Haber: Büşra Çetinkaya / Fotoğraf: Depophotos
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından gözler, Akkuyu’da inşa edilmekte olan nükleer santrale çevrildi. Santrali inşa eden Rus devlet nükleer enerji şirketi Rosatom, Akkuyu Nükleer Santrali’nde hasar olmadığı, Akkuyu Nükleer A.Ş. ise herhangi bir anormalliğin tespit edilmediği açıklamasını yapmıştı. Şirket açıklamasında, Akkuyu’nun 9 büyüklüğündeki maksimum depremlere göre inşa edildiğini ifade etmişti.
“Kazalar binaların yıkılmasıyla olmuyor”
Ancak bilim insanları, şirketlerin bu açıklamalarına rağmen, Akkuyu konusunda endişeli. Enerji Analisti Özgür Gürbüz, deprem bölgesinde yer alan ve inşaatı devam eden Mersin Akkuyu Nükleer Santrali için, “Nükleer santraller oldukça hassas elektrik üreten fabrikalar. Burada yaptığınız bir hata, bir rüzgar tribününde, güneş santralinde yapılan bir hatayla karşılaştırılamaz. Çünkü orada yerel bir zarar veriyorsunuz. Nükleer radyasyonla uğraştığı ve radyasyon sızıntısına sebep olduğu için olası bir nükleer kaza bir uçak kazasıyla kıyaslanamaz” dedi. Rosatom’un açıklamasında atlanan bir nokta olduğunu vurgulayan Gürbüz, deprem sonrası tsunami tehlikesine dikkat çekti. Gürbüz şöyle konuştu;
“Kazalar binaların yıkılmasıyla olmuyor. Fukuşima’da bir tsunami olmuştu ki Akkuyu’da da bu risk var. Bu tsunami sonucu santral sular altında kalmıştı ve depremle birlikte Fukuşima’ya giden elektrik kesilmişti. Nükleer reaktörlerde elektrik kesildiğinde nükleer reaksiyonu durduracak bir enerjiye ihtiyacınız var. Bunu dizel jeneratörlerden sağlıyorsunuz. Yedekte bekleyen. Fukuşima’da bu jeneratörler tsunami nedeniyle sular altında kaldı ve çalışmadılar. Nükleer santraller bu yüzden kontrolden çıktı, içindeki yakıt eridi, binalar sağlam kaldı ama yakıt eridiği için bir süre sonra sızıntı meydana geldi. Aradan geçen onca yıla rağmen hala orada soğutma çalışmaları için tonlarca su sıkılıyor. O su radyasyonlu su olarak depolanıyor ve bu suyun okyanusa verilip verilmemesi tartışılıyor.
“Bir deprem olduğunda nükleer santralin içinde neyle karşılaşacağınızı bilemezsiniz”
Nükleer santralde deprem sonrasında hangi durumlarla karşılaşılacağının kestirilemediğini ifade eden Gürbüz, “Nükleer santralin elektriksiz kalma durumu söz konusu. İsveç’te buna benzer bir kaza meydana gelmişti. Santralin kontrolden çıkmasını son anda el yordamıyla bir dizel jeneratörü çalıştırarak başardılar. Otomatik olarak devreye girmesi gereken jeneratörler çalışmamıştı. Bir deprem olduğunda nükleer santralin içinde neyle karşılaşacağınızı bilemezsiniz” dedi. Gürbüz, Akkuyu’da şu an nükleer yakıt olmadığını, inşaatın devam ettiğini kaydederken şirketin yaptığı açıklamalara güvenle yaklaşamadığını da dile getirdi. Şirketin ticari kaygısından dolayı ufak bir çatlağı görmezden gelebileceğini söyleyen Gürbüz, santralde sadece devlet denetiminin yeterli olmayacağını, bunun yanında bağımsız bir denetimin de yapılması gerektiğini savundu.
Finlandiya örneği
Nükleer santralin hasar görmesinin olası bir depremde yaratacağı sonuçlardan bahseden Gürbüz, Finlandiya’da 12 yıl gecikmeyle devreye alınan Olkiliuoto-3 reaktörünün Finlandiya’daki Nükleer Düzenleme Kurumu’nun inşaatı kontrol ettiğini ve çeşitli hatalar bulduktan sonra neredeyse baştan yaptırdığını belirtti. Gürbüz, “Bunun sonucunda santralin maliyeti 3,2 milyar avrodan 11 milyar avroya çıktı ama bağımsız nükleer düzenleme kurumu bu kararı vermekte hiç tereddüt etmedi. Şirketi zarara soktu, ama halkın güvenliği için bunu yaptı. Türkiye’nin bağımsız denetime ihtiyacı var” şeklinde konuştu.
“10 ilde 10 nükleer kaza yaşamış olabilirdik”
Afet bölgesindeki illerde nükleer reaktörler olması halinde, 10 nükleer santral kazası yaşamış olma ihtimaline de atıf yapan Gürbüz, şöyle konuştu; “Bugün deprem olan illerde küçük nükleer reaktörler olsaydı, hepsi kontrolden çıkmış olacaktı. Uzun süre elektrik kesintileri yaşandı. Yedekte bekleyen jeneratörler bile yetmeyebilirdi. Şu anda o bölgede belki de nükleer sızıntıyla uğraşmak zorunda kalacaktık. Bu derece kritik bir şeyden bahsediyoruz. Bu yüzden muhalefetin de iktidarın da nedenini bilmeden nükleeri bir güç bir silah sanan insanların tekrar düşünme zamanı. Türkiye bir deprem ülkesi ve böylesi riskli bir şeye gerek de yok ihtiyacımız da yok.”
“Şirket açıklaması yeterli değil, bağımsız denetim şartı…”
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar da şirketin açıklamasının yeterli olmadığını, santralin bağımsız bir kuruluş tarafından da denetlenmesi gerektiğini ifade etti. Ayatar, şöyle dedi;
“İnşaatta bir hasar oluşması elbette risk oluşturur. Şirketin açıklaması yeterli kalmayabilir, bağımsız bir kurum tarafından denetlenmesi gerekir. Tasarımın ötesinde uygulamasının nasıl yapıldığı da önemli. Bir hasar durumunun olası etkileri tedirgin eder. O bölgenin deprem bölgesi olduğu mutlaka tasarımında dikkate alınmış olması lazım. Şirketin de denetime tabi tutulması gerekir. sonuçta bunlar riskli yapılar. Yapısal olarak bakıldığında inşa edilebilir belki ama muhtevası açısından baktığımızda olası bir hasar çok büyük bir tehlike yaratabilir.”