Haber: Edanur Aktürk – İstanbul / Kapak Fotoğrafı: Depophotos
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2 yıl önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle bir yazılı önerge vererek, “2020 yılında sarı basın kartı sahibi kaç kişi olduğunu, sürekli sarı basın kartı taşıyan kişi sayısını, kadın erkek olarak sarı basın kartı dağılımını ve mesleği 10 yıl icra edenlere istisnasız sarı basın kartı verilebilmesi için bir çalışma düşünülüp düşünülmediğini” sormuştu.
Fuat Oktay soruyu yanıtlarken, 15 bin 148 basın kartı sahibi basın mensubu olduğunu, kart sahiplerinden yüzde 25’nin kadın, yüzde 75’nin erkek olduğunu belirtmişti. Tanrıkulu verilen bu yanıt için, “Ak Parti Hükümetleri döneminde ‘Kadın’a olan bakış açısı kendisini her alanda göstermiştir. Basında bile sarı kart ile çalışan kadın sayısının bu kadar az olması son 20 yılda Hükümetin kadına karşı yürüttüğü politikaların somut ve acı göstergesidir.” demişti.
Kadın gazeteciler haber peşinde koşmanın zorluğu ile mücadele ederken diğer yandan işlerini yaparken sözlü ya da fiziksel tacize, iş arkadaşları veya patronu tarafından cinsiyetçi yaklaşım, sömürü ve baskıya maruz kaldıklarını ifade ediyor. Sorularımızı yanıtlayanlardan gazeteci Hilal Köylü, “Mücadele için özel teknikler, taktikler uygulamaya başlıyorsunuz. Gazetecilikte kararlıysanız sonuna kadar gitmek durumundasınız. Ya o vazgeçecek ya siz.” diyerek meslekte kararlı olmanı önemini vurguluyor.
“Türkiye’de medyada kadın olarak çalışmanın zorlukları neler?” sorumuzu Hilal Köylü, şöyle cevaplandırdı:
“Türk medyasında kadın olmanın getirdiği klasik zorluklar vardır. Toplum, çalışma hayatı, haber kaynakları erkek egemendir. Sanki hep onların kurallarıyla hareket edecekmişiz gibi baskılanırız. Erkeklerin kendi aralarında kullandıkları argo deyimlere kadınların da alışması beklenir mesela. Alışmayan -prenses– ilan edilir, dalga konusu olur. Savaş, deprem gibi toplumu sarsan haberlerin izlenmesinde öncelik erkeklere verilirdi, bu alışkanlıktan yavaş yavaş vazgeçilmeye başlandı. Gerekçe erkeklerin daha dayanıklı olduğuydu. Kadın işi-erkek işi ayrımı halen kısmen de olsa yapılıyor.”
Hilal Köylü, “kadın medya çalışanı olarak karşılaştığı baskıları” da sorumuz üzerine anlattı:
“Medyada ambargo, şiddet ya da tacizden önce mobbing (yıldırma) çok yaygındır, -buna maruz kalmayan yoktur- diye düşünüyorum, bunu genellikle haber müdürü, temsilci, sayfa sorumlusu gibi üst amirler yapıyor. Muhabirin işe konsantrasyonunu bozmak, muhabiri yıldırmak ya da muhabiri işten atmak yerine istifaya zorlamak için bunlara başvuruyorlar. İstifa ederseniz tazminat hakkınızı da yakmış oluyorsunuz çünkü. Sizi yıldırarak, istifa etmenizi sağlayan üst düzey yönetici, patronun gözüne girmenin yanısıra kendi kendine de tuhaf bir tatmin duygusu yaşıyor. Yıldırma çabasını sizin haber yeteneğinizi kıskandığı ya da sizi cinsel açıdan çekici bulmasına karşın sizinle iletişim kurmakta zorlandığı için deneyen de var. Ben daha çok haber yeteneğimin kıskanıldığını gördüğüm zamanlarda bu gibi durumlara maruz kaldığımı hatırlıyorum. Umursamamaya çalıştım, bana yapılanın doğru olmadığını anlatmaya çalıştım ama bir türlü karşı tarafı ikna edemedim, bunlara başvuran kişiyi, o kötü davranışlardan vazgeçirmeniz çok zor. Büyük sabırla işinize odaklanmanız gerekiyor ama çok zorlanıyorsunuz. Mücadele için özel teknikler, taktikler uygulamaya başlıyorsunuz. Gazetecilikte kararlıysanız sonuna kadar gitmek durumundasınız. Ya o vazgeçecek ya siz, bence asla vazgeçememek gerekiyor.”
