DOLAR 34,7774 0.05%
EURO 36,4771 -0.19%
ALTIN 2.951,450,04
Ankara

KAPALI

“Çok da fifi” komedyenleri: “Biz ‘kadın mizahı’ yapmıyoruz, mizah yapıyoruz”

“Çok da fifi” komedyenleri: “Biz ‘kadın mizahı’ yapmıyoruz, mizah yapıyoruz”

Sayıları giderek artan kadın komedyenlerin stand-up gösterilerine ilgi artıyor. Beş kadın komedyenden oluşan -Çok da Fifi- kadınların stand-up yapmasına karşı önyargıları yıkarken, yurt içinde ve yurt dışında gösterilerini sürdürüyor. Ekip, “Biz ‘kadın mizahı’ yapmıyoruz, mizah yapıyoruz” diyor. 60’lı yıllarda tek başına şovlar yapan tiyatrocu ve komedyen Seden Kızıltunç ise, “-Kadınlar güldüremez, mizah yapamaz- gibi söylemlere aldırış etmemek lazım” diye konuşuyor.

ABONE OL
21 Temmuz 2023 13:30
“Çok da fifi” komedyenleri: “Biz ‘kadın mizahı’ yapmıyoruz, mizah yapıyoruz”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Haber: Esra Ülkar – İstanbul

Son yıllarda sayıları giderek artan kadın komedyenler stand-up gösterileriyle adlarından söz ettiriyorlar. Ancak kadınlar birçok alanda olduğu gibi stand-up’ta da önyargılarla karşılaşıyor. Özellikle sosyal medyada bu önyargıları ve yapıcı olmayan eleştirileri görmek mümkün. Türkiye’de kurulan, beş kadın komedyenin yer aldığı Çok da Fifi topluluğu bu önyargıları yıkarak kendi seyirci kitlesini oluşturmaya devam ediyor. Çok da Fifi’nin temelleri 2015 yılında 8 Mart’ta BKM Mutfak’ın düzenlediği sadece kadın komedyenlerden oluşan bir gecede atılıyor. Etkinlik izleyici tarafından çok sevilince devamı geliyor. Çok da Fifi bu şekilde oluşuyor. Ankara Komedi Festivali’nde ilk defa ‘Çok da Fifi Hatunlar Stand-Up’ olarak sahneye çıkıyorlar. Yedi kişi olarak yola çıkan ekip, beş kişi olarak güldürme yolculuğuna devam ediyor. Aslı Akbay, Meltem Parlak, Buse Sinem İren, Hande Yögen, Deniz Özturhan ve Şirincan Çakıroğlu’ndan oluşan kadın stand-up grubu Çok da Fifi toplumun kadına ve erkeğe bakışından, günlük yaşantılarından, tecrübelerinden anları sahnelere taşıyor. Çok da Fifi’de yer alan komedyenler Hande Yögen, Deniz Özturhan ve Aslı Akbay ile kadın komedyen olmayı ve stand-up yapmayı konuştuk. Ayrıca 60’lı yıllarda tek başına şovlar yapan tiyatrocu ve komedyen Seden Kızıltunç’a da o yıllardaki stand-up kültürüyle ilgili sorular sorduk.

“Severek yaptığım bir meslek”

Hande Yögen

Komedyen Hande Yögen, stand-up’a başlama hikayesini şöyle anlatıyor:

“Uzun yıllar yönetmen yardımcısı olarak çalıştıktan sonra BKM Mutfak atölyede Yılmaz Erdoğan ile yollarımız kesişti ve Mutfak oyuncularına dahil oldum. Skeç yazarlığı yaptım. Stand-up’ı da denemek istedim ve ardından BKM’de yer alan Açık Mikrofon’a çıktım. Sahnede oyunculuğunu da kullanıyorsun, yönetmen de yazar da sensin. Seyirciden de direkt canlı bir şekilde hemen geri dönüş alabildiğim bir iş stand-up. Bir yandan kendini de gülerek şifalandırıyorsun, insanlara da çok iyi geliyor. Yolda değişen bir kariyer oldu benim için. Şu anda severek yaptığım bir meslek.”

