Haber & Kapak Fotoğrafı: Fatma Boz – Tekirdağ
2011 yılında öldürülen Şefika Etik’in sürmanşetlere konu edilen fotoğrafları ile 2019 yılında cinayete kurban giden Emine Bulut’un olayla ilgili görüntülerinin buzlanmadan verilişi, etik dışı gazeteciliğe önemli örnekler olarak gösteriliyor.
Galatasaray Üniversitesi akademisyeni Doç. Dr. Ceren Sözeri bu yaklaşımı, “Haberde kullanılan kaynaklar kadar görseller de şiddeti yeniden üretiyor ancak görsel seçimi diğerleri kadar tartışılmıyor.” diye değerlendiriyor.
Sözeri, adına yönelik şiddet haberlerinde kullanılan dil ve görsel seçiminde yapılan etik dışı gazetecilik üzerinde 9. Köy’e şunları söyledi:
“Kadına yönelik şiddet ve cinayet haberlerinde dil, ayrıntılar, seçilen başlıklar, haberde kullanılan kaynaklar kadar görseller de şiddeti ve şiddetin sebebi olan iktidar ilişkilerini yeniden üretiyor ancak görsel seçimi diğerleri kadar tartışılmıyor. Son dönemde kadın örgütlerinin tepkileriyle, bu alanda bir ölçüde aşama kaydedilmiş olsa da görsel konusunda özellikle –erkek editörlerin, erkek egemen haber merkezlerinin kafasının karışık olduğu ya da eleştirilere direndiğini– gözlemliyorum.”
Sözeri, Şefika Etik cinayetinin Habertürk gazetesinde sürmanşetten verilişi ve sonradan Ayşe Arman’ın o anı mizansen olarak canlandırmasının etik ihlallere bir yenisini eklediğine değinerek şunları aktardı;
“Habertürk gazetesinde o cinayet fotoğrafının yayınlanmasının doğurduğu tepkinin ardından o dönem Hürriyet’te popüler söyleşiler yapan Ayşe Arman, Fatih Altaylı ile bu konuda konuşurken cinayet fotoğrafını canlandırmıştı. Ayşe Arman, o fotoğrafta Şefika Etik yerine yerde yatan sırtından bıçaklanmış bir kadın mizanseni içindeydi. Ancak bu tartışmaların, yani şiddeti yeniden, hem de etik ihlal uyarılarına rağmen yeniden üreten bu tutumlar karşısındaki savununun medyada bir şeyleri değiştirdiğini düşünüyorum. Bunda hem medyada hem medya dışı alanlarda çalışan kadınların örgütlü mücadelesinin, kadına yönelik şiddetin nasıl haberleştirilmesi gerektiğine dair yayınladıkları rehberlerin önemi çok büyük kuşkusuz.”
Sözeri, şiddetin tekrar yaratılmasında medyadaki ticari kaygıların ön planda olduğunu dile getirerek sosyal medyanın da şiddeti yaygınlaştırdığını anlattı:
“Bu türden görseller kullanımının altında tamamen ticari kaygılar var. Maalesef tüm çabalara rağmen de devam ediyor, hem de bu sefer sosyal medya buna elverişli bir ortam sağlıyor.
Şefika Etik cinayeti 2011’de işlenmişti, 2019’da da Emine Bulut’un kızının önünde öldürülüşünü gösteren video sosyal medya vasıtasıyla çok daha hızlı yayıldı. Gazetecileri etik davranmaya zorlayan koşullar da değişti, ancak gazetecilerin yanı sıra gazetecilik mesleğinde görülen etik dışı –mesleki deformasyon- dediğimiz pratikleri sosyal medya kullanıcılarında da görmeye başladık.
Bu tür görüntülerin şiddeti yeniden ürettiğine, yayılmaması gerektiğine dair uyarılar gazetecileri bağlıyor ancak sosyal medya kullanıcılarının bazıları bu konularda kendilerini sorumlu hissetmiyor. Bu, toplumun çok daha geniş bir kesimini medya okuryazarlığı konusunda bilinçlendirmeye dönük bir mücadele ihtiyacını ortaya koyuyor.”