“Medya çalışanı kadınların maruz kaldığı şiddet gibi olaylarda sizce yeterli yaptırım uygulanıyor mu?” sorusuna cevaben Köylü, “Türkiye’de cezasızlık kültürü hâkim. Her alanda olduğu gibi medyada da şiddet, gerektiği gibi cezalandırılmıyor. Cezalandırılmadığı için de şiddet rahatça yaygınlaşıyor. Medyadaki temel sorun; iş tanımlarının doğru düzgün belirlenmediği bir yapıda asla ama asla temel etik kurallarının uygulanmayışı. Muhabirinden yöneticisine herkes kendine göre bir etik kural uyguluyor desek daha doğru olur. Hiç standardı yok bu işin. Bir de bu durumu -medyada zaten mümkün değil– diye savunuyorlar. Oysa mümkün. Bunu da Avrupa ile Amerika’daki birçok yayın organına yaptığım ziyaretlerde gördüm. Oralarda da sorunlu kurumlar var ama sorunu çözmüş kurumlar da var. İyiyi arayış var. Bizde de ise sorunlar kronikleşiyor.” dedi.
“Kadın medya çalışanlarının bakımlı olması, makyajlı olması, kılık ve kıyafetinin kurumun standartlarına göre şekillenmesi ya da kilolu değil de zayıf olması beklenebiliyor. Sizce bu istekler gerçekten gerekli mi? Bu istekler hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu yanıtlarken Köylü, “Sadece medya değil tüm sektörlerde kadınların bakımlı olması şart tabii ki. Bakımdan ne anladığınıza bağlı tabii ki bir de. Standartların belirlenmesi gerekiyor. Abartılı makyaj, gereksiz dekolte ya da mekanla uyumsuz kıyafetlerin bir gazeteci söz konusu olduğunda hoş karşılanmaması çok normal. Sadece kadınlar için değil erkekler için de geçerli bu durum. Gazeteci kadın ya da erkek; işini doğru düzgün yapabilmek için güven vermelidir. Dağınık görüntü iş yapmayı engeller, iletişimi bozar. Kilo konusu ayrı bir konu. Obezite boyutunda kilo sağlık sorunu olduğu için sıkıntı yaratır. Mutlaka tedavisi gerekir.” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Sevgi Canan Çamsarı medyada kadın çalışan olmanın zorluklarını şöyle dile getirdi: “Medyada kadın olarak çalışmak gerçekten zor. Çünkü kadın yönetici sayısı çok az. Kadınlara yönelik bir anlayış da söz konusu değil. Ayrıca kadının herhangi bir hareketini ne yazık ki hemen cinselliğe yormaya hazır bir kesim var. Bu, haber kaynakları arasında da var, haber merkezinde de var… Sizin gazeteci olduğunuzu öğrenen halkta bile var ne yazık ki. Dolayısıyla evet kadın olarak çalışmak zor. Ama bir gerçeği göz önünde tutmak lazım. Bugün medyanın hala büyük kısmının kadın olduğu düşünüyorum. Her ne kadar yönetici seviyesinde kadın sayısı çok çok kısıtlı olsa da…
Bir kadın çalışan olarak, ambargoya, psikolojik ve fiziksel şiddete, yıldırmaya (mobbing) tacize maruz kaldım. Korkunç günlerdi. Özellikle tacize uğradığım aşama. Çünkü az önceki soruyla tamamen bağlantılı. Bir meslektaşınızın sadece kadın olduğunuz için sizinle beraber olabileceğini düşünmesinden ibaretti. Yıldırma, en fazla karşılaştığımız zorluklardan biri ne yazık ki. Hatta ben zona bile geçirdim bu yüzden. Bütün bunların sonucunda hata yaparak işten atıldım. Evet ambargo da hep oldu. Bu çalıştığınız kurumlarla dadeğişen bir şey. Yani Sabah gazetesinde çalışırken maruz kaldığınız ambargo ile Cumhuriyet gazetesinde çalışırken maruz kaldığınız ambargo çok farklı.”