Gösterilerinde kendi hayatından konulara yer verdiğini anlatan Yögen, “Kendi hayatımda dertlendiğim, isyan ettiğim konuları, ailemden çocukluğumdan anıları paylaşıyorum. Psikolojik bir stand-up yapıyorum, öyle tanımlıyorum. Konuşulmasını istediğim mevzulardan da bahsediyorum. İlişkiler de var bunun içinde, istenmeyen tüyler de, regl de hormonlar da var. Vücudumuzdaki sorunlardan tutun da siyasete kadar aslında genel olarak benim ne ilgimi çekiyorsa onları konu ediniyorum” diyor.

“Kadınlar komik değildir’ diyen tayfa”

Özellikle sosyal medyada eleştirenlerin, kadın komedyenlere önyargıyla yaklaşanların olduğunu belirten Yögen, şöyle devam ediyor:

“Bizi hiç izlemeyen ya da sosyal medyada gördüğü kısa videoları izleyip ‘kadınlar komik değil, kadınlar bıraksın sahneyi’ diyen bir tayfa var. Biz alıştık artık işin başından beri bunlara maruz kaldığımız için. Çünkü seyirci de kademe kademe alıştı. İlk başlarda o kadar kadın komedyen olmadığı için sahnede görünce bizi şaşırıyordu seyirci. Yıllardır eril bir mizaha maruz kaldığımız için bu seyirci için de yeni bir şey. İlk zamanlar o utanç barajını yıkmaya çalıştık. Zaten kadın izleyicinin böyle bir sıkıntısı yok, genelde erkek izleyiciler daha temkinli oluyorlardı. Seyircimizi güldürmek konusunda bir sıkıntı olmuyor. Bu tip eleştiriler sosyal medyadan oluyor genelde. Genel olarak kadına karşı da bir önyargı olduğu için yani hiç komedi yapmasan feminist bile olsan laf yiyorsun bir kesim tarafından. Biz ‘kadın mizahı’ yapmıyoruz, mizah yapıyoruz. Erkek olsam da erkeklerle, bu cinsiyetle alakalı bir şey söylerdim böyle ekstra ‘kadın mizahı’ yapıyoruz gibi bir şey yok, o da işimizin bir parçası. Sahneyi izlemeye gelen seyirci memnun zaten, isteyerek geliyor. Ama sosyal medyada yayılan kısa videoları vs. izleyenler, örneğin sütyenden bile bahsetsen eleştiren bir kitle olabiliyor. Erkek komedyenlere de komik olmadıklarına dair eleştiriler geliyor ama cinsiyet özelinde onlara bir şey denmiyor. Fakat ben gurur duyuyorum kendimizle. Şimdi en azından kadın komedyenlerin sayısının artması konusunda bir faydamız olabildi. Şu anda daha çok yerleşti stand-up kültürü. Bugün sahneye yeni çıkacak 20’li yaşlardaki kadınlar hazır bir seyirci bulabiliyor. Biz en azından böyle bir ortamın oluşmasını sağladık. Bundan dolayı mutluyum.”

“Stand-up sahnede öğrenilen bir iş”

Yögen, bu alanda çalışmak, stand-up yapmak isteyen kadınlara şunları söylüyor:

“Önce stand-up gösterisine gidip, kadın erkek fark etmez komedyenleri izlemelerini tavsiye ediyorum. -Ne anlatıyorlar, neyle karşılaşıyorlar?- konusunda gözlem yapmalarını öneririm. İlk başlardan hemen pes etmesinler, bu iş sahnede öğrenilen bir şey. Eleştiri kadın erkek fark etmeksizin bu meslekte hep var. Bunları kaale almadan gösterinin güzel geçmesine odaklanmalarını tavsiye ediyorum. Bir gösteri güzel geçer diğeri geçmez. Her komedyenin bir kitlesi var. Önemli olan kitleni bulmak yani biri sana güler öbürü gülmez. Bunu kabul etmek gerekir. Zamanla kendi kitlesini buluyor ve mutlu oluyor komedyenler. Bu nedenle erken pes etmemeli.”

