Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) verilerine göre, Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı ise 10 milyona dayandı. Genç İşsizler Platformu’nun mayıs raporunda ise, 15-34 yaş arası işsiz sayısı da 4 milyon 142 bin olarak açıklandı.
Bu arada haftalık 45 saat yasal sınırın üstünde çalışılan Türkiye’de, ekonomik krizle birlikte işsizlik günden güne artıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (International Labour Organization-ILO) işsizliğin ve yoksulluğun azaltılması için kabul ettiği ve 1957 yılında yürürlüğe giren çalışma süresinin haftada kırk saat olmasını öngören sözleşmeyi, Türkiye hâlâ onaylamadı. ILO’nun raporuna göre, Türkiye’nin yüzde 60’ı, haftada 48 saatten fazla çalışıyor. Ortalama haftalık çalışma süresinin 37 saat olduğu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (Organisation for Economic Cooperation and Development – OECD) ülkeleri içinde sondan ikinci sırada yer alıyor Türkiye.
Türkiye’de işsizliğin arttığı bir dönemde haftalık uzun çalışma süreleri, çalışanların hayatında hangi sorunlara yol açıyor? Emek ve ücret kaybı, iş güvenliği sorunlarıyla tartışılan uzun çalışma sürelerinin makul bir seviyeye çekilerek yeni bir istihdam modeli yaratılabilir mi?
Çalışma saatlerinin düzenlenmesi son zamanlarda Rusya’da işsizlik oranının düşürülmesi ve çalışma verimliliğinin artırılması için mevcut maaşların korunarak “4 gün iş 3 gün tatil” önerisiyle tartışmaya açıldı. İspanya ise aynı formül üzerinden sonbaharda pilot uygulama başlatmayı planlıyor.
Kamuda 40, özel sektörde en az 45 saat
Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Aziz Çelik, pek çok Avrupa ülkesinde çalışma haftasının 40 saat kabul edildiğini ve toplu iş sözleşmeleriyle sürenin ILO sınırından daha da aşağı çekildiğine dikkat çekti. İstihdamı artırmak ve çalışanların sağlığı için bazı ülkelerde haftalık çalışma süresinin 35 saate kadar indirildiğinin altını çizen Doç. Dr. Çelik, “Çalışma sürelerinin düşürülmesi, yeni işler yaratmanın en önemli yollarından biridir. Bu yol pek çok Avrupa ülkesinde denendi ve başarıyla uygulanıyor. Türkiye’de de genç ve kadın işsizliği sorununun çözümü için çalışma sürelerinin düşürülmesi zaman geçirilmeden gündeme alınmalı” dedi.
“Herkesin çalışabilmesi için herkesin daha az çalışması” formülünün Avrupa ülkelerinde başarılı olduğunu vurgulayan, Fransa’da 2000 yılında 35 Saat Kanunu’nun istihdam yaratmak, yaşam şartlarını ve çalışanların sağlığını korumak amacıyla yürürlüğe girdiğini anlatan Doç. Dr. Çelik, şunları söyledi:
“Türkiye’de fazla çalışmalar dikkate alındığında çalışma süreleri yasal çalışma süresinin çok üstüne çıkıyor. Dolayısıyla hem fazla çalışmaların sınırlanması hem de çalışma süresinin yasal olarak 40 saate indirilmesi mümkün. Nitekim kamu görevlilerinin çalışma süresi, 657 sayılı kanuna göre 40 saattir. Eşit davranma ilkesi gereği bütün çalışanların 40 saat çalışması gerekir. Devletin çalışanların bir bölümü için 40 saat başka bir bölümü için 45 saatlik çalışma süresi saptaması eşitlik ilkesiyle de çelişir. Türkiye, işsizlik probleminin çözümü için bir dizi başka önlem yanında çalışma sürelerinin düşürülmesini de gündeme almalı.”
Yıllık çalışma süreleri arası fark, dikkat çekici
Doç. Dr. Çelik’in danışmanlığında Universus Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin “Evde Kalamayanlar: COVID-19 Günlerinde Çalışma İlişkileri Araştırması”nda, salgının çalışma sürelerini daha da uzattığı tespit edildi. Market çalışanları ve motosikletli kuryelerle yapılan görüşmede çalışma sürelerinin artmasına karşın fazla mesai ücretleri ise ödenmedi. Araştırmada “çalışanların, işverenden en çok iş saatlerini kısaltma talebinde bulunduğu ama bu taleplerin büyük ölçüde karşılanmadığı” ortaya çıktı.
Günümüzde ülkeler arasında yıllık çalışma süreleri açısında önemli farklılıklar olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Çelik, Avrupa’da ortalama bin 591 saat iken ABD, Kanada ve Avustralya’da bin 724 saat olduğunu belirtti. Doç. Dr. Çelik, Batılı ülkeler içinde en düşük çalışma sürelerinin yıllık bin 381 saat ile Hollanda’ya, en yüksek çalışma sürelerinin bin 777 saat ile ABD’ye ait olduğuna işaret edip sözlerini şöyle sürdürdü:
“ABD ile Hollanda arasında yaklaşık 400 saat fark söz konusudur. 19. yüzyılda işçi hareketinin ve sosyal politika tartışmalarının en önemli konularından biri olan çalışma sürelerinin kısaltılması Batılı kapitalist ülkelerde büyük oranda gerçekleşmiştir. Ancak Güney ülkelerinde çalışma sürelerinin merkez kapitalist ülkelere göre oldukça uzun olduğunun altı çizilmelidir. Güney Kore’de yıllık çalışma süresi 2 bin 187 saattir.”
Türkiye’de 2 bin 250 saati aşıyor
Türkiye’de ise kıdemi beş yıldan az bir çalışan, 45 saatten hesaplandığında bir yılda en az 2 bin 250 saatini işyerinde geçiriyor. Bu süreye İş Kanunu’na göre, yılda 270 saatlik fazla mesai süresi de ekleniyor. Bazı işkollarında günlük 10 ila 12 saat süreli iş sözleşmelerine ve yıllık toplam mesai süresinin aşılmasına karşılık ise idarî yaptırım bulunmuyor.
HABER : SERCAN ENGEREK / İZMİR
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.