Görev başındayken yaşadığı şiddeti de aktaran Canan Çamsarı, “Şiddet gibi olaylarda tabii ki yeterli yaptırım uygulanmıyor. Eski bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki birçok kadın maruz kaldığı şiddeti saklamak durumunda kalıyor. Ben çalıştığım kurumda şiddet görmedim, ama mesaide şiddet gördüm. Gençlik çağlarımda sadece soru sormanın önlenmesi amacıyla yani bugünkü polis şiddetinden söz etmiyorum, bilinçli olmayan bir şekilde bir korumanın eliyle barikat kurmaya çalışırken göğsümü çok fazla sıktığını hatırlıyorum. Bu da bir şiddetti.” Dedi.
Medya çalışanlarının bakımlı olması gerektiğini savunan Çamsarı, şunları söyledi:
“Sadece kadının değil, bir kadın medya çalışanının bence bakımlı, kılık kıyafetinin düzgün, makyajlı olması gerekli ama bundan şunun çıkartılmasını istemiyorum. Her gün saçlar fönlü göreve gitmek gibi bir şey değil. Kilo olayı ise farklı bir şey. Kilo bence belirleyici bir şey değil. Kilolu bir insan da bakımlı olabilir. Kilolu bir insan da ceketini giyip gayet rahat çıkabilir. Ama başka fiziki engeller olabilir mesleğin önünde. Bunlarla neyi kastediyorum? Mesela tekerlekli sandalye kullanan birisinin gazeteci olması ne kadar zorsa, bu tip bedenle ilgili kısıtlamaların da maalesef var olduğu bir meslek bu. Bunlar belki zamanla pozitife de döner. Ben özellikle bir Ankara gazetecisi olarak vurguluyorum, meslektaşlarımın işe gitmeden önce üzerlerine, mevsimine göre, ceketlerini alarak spor ayakkabı yerine rahat olabilecek altı düz de olsa pabuçla işlerine gitmesinden yanayım.”
Genç gazeteci Naz Ela Türkak ise yaşadığı olayları, “Kadın gazeteci olmak zor. Mesleğe yeni başlayan kadın gazeteci olmak çok daha zor.” diyerek şöyle anlattı:
“Meslekte kadın çalışan olmak zor. Tabii eminim erkek olmanın zorlukları da vardır ama kadınlar kadar değil. Bence bunu artık onlar da kabul etmeli. Mesleğe başlayalı bir sene oluyor. İlk günden bugüne çeşitli zorluklar yaşadım. Haksız yere işten çıkarma, yıldırma ve taciz bunların başında geliyor. Bunlara ses çıkarmanız çok zor. Çıkarsanız dahi Türkiye şartlarında bir karşılığı yok ne yazık ki. Bütün bu baskıların korkunç boyutlarını gördüm. Üstelik daha ilk yıllarımda. Beni daha kötü ne bekleyebilir? Bilmiyorum, ama hiç yılmadan ilk günkü azmimle çalışmaya devam ediyorum. İlk olayı asla unutmam. Mezun olup ailemin yanına geldiğim şehirde bir yerel gazetede çalışmaya başladım. Basılı değil sadece internet gazetesiydi. Tüm şehri ilgilendiren bir gazete. Tek çalışanıydım. Başta asgari ücretin 500 lira fazlasına anlaştık. Kendisi bana sigorta yapacağını da söyledi. Basın sigortası yapmayacağını belirtti. Ben de kabul ettim. Görevim, anlaştığı tüm siyasi isimlerin gündemini takip etmekti başta, tanıştığı çeşitli belediye başkanları, siyasi partilerin il ve ilçe başkanlarının sosyal medyalarını, açıklamalarını takip ettim. Çok fazla isim vardı haliyle. Çeşitli haberler çıkarıyordum. Tam da