“Mizah tekelde değil”

Deniz Özturhan

20 yıldır mizah yazarlığı yapan Deniz Özturhan, üç arkadaşıyla birlikte Türkiye’nin ilk yeraltı stand-up ve Açık Mikrofon gösterileri gerçekleştirmeye başladıklarını şöyle anlatıyor: 

“Aslında yazarlığını çalışmadığım çok az alanı kaldı diyebiliriz. Uzun yıllar reklamcılık sektörünün yanı sıra, çeşitli yayınlarda yazar/çizer olarak çalıştıktan sonra, 2011’de o zaman yazdığım bloğum ‘Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği‘nin ünlenmesiyle birlikte, yazdıklarımı sahnede anlatma fikri oluşmaya başladı. Benimle aynı hisleri paylaşan üç arkadaşımla Kısmet Şov‘u kurarak Türkiye’nin ilk yeraltı stand-up ve Açık Mikrofon gösterilerini gerçekleştirmeye başladık. O dönemde Türkiye stand-up’ında Cem Yılmaz ve Ata Demirer dışında sahne alan kimse olmadığı gibi, stand-up yapılabilecek, buna sıcak bakan mekân bile yoktu. Birkaç sene bu zor şartlar altında kendimizi kabul ettirme mücadelesi verdikten sonra beş komedyen arkadaşımla, Orta Doğu ve Balkanlar’ın ilk kadın komedi topluluğu Çok da Fifi‘yi kurduk. Günümüzde çoğunlukla tekli gösterilerle ağırlık versem de deneyimli sahne arkadaşlarımla ortak sahneye çıktığım da oluyor.”

“Stand-up’ın erkek egemen bir alan olduğu bence bir yanılgı” diyen Özturhan, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Üstelik, egemen olduğunu sanarak bir cinsi dışlamaya cüret edenlerin ekmeğine de yağ süren bir yanılgı. Mizah bir cinsin, topluluğun ya da insan grubunun tekelinde değil. Biz sadece kadınların görünürlüğünü her alanda kısıtlayan bir toplumun evrimleşme sürecindeyiz ve evrim bildiğiniz üzere kaçınılmazdır.”

“Her kadın öğrenmeli”

Stand-up’ta kendini geliştirmek isteyen kadınlara önerilerde bulunan Özturhan, şunları söylüyor:

“Bu işi yapmak isteyen bütün insanlara öncelikle kendilerini Açık Mikrofon tarzı sahnelerde bolca denemelerini öneririm. Stand-up’ın çok büyük bir kısmını kendi özel anlatım şeklinizi geliştirip, o tarzı kullanarak seyirciyi etki altına almayı öğrenmek oluşturuyor. Bunun için de düzenli sahneye çıkmak şart. Onun dışında bu ülkede yaratıcı alanlarda çalışan her kadın zaten önyargılarla nasıl mücadele edileceğini az çok öğrenmek zorunda. Kendisine bol keseden boca edilen eleştirilerden kendisini geliştirecek olanları seçip, gerisini umursamamak zorunda. Bunları artık konuşmaya bile gerek yok. Ama ola ki çok zorlandınız, gelip beni bulun bacım. Sarıldım şimdiden.”

“İngiltere’de başladım”

Stand-up yapmaya İngiltere’de başladığını belirten Aslı Akbay, bu süreci şöyle anlatıyor:

“İngiltere’de doğdum büyüdüm. Stand-up yapmaya karar vermedim aslında. Bir stand-up komedi workshop’una katıldım ve mezun olmak için herkesten beş dakikalık stand-up performansı istediler. Bu şekilde başladım. İngiltere’de bir süre İngilizce yaptıktan sonra İstanbul’a yerleştiğimde Türkçe yapmaya başladım.”

