Murat Güreş / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptalinin ardından tutuklanması içlerinde çoğunlukla gençleri barındıran geniş toplum kesimlerini sokaklara döktü.
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi, Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Derneği (SESADER) Başkanı Prof. Dr. Özkan Yıldız, Gezi olaylarından 10 yıl kadar sonra kitlelerde “hak, hukuk ve adaletin” çiğnenmesine karşı birikmiş öfkenin Saraçhane’de yeni bir “volkanik patlamaya” dönüştüğünü söylüyor.
Türkiye’de son dönem gerçekleştirilen protestolarına katılan kitlelerin katılma biçimleri, eylemsellikleri, tepkileri ve taleplerinin dinamik bir sosyolojinin varlığına işaret ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yıldız ile son 10 yılda nelerin değiştiğini, Gezi ile Saraçhane arasındaki farklılıkları, aynılıkları, Z Kuşağı’nı ve onları meydanlara çeken nedenleri konuştuk.
Sn. Yıldız, Türkiye meydan hareketleri bakımında tarihsel zenginliği olan bir ülke değil. Yakın zamanda iki büyük sokak hareketi ortaya çıktı. Bunların biri Gezi, diğeri de içinden geçtiğimiz süreçte yaşananlar. Bir sosyolog gözü ile baktığınızda son olanları nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Türkiye, siyasal, ekonomik ve toplumsal açıdan büyük bir darboğazdan geçiyor. Ekonomideki sıkıntılar, fukaralaşma, demokraside yaşanan gerileme beraberinde siyasal ve duygusal kutuplaşmayı tetiklemekte, sosyal fayları yeniden harekete geçirmekte, toplum halinde beraber yaşama “ethosunu” tehdit etmekte. Belirsizlik, korku ve kaygı seviyesindeki artış toplumsal bunaltıyı kamçılamaktadır. İktidarın siyasal ve kamusal alanı daraltması, muhalif sesleri boğması ve böylece yaşanan ekonomik krizin derinleşmesi toplumsal gerilimi tırmandırmakta ve gençleri öfkelendirmektedir. Politik-bürokratik kurumlara ve yerleşik nizama olan güvenin sarsıldığı, umudun ve çaresizlik duygularının yoğunlaştığı ve hak aramanın bastırıldığı bir dönemde, ‘sivil direniş hareketinin’ ses yükseltmesi bir kırılma eşiğine işaret etmektedir.”
Prof.Dr. Özkan Yıldız
Bu kırılmanın merkezinde ne var? İstanbul’da başlayan ve dalga dalga Anadolu’ya hatta muhafazakar olarak tanımlanan kentlere bile sıçrayan böylesine güçlü ve her kesimden insanın içinde yer alacağı bir tepki beklenmiyor muydu?
“İmamoğlu ve ekibinin şafak operasyonuyla tutuklanması, ‘Gezi meydan hareketinden’ yaklaşık 10 yıl sonra kitlelerde ‘hak, hukuk ve adaletin’ çiğnenmesine karşı birikmiş öfkeyi yeniden Saraçhane’de adeta ‘volkanik patlamaya’ dönüştürdü. Sizin de işaret ettiğiniz gibi meydanlara yönelen çok farklı sınıflardan, statülerden, kimliklerden, aidiyetlerden ve kültürel renklerden oluşan kalabalığın öfkesi dalga dalga Anadolu’ya yayıldı. Kentlerin büyük meydanları ‘bastırılmış sessiz kitlelerin’ haykırışına ve başkaldırışına sahne oldu. Doğrusu, zam kasırgası ve geçim sıkıntısıyla kendi başının derdine düşmüş, umutsuz ve çaresiz insanların, iktidara bu kadar güçlü biçimde itiraz etmiş olmaları ve sokağa dökülmeleri öngörülmüyordu. Kaldı ki, yakın dönemde Türkiye’de yapılan siyasi kamuoyu araştırmaları, siyaset kurumuna olan güvenin azaldığını gösteriyor. Yani ülkenin gidişatını ve ekonominin sorunlarını, ‘Bu iktidar da bu muhalefet de çözemez’ diyenlerin oranının yüksekliği çözüm umutlarını zayıflatıyordu.
Siyasal ve toplumsal muhalefete yönelik baskılar gün be gün artıyordu. Ülkenin gidişatından endişe duyup eleştirilerini dile getiren meslek odalarına, barolara, derneklere, sendikalara ve medya kuruluşlarına jet hızıyla davalar açılıyor ve gözdağı veriliyordu. Böylesi bir korku ikliminde, muhalif seslerin, akademinin, basının, sivil toplumun susturulduğu, hak aramanın baskılandığı bir konjonktürde, meydanlara akan yığınlar ve başta gençler cesur çıkışlarıyla bir politik değişimin ve toplumsal katılımın habercisi oldular.”
Protestolara katılanların profilini ve taleplerini, onların verdikleri mesajları nasıl anlamak gerekiyor?