Şiddet görmüş bir kadının mutlu, gülen fotoğraflarının sosyal medyadan alıp kullanılmasının sorunlu olduğunu dile getiren Sözeri şunlara değindi;
“Şiddet fotoğraflarının ya da videolarının kullanımının yarattığı sakıncaların yanında bir başka sorun daha var. O da bu görsel malzeme olarak kadınların sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarının izin alınmadan kullanılması. Öldürülen kadının katili, evlendiği erkek olmasına rağmen muhabir ya da editör gayet rahat biçimde eğer erişebiliyorsa kadının o erkekle düğün ya da başka bir yerde gülümserken çekilmiş fotoğraflarını kullanabiliyor. Yasalarda da bu konuda boşluklar var, sosyal medya paylaşımlarının kamuya açık olması bir mazeret olarak ileri sürülüyor ancak kaçımız sosyal medyada mahremiyetimizi nasıl koruyacağımız konusunda bilinçliyiz ki?”
Sözeri, editörlerin haberleri oluştururken yaptığı büyük etik yanlışları da şöyle aktardı;
“Şiddetle ilgili detaylar polis ifadelerinden kopyalanıyor, katilin –beni aldatıyordu, başkalarıyla görüşüyordu- falan gibi kendini aklayan bahaneleri başlığa çekilirken kadınların katilleriyle çekilmiş fotoğrafları da sosyal medya hesaplarından alınıyor. Ya da editörün ideolojisine göre kadının o bahanelerle ölümü adeta hak edeceği düşünülen fotoğrafları tercih ediliyor.
Bunu bir editöre sorduğunuzda, ki ben sordum, bunları inkar ediyorlar çoğunlukla, aslında niyeti haberi okutacak görseli seçmek, ‘güzel kadın fotoğrafı tıklanır’ diye düşünüyor ama –aldatılan eş cinnet geçirdi– diye bir başlık atıp o bağlamı çağrıştıran, örneğin kadının kahkaha atarken bir fotoğrafını kullandığında bunun sonuçlarının ne olacağını, o şiddeti nasıl yeniden ürettiğini sorgulamıyor. Bu bir toplumsal cinsiyet sorunudur. Okuyucunun aklının bir köşesine -a, bu kadın aldatmıştır- mesajı ilmek ilmek işleniyor.”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna ise yapılan etik dışı haberlerin faile yöntem bile öğrettiğini dile getirdi;
“Bu haberlerin şiddeti yeniden yaratması kadar sıradanlaştırması da tehlikeli. Belki dikkat etmişsinizdir, bir şiddet yöntemi, haberde detaylarıyla verildiğinde, o olaylar daha sık karşımıza çıkmaya başlıyor. O nedenle yaşananların adeta pornografik bir iştahla habere aktarılması çok problemli. Faile yöntem öğretmiş oluyorsunuz.”
Kadına yönelik cinayet haberlerinde öldürülen kadınların faillerinden fotoğraflarından daha çok yer verildiğini söyleyen Tuna şunlara değindi;
“Kadın cinayeti haberlerinde hemen her zaman fail yerine öldürülen kadının fotoğraflarına daha fazla yer veriliyor. Bu, basının eski ve bir türlü terk edemediği bir alışkanlığı, öldürüldüğünde bile kadın haberin estetik unsuru olarak görülüyor.
Burada bir başka sorun, seçilen fotoğraflar ile oluşturulan alt metinler. Pınar Gültekin cinayetinde katilin smokinli, -aile babası- görüntüsü veren fotoğrafları kullanılırken Gültekin’in tatilde çekilmiş fotoğraflarına yer verilmişti. Orada aslında söylenen bir şey var: –Bu kadın başına gelenleri hak etti!-
Tuna, “medyanın cinsiyetçi ve etik dışı habercilik anlayışını nasıl değiştirebiliriz?” sorumuzu şöyle cevapladı;
“Bu konuda farklı kurumlar tarafından eğitimler veriliyor yıllardır. TGS Akademi de genç gazeteciler için eğitimler düzenliyor. Ancak kullanılan görselleri seçen, haber dilini editoryal işlemden geçirenler kıdemli ve çoğunlukla erkek gazeteciler, ve yaptıklarının doğru olduğundan çok eminler. O nedenle bana göre değişimin en etkili yolu, haber merkezlerinin yönetici pozisyonlarında çalışan kadın sayısının artmasıdır.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.