istediği gibi. Ama patronum her geçen gün daha fazlasını istedi. Anlaşığı isimlerin sosyal medya gönderilerini tasarlamamı istedi. Bunu da yapabildim. Gündemden haberler de girmemi istedi. Bunu da yaptım. Ama işlerimi beğenmedi. Benim bir gazeteci olmadığımı asla da olmayacağımı söyleyip durdu. Beceriksiz olduğumu nitelendirdiği esnada ben sabah 9’dan gece saat 2’ye kadar durmaksızın çalışıyordum. Sağlığım kötüye gidiyordu. Bu kadar yoğun çalışmanın ardından durmadan da sahadaydım. Sırtımda bilgisayarım elimde kameram ile anlaştığı partilerin başkanlarının peşindeydim tüm gün. Bu kadar çalışmaya karşılık ilk ay beceriksiz olduğum gerekçesiyle maaş vermedi. -Haklıdır belki- diyerek sustum. Bu arada özgüvenim zedelenmeye başlamıştı. İkinci ay yine aynı şeyler yaşandı. Her geçen gün daha fazla aşağılayıp daha fazla çalışmamı istiyordu. İkinci ayın sonunda da sigortam yapılmamıştı ve sadece yarım maaş alabilmişim. Yine beceriksiz olduğumu maaşı hak etmediğimi söyleyip durdu. Üçüncü ayın sonuna geldiğimde ve hala sigortam yapılmadığında bazı şeylerin farkına vardım. Yine koca bir siteyi tek başıma yönetebilecek kadar çalışmama rağmen tam maaşımı vermedi. Ben de yıldırma çabasında olduğunu söyleyerek işi bırakmak istedim. Son ana kadar onun bana çok şey kattığını yaptığımın nankörlük olduğuna getirdi. Hatta bana, ‘Kusura bakmayın. Siz çok zor durumdasınız. Bana maaş vermeyin. Sizin bana kattıklarınız için ücretsiz çalışayım.’ dememi beklediğini söyledi. Kendimi oradan zor kurtardım.” dedi.
Evli kadınları çalıştırmak istemeyen gazetelerin de var olduğunu dile getiren Türkak, “Daha sonra çalışmaya başladığım farklı bir yerde ani bir evlenme teklifi aldığım için bana ‘Büyük patron öyle istiyor. Bilmiyoruz bize de nedenini söylemedi.’ denilerek istifamı verdirdiler. Bunu yapmalarının asıl sebebinin belki evlenecek olmamın nedeni olduğunu biliyordum. Güya çok kurumsal çalışan bu iş yeri çalışma hayatıma son verdi.” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Türkak, “Taciz ise zaten en sık yaşanılanlardan. Bir kere bir parti liderinin koruması beni engellemeye çalışırken aynı zamanda benimle dalga geçtiğini ve bundan sırıtarak zevk aldığını gördüm. Dışarıda sadece korumalar da değil siyasi lidere yakın isimlerden de sözlü taciz gördüm. Çektiğim fotoğrafları, yapacağım haberin linkini istemek gibi çeşitli bahanelerle ve zor durumda kalarak aldıkları telefon numaram ile farklı konularda sohbet etmek isteyebiliyorlar. Böyle durumlarda hiç arkasını düşünmeden numarayı engelliyorum. Telefonda görüş aldığınız isimler daha sonra sohbeti uzatmak isteyebiliyorlar. Görüş alıp çekilmek, duruşunu korumak bunların üstesinden gelebilmek için yeterli. Yaşadığınız taciz ya da şiddetin Türkiye’de bir karşılığı ne yazık ki yok. Yeterli yaptırımlar da tabii ki uygulanmıyor. Uygulansa kimse beni bu kadar rahat taciz edemezdi.” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.