Cevat Baran Çaydaş
Doğanın da insan hayatının da vahşi madencilik karşısında değeri olmadığı her iş kazasında bir kez daha görüldü. Soma, Amasra, İliç… Hepsi farklı bölgeler, farklı madenler ama ihmal ve kazalara davetiye çıkaran denetimsizlik hep aynı.
Teknoloji gelişti, madenciliğin riskleri azaltılamadı, ölümlü kazalar son bulmadı. Madencilik denilince taş kömürü ve Zonguldak gelir ilk önce akıllara. O yüzden madenciliğin kara tarihi de orada sergileniyor. Karaelmas Maden Şehitleri Müzesi’nde ziyaretçilere kentin acı hatırası aktarılıyor.
Taşkömürü madenciliğinde asırlardır kullanılan bütün yöntemlerin belgeler ve araç gereçlerle sergilendiği müzenin “Maden Şehitleri Müzesi” olan adından da anlaşıldığı gibi; teknoloji gelişti ama maden kazası, ölümler, patlamalar, göçükler hiç bitmedi. Müze Müdürü Ertan Dinçer ve yerel tarih araştırmacısı Murat Zaman, müzeyi 9. Köy’e anlattı.
Zonguldak’ın merkez ilçesine bağlı Üzülmez mahallesinde bulunan, Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) ait Karaelmas Maden Şehitleri Müzesi 4 yıldır faaliyette. TTK resmi sosyal medya hesabından açıkladığı verilere göre; 2023 yılında müzeyi toplam bin 738 kişi ziyaret etti.
Ereğli Kömür İşletmesi (EKİ) ve ardından TTK adı altında Zonguldak’ta taşkömürü madenciliği çeşitli tarihi süreçlerden geçti. Bu süreç içerisinde “karaelmas” olarak nitelendirilen taşkömürünün yer altından çıkarılma aşaması kimi zaman acı olaylara sahne oldu. Müzede, binlerce madencinin uğruna canını verdiği karaelmasın üretim tekniklerinin tarihi serüveni gözler önüne seriliyor.
Kent ile özdeşleşen taşkömürü madenciliğine ait pek çok tarihi envanter, bilgi ve belgenin yer almasının yanı sıra, müzeye gelen ziyaretçiler sanal gerçeklik gözlüğü ile TTK’ya ait metrelerce aşağıdaki maden ocağında bulunan galerileri görebilme deneyimi de yaşayabiliyor.
1946 yılında inşa edilen tarihi binada çok sayıda antika eşya sergilenirken, Zonguldak’ta EKİ ve daha sonradan TTK adı altında çalışan taşkömürü madeni işçilerinin geçmişten bugüne çalışma şartları gelen ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor.
Karaelmas Maden Şehitleri Müzesi Müdürü Ertan Dinçer ve yerel tarih araştırmacısı Ekrem Murat Zaman, 9. Köy muhabirine yaptığı açıklamada, müzede sergilenen birçok madencilik teknolojisinin günümüzde artık kullanılmadığını ancak iş kazası ölümlerinin halen daha devam ettiğini söyledi.
Müzenin kent hayatındaki yeri ve önemi hakkında bilgi vererek sözlerine başlayan müze müdürü Ertan Dinçer şöyle konuştu:
“Burası 1946 ’da dönemin başmühendisi tarafından lojman olarak inşa edilmiştir. İlerleyen yıllarda EKİ Üzülmez Müessese Müdürü’nün evi olmuştur. 1995’e kadar lojman olarak kullanıldı, 2015’e kadar atıl vaziyetteydi. 2020’de müze oldu burası. Cumhuriyet tarihimizin ilk iş kanunu olan Amele Birliği İş Kanununa ait tarihi belgeler burada sergilenmektedir. Ayrıca Ereğli Kömür İşletmelerinden önce yabancılar burada madencilik yapmıştır. Buna ait tarihi bilgi, belge ve görsellerimiz mevcuttur. Burası sadece kentin kömür madenciliği tarihini değil, kent tarihini de ziyaretçilere yansıtıyor.“
Ziyaretçilerin ücretsiz olarak müzeyi gezebileceklerini ve gelen ziyaretçilere de bizzat kendisinin de rehberlik edebileceğini söyleyen Müze Müdürü Dinçer, müzede sergilenen birçok eşyanın artık madencilik endüstrisinde kullanılmadığını belirtti. Bir zamanlar katırların vagon çektiğini, kanarya kuşlarının güvenlik alarmı olarak kullanıldığı bilgisini veren Dinçer, o dönemi şu sözlerle anlattı:
“Eskiden ocaklarda ‘Kanarya Canlandırıcı’ dediğimiz alet ile yeraltı karbonmonoksit birikmelerine karşı önlem alınırmış olası facialara karşı. Kafes içindeki kanarya bayılırsa acilen ocak boşaltılırmış. Şimdi ise artık dijital ölçüm cihazları var. Asırlar önce kömürler eskiden katırlarla çekilirmiş, bugün artık raylı vagon sistemi mevcut. Keza burada sergilenen vakvaklar artık madencilikte kullanılmıyor. Müzemizde yer alan ve eskiden mühendislikte kullanılan teodolit ölçüm cihazı artık kullanılmıyor, dijital cihazlar var artık. Kısaca teknolojimiz gelişti, bu tarihi alet ve tekniklerin yerini başkaları aldı ancak iş kazaları ve ölümler sona ermedi maalesef.“
TTK’dan emekli maden mühendisi ve yerel tarih araştırmacısı Ekrem Murat Zaman da, ışık teknolojisinin gelişmediği yıllarda karanlık madenlerin alevli fenerlerle aydınlatıldığını hatırlattı. Maden tarihçisi şunları söyledi:
“Yer altı ocaklarımızda ilk aydınlatma şekli usulsüz olarak karpit lambalarla yapılmıştır. Müzede sergilenen bu lambaların patlama riski yüksektir. Daha sonra 20. yüzyıldan itibaren açık alevli lambaların metan gazı birikme riski olan yeraltı ocaklarında kullanımı yasaklanmıştır. Bunların yerini yine müzede sergilenen emniyet lambaları almıştır. Emniyet lambaları aynı zamanda bir ölçü aletidir. Metan gazının varlığı bu aletle öğrenilirdi. Bir diğer ölçüm cihazı olan otomatik alarmlı metan dedektörü ise vakvaklardır. Bunlar tehlike anında çıkardığı sesten dolayı işçiler tarafından ördek sesine benzetilerek ‘vakvak’ denilmiştir. 1992’deki Kozlu grizu faciasından sonra bunlar kullanılmamıştır.“
Murat Zaman, ayrıca madencilik teknolojisinin dünden bugün çok gelişmesine rağmen kazaların ve ölümlerin bitmemesini vahşi madenciliğe, makam, mevki ve zenginlik hırsına bağladı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.