Haber: Cihat Öztürk – İzmir
İzmir, Kordon’a yolu düşenler, sık sık denk gelir, hele yanında eşiyle, sevgilisiyle gezenler onlara mutlaka rastlamıştır. Kordon’un fal bakan, çiçek satan kadınlarından söz ediyoruz… Hani bazen geleceğimize dair bir şey söyler, ya da güllerini alalım diye maniler sıralarlar, o hep aynı yerde gördüğünüz kadınlar. Kordon’un “olmazsa olmazı” bu kadınları görünce kimileri bahşiş vermemek için kaçar, kimisi oturup sohbeti yeğler, çiçekçi kadınlarda dert yananı da vardır, “Rahat gezemiyoruz, hemen yakamıza yapışıyorlar”diye söyleneni de…
Kordon’u mesken tutan çiçekçi kadınlar ise kimseyle dertleri olmadığını, tüm gün ekmek peşinde koştuklarını anlatır durur. Zaman zaman zabıtanın peşine düştüğü çiçekçi kadınlar size gülümseyerek çiçek uzatır ama aralarında dertsiz olanı yok gibidir…
“Kordon’un en ünlü falcısıyım” diyen Fatma da onlardan biri, yaşadıklarını şöyle özetliyor:
“20 yıldır Kordon’dayım. Fala bakar ekmek paramı kazanırım. Alsancak, Karşıyaka, Fethiye, Antalya her yere gideriz. –Fal bakmak serbest olsun, bize biraz huzur versinler- istiyoruz, ama hiç rahat bırakmıyorlar. Zabıtası ayrı dert, hırlısı hırsızı ayrı dert. Fena mı? Kadın olarak ayakta kalıp ailemizi geçindirmeye çalışıyoruz. Her şey artık olmuş ateş pahası. Çocuklara hiçbir şey alamıyoruz. Kordon olmasa zaten, yandık biz. Çiçek satabilmek için tatlı dil kullanıyoruz. Mesela ben aşıkları görünce hemen -Güzel oğlum, yakışıklı oğlum, Malkoç oğlum, vereyim sana bir gül yakışır şu kıza- derim, gülü alsın diye dil dökerim. Hayat çok zor, beş çocuğum, dokuz torunum var. Eşim öldü. Bütün aileme ben bakıyorum. İşte böyle,– günlük yevmiyeyi çıkarabilir miyim?- diye çabalar dururum. Zabıta hiç peşimizi bırakmaz. Ne kazanıyoruz ki? Üstüne bir de ceza kesiyorlar. Hırsızlık yapmıyoruz. Çalıp çırptığımız yok, ekmeğimizle kazanıyoruz işte.”
Eşinin hasta olduğunu aileye kendisinin baktığını ifade eden Çiçekçi Fatoş ise 40 yıldır Kordon’da olduğunu söylüyor. Kordon’un en eski hallerini bildiğini ifade eden Fatoş, ömrünün buralarda geçtiğini anlatıyor:
“Kocam hasta, ameliyat oldu. 2 aydır yatakta. Ben bu fala bakamaz, çiçek satamazsam nasıl geçineceğiz? 40 yıldır buradayım, tam 18 yaşımdan beri… Yaşım şimdi elli sekiz, yani ömrümü burada geçirdim. Mesleğimiz bu, ekmeğimizi buradan kazanıyoruz. Çiçekçiyiz. Keşke bizleri biraz daha serbest bıraksalar, öylesi daha iyi olacak. Kimseyi rahatsız etmiyoruz ki. Kim diyormuş da, Kordon’da oturanları rahatsız ediyormuşuz? Soruyoruz, – fal bakalım mı?- Veya, –çiçek verelim mi?- İşte diyecek ki, -Evet veya hayır.– Kimsenin yakasına yapışmıyoruz. Zoraki bir şey yok. Ben astım hastasıyım, KOAH’ım. Başka hangi işe dayanabilirim? Çok istemiyoruz ki, az olsun öz olsun kazancımız. Kazanırsak güllerimiz açıyor, kazanamadığımızda güllerimiz soluyor. Eve ben bakıyorum. Altı çocuğum, on üç torunum var. Bayram geldi geçti, bayramlık alamadım torunlarıma. Ben buraya onlar için geldim. Evimizde et yok, tatlı zaten yok. Bunlar bizim için lüks, alamıyoruz. Kurban kesmek şurda dursun, bize veren de yok. Kordon’daki gençler olmazsa aç kalırız. Burada kimsenin peşinden koşturmuyoruz. Kordon’da kimseye rahatsızlık vermiyoruz. Burası bizim ekmek teknemiz. Bizim de çocuklarımız, öğrencilerimiz var, öğrenciye kıymayız. Bazen gülü onlara parasız bile veriyoruz. Zaten biz birine rahatsızlık verecek olsak, polise beş dakikada şikayet gider. Bizi buralarda barındırmazlar.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.