“Protestolara katılanlar, katılma biçimleri, eylemsellikleri, öfkeleri ve talepleri elbette dinamik bir sosyolojinin varlığına işaret ediyor. Saraçhane’de yeşeren bu sosyolojinin anlamını ve mesajlar, çabuk ve kolaycı bir yaklaşımdan azade şekilde muhalefet ve iktidar tarafından suhuletle anlaşılmalı ve öyle değerlendirmelidir diye düşünüyorum. Kuşkusuz dünyada ve Türkiye’de dönem dönem ateşlenen her yeni toplumsal hareketin, kendi bağlamında yani dönemin ‘tarihselliği ve toplumsallığı’ içinde değerlendirilmesi gerekmekte. Fransa’da başlayan 68 hareketi, Türkiye’de 78 hareketi, sendikal emek hareketleri, anti küreselleşme hareketleri, Arap Baharı ve Gezi Meydan Hareketi kendi döneminin sosyo-ekonomik matrisi içinde değerlendirildiğinde anlamlı bir hüviyete kavuşur.”
Gezi Olayları ile gençlerin ateşlediği, Saraçhane ile simgeleşen son yılların iki büyük sokak hareketi arasındaki benzerlikler ve farklılar neler?
“Hiç kuşku yok ki İmamoğlu’nun tutuklanmasının ateşlediği protesto hareketinin Gezi meydan hareketiyle görece kesişen ve ayrılan yönleri var. Gezi’de, fitili ateşleyen bir siyasal parti ya da sivil toplum örgütü değildi. Son günlerde meydanlara doluşan kitlenin bazı ayırt edici özelliklerinden bahsedilebilir. Öncelikle CHP’nin harekete geçirdiği bir kitle olduğu doğru. Ama katılımcılarının tümü CHP’li değil. Adım adım döşenen otoriter kültürün, partizanlığın, keyfiliğin, adaletsizliğin, haksızlığın ve derin yoksulluğun tetiklediği bir süreçte günün sonunda vatandaş “artık yeter”, “bu kadarı da fazla” dedi. Geçinememenin, çocuğunun geleceğinden endişe duyanların, mülakatlarda yapılan haksızlığın, ülkenin sığınmacı deposu haline getirilmesi ve daha adil bir Türkiye talebinin çığlığıydı meydanlardan yükselen.
‘Gezi Meydan Hareketi’ siyasal partilerden ve kurumsal sivil toplumdan bağımsız, kendiliğinden oluşmuştu. Parktaki ağaçların kesilip yerine AVM yapılacağına duyulan tepkiyle başlamıştı. Kentine, meydanına, çevresine ve doğasına sahip çıkan gençlerin masumane oturma eylemleriyle ivme kazanmıştı. Tabandan örgütlenerek gelişen, yatay, ‘başsız’ ve lidersiz bir hareket olarak olgunlaştı. Farklı politik fraksiyonlardan insanlar meydanlarda ‘ortak meseleler’ için buluştu. Mizah ve dayanışma çok yoğundu. Ancak daha sonra kalabalıklar büyüyünce hareketin karakteri değişti. Kentsel kamusal mekânların özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi protesto edildi. Parkın ve ağaçların korunmasıyla başlayan hareket giderek kapitalist kentleşmeye, sermayeye, ticarileşmeye metalaşmaya karşı protest bir toplumsal harekete dönüştü. Farklı sosyal temsilleri bağrında taşıyan Gezi hareketi kozmopolit niteliğe sahipti.
Son 10-15 gündür, meydanlardaki İmamoğlu protestolarını özgün ve önemli kılan, baskı, şiddet ve tutuklamalara tepki olarak katılımın giderek artması ve bunun çekirdeğini öğrenciler ve gençlerin oluşturması. Siyasal partilerin kendilerini ifade etme kanalı oluşturmadığını düşünen, apolitik, sivil toplum üyeliği cılız, kendiliğinden yeşeren, bana göre İmamoğlu’nun şahsında, muhalif siyasal aktörlere reva görülen vicdansızlığa tepkinin kentsel, kamusal mekânlarda görünür olması yaşanan süreci haklı kıldı. Özünde hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, seçme ve seçilme hakkının müdafaası, kamunun tarafsızlığı gibi talepler, eylemlerin temel motivasyonunu oluşturdu.”
Bu tür sokak hareketlerinin olduğu dönemde iki kavram öne çıkıyor, enformasyon ve dezenformasyon. Dolayısı ile konu medyaya geliyor. Siz medyanın aldığı pozisyonu nasıl değerlendiriyorsunuz. 10 yıl önce penguen belgeseli vardı, şimdi kadayıf tarifi. Gezi’de provakatif yayın yaptığı ileri sürülen medyanın dosyaları da bu dönem de tozlu raflardan indirilmek isteniyor. Medya dengeli bir yayıncılık yapabildi mi?
“Olan bitenleri serinkanlı analiz etme becerisinden yoksun iktidarın sert ve dışlayıcı söylemleri, sosyal medyada ve TV ekranlarında aparat kalemlerin ve trollerin hak arayan kitleleri suçlayan, ötekileştiren, değersizleştiren ve kriminalleştiren tutumu, kalabalıkları her geçen gün daha da ateşledi. Bilhassa Cumhur ittifakı mensubu aktörlerin, katılımcıların haklı ve meşru eylemlerini ‘dış güçlerin oyunu’, ‘marjinal grupların provokasyonu’, ‘darbe girişimi’ şeklinde soyut ‘üst anlatılarla’ yorumlaması eylemcilerin tepkisini daha da ateşledi.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.