerini, üstünü başını ve güneşi işaret ettikten sonra devam ediyor konuşmaya: “Elimizdeki iş bittikten sonra anlaşmalı olduğumuz kişilerin halihazırda tuttukları iş olmayabiliyor. Sadece o da değil özellikle kış aylarında yağmur ve kar yüzünden de işe gitmediğimiz oluyor. Geçen sene kış aylarında yaylalarda yağan kar ve yağmurdan dolayı bir aydan fazla işe gitmediğimi hatırlıyorum.

Mehmet’in ustalara çayın demlendiği haberini vermesi ile kahvaltı yapmak için işçiler sofraya doğru gidiyor. Güneşin görünmesi ile hava biraz daha ısınıyor. Mehmet evden getirilen kahvaltılıkları sofraya dizerken ustalar da ellerini yüzlerini yıkadıktan sonra sofraya oturuyor. Molalar, işçiler için şakalaştıkları zaman dilimi oluyor. Ahmet Usta, fazla su eklediği için rengi bozulan çayı gösterip Mehmet’e “Yine mi çayı yapamadın? Evlenmek istediğini söylüyorsun ama bir çay bile demlemeyi beceremiyorsun. Bizim oralarda böylelerine düğün yapmazlar” diye takılırken Mehmet, “Ahmet Usta bugünlük böyle oldu, suyu fazla eklediğim için taştı. Çay ile evlenmenin ne alakası var. Ben zaten buralarda düğün yaparım” diye şakayla karışık cevap veriyor.

“Yaylalarda evlerin etrafına taştan duvar örüyoruz”

Kahvaltı faslı geçtikten sonra işçiler yeniden işe koyuluyor. Güneşin tepeye çıkmasıyla beraber ustalar kısa kollu tişörtlerle çalışmaya başlıyor. Taşların çekiç yardımı ile yontulup harç ile duvara dönüşümünü izliyoruz bir süre. Yaptıkları işi anlatan Aydın Usta, “Taşı yontuyoruz, şekil veriyoruz ve duvar biçimine getiriyoruz. Ortada çok emek var, çok uğraşıyoruz. Harç çevirmek yoruyor ve çok fazla efor sarf etmek gerekiyor. İş genel anlamda yorucu. Çoğunlukla yaylalarda insanların evlerinin etrafına taştan duvar örüyoruz. Duvar örülecek yere öncelikle temel oluşturuyoruz. Taş ocaklarından taşlar kamyonlarla duvar örülecek yere getiriliyor. Biz ustalar da uygun olan taşları yontarak duvar örmeye çalışıyoruz. Örülen duvarlar harç ile sabitlendikten sonra derz ile de son halini veriyoruz” diye anlatıyor.

“İş kazalarında işçiler sakatlandığıyla kalıyor”

İşçiler zamanla yarıştığı için yoğun olan iş temposunu izlerken dahi insan yorulabiliyor. Aydın Usta yaptığı harca su ekleyerek ve son karıştırma işlemini yaptıktan sonra harcı el arabasına yükleyip duvarın örüldüğü yere götürüyor. Yaptıkları işin zorluğunu yineleyen Aydın Usta, “Yaptığımız işin ve emeğin ne kadar fazla olduğunu görüyorsun. Çok yoğun bir şekilde çalışıyoruz çünkü zamanla yarışıyoruz. Eksik ördüğümüz her metre bizim zararımıza oluyor. Bu zor işi yaparken de güvencemiz yok. İş kazaları olduğu zaman işçiler sakatlandığıyla kalıyor. Ayrıca yağmur ve kar yağdığı zaman da bazen haftalar bazen de aylarca evde kalıyoruz ve zararımız hiçbir şekilde karşılanmıyor” diyor.

“Eski çağlarda da insanlar taş kırıyormuş, biz de bugün kırıyoruz”

Mehmet harcı çevirmek için Aydın Usta ile farklı ritimlerde kürek sallıyor. Az ileride olan Mehmet’in yanına gidiyorum. Mehmet yaptıkları işi eski çağlarda geçen filmlerde gördüğü “taş kıran kölelere” benzetiyor. Eski çağlarda anlatılan çalışma tarzlarına benzer şekilde çalıştıklarını dile getiren Mehmet, “Eski çağlarda insanlar da taş kırıyormuş, biz de bugün taş kırıyoruz. Taş kırıyoruz, taşı yontuyoruz ve duvar örüyoruz. Zahmetli bir iş, küçük dikkatsizliklerde eliniz taşın arasında kalabiliyor. Yukarıdan atılan taş bacağınıza çarpabiliyor. Soğukta, yazın sıcağında sürekli açık alanda çalışıyoruz ve bu durum biz işçileri çok yıpratıyor. Bu ağır işi yaparken de güvencemiz yok. Bazen günlerce evde kaldığımız oluyor.” diyerek işin zorluğuna dikkat çekiyor.

“Burada ustalar ve işçilerin durumu iyi değil”

Çalışmalarının sonlarına doğru Ahmet Usta taş örmeye devam ediyor; Aydın Usta harç getirirken Mehmet ise ustaların istediği taşları duvarın yakınına getiriyor. Ahmet Ustanın yanına yaklaşıp yaptığı işi seyretmeye başladığımda ise “Bu kadar yoğun çalışma ile savaştan önce bizim memlekette zengin olurdunuz. Ben yaklaşık 3-4 yıl bu tempoyla bu işi düzenli yaparak çalışsaydım bizim oralarda zengin olma şansım çok daha yüksekti ancak burada ustalar ve işçilerin durumu iyi değil” dedi.

Ahmet Usta ile sohbetimiz devam ederken harç getiren Aydın Usta anlatılanlara kulak misafiri olduktan sonra, “Ahmet Usta şu durumda biz işçilerin zengin olma şansı yok. Sen görüyorsun durumları, nasıl zengin olalım! Ne kadar çok çalışsak da elimizde bir şey kalmıyor. Çok çalışıyoruz ancak sonuç olarak yerimizde sayıyoruz. Senin bu işte 3-4 sene çalışılırsa zengin olunacağı fikri artık hayal dahi olamaz bizler için” diyerek umutsuz bir şekilde düşüncelerini anlatıyor.

Mehmet kullanılan malzemeleri topladıktan, ustalar da kirli kıyafetlerini çıkarıp temiz kıyafetlerini giydikten sonra yola koyulmak için hazırdık artık. Sabahın karanlığında göremediğimiz manzarayı şimdi dönüş yolunda seyre dalarak merkeze doğru yola koyulduk. Sabahın erken saatlerinde başlayan mesaimiz güneşin batmasına yakın son buldu.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.