“Erkek egemen alanlardan biri olan stand-up’ta bir kadın olarak yer almak size ne hissettiriyor?” sorusuna ise Akbay şu yanıtı veriyor:

Erkekler sadece stand-up sektöründe egemen değiller. Her yerde egemenler. Bundan ötürü bu sistem içerisinde gayet normal.”

Aslı Akbay

“Beş dakikalık metinle başlayın”

Sahnesinde yer verdiği konularla ilgili “Çoğunlukla kendi yaşadığım şeyleri anlatıyorum. Bazen Türkiye’de çok alışık olmayan bir seviyede fazla apaçık konuşuyorum” diyen Akbay, bu alanda çalışmak isteyen, stand-up alanına merak duyanlara ise şu öneride bulunuyor:

Sadece beş dakikalık bir stand-up metni ile başlayın, ama başlayın. Açık Mikrofonlara katılın. Bu iş sadece sahnede öğreniliyor.”

“Kadınlar mizah yapamaz’ diyenler”

Seden Kızıltunç

60’lı yıllarda tek başına şovlar yapan tiyatrocu ve komedyen Seden Kızıltunç, şimdilerde ise YouTube’da “Damla Damla” adlı kanalında skeçlerini yayınlamaya devam ediyor. Kızıltunç, komediye  başlayışını ve o dönemdeki mizah anlayışını şöyle özetliyor:

“Üç yaşından beri stand-up yapıyorum. Küçük yaşlardan itibaren başladım. Hikayeler anlatırdım, güldürürdüm. Sonradan bunu adı stand-up oldu. Profesyonel tiyatroda 16 yaşında başrol oynadım. Televizyon daha Türkiye’de Maçka stüdyolarında deneme yayınları yaparken, orada Altan Erbulak ile beraber skeçler yapardık. İstanbul Radyosu’nun seyircili salonu vardı. Sanat müziği aralarında minik parodiler yapardım. Bir de Şener Şen yapardı. O zamanlar, 60’lı yıllarda bu işi yapan sadece ikimizdik.  Sonra televizyon gelince tüm sanatçılar gazinolara, sahnelere çıkmaya başladı. O zaman ben hem komik sözlü şarkılar söyleyip hem de dans ederdim. TRT ilk açıldığı zaman müzik eğlence programlarında ‘uyduruklarım’ dediğim tek başıma iki, üç dakikalık skeçler yapardım. Sonra yeni genç arkadaşlar çıktı. Tek başlarına daha uzun sürelerde bunu yaptılar. Adı stand-up oldu. Ben de ayakta anlatıyordum, bizimki de stand-up’tı o zaman. Vatandaşları bilgilendirecek eğitim skeçleri yaptık. Resmi nikahı özendirici, toplum içinde uyulması gereken kurallarla ilgili skeçler hazırlardık. O zamanlar mizah vardı. Siyasiler ya da insanlar alınmazdı şakadan. Bugün daha kısıtlı bir mizah var. Son dönemde kadınların stand-up’ta daha çok görülmesi güzel. Gururlanıyorum ve hepsini çok kutluyorum. Bu söylenen olumsuz şeylere, ‘kadınlar güldüremez, mizah yapamaz’ gibi söylemlere aldırış etmemek lazım. Neden kadın güldüremesin? Kadın da aynı işi yapıyor. Stand-up dediğimiz şey anlatım. Anlatım yeteneğini doğru kurguladıysa, doğru yerden anlatıyorsa seyirci güler. Bu alanda çalışacak kişiler öncelikle Türkçe’ye hâkim olmalı. Baskılara, eleştirilere boğun eğmemeli. Kararlı olmalı. Hayat bizim elimizde, hayallerinizin peşinden gidin.”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.