Fırat Karahan
Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde, dar bir sokakta 4,5 metrekareli
Celal Yakışıklı, mekanik saatlerin inceliklerini ve bu zanaatın yavaş yavaş yok oluşunu üzüntüyle aktardı. Mesleğine olan tutkusunu ve mesleğin geleceğine ilişkin endişelerini de ifade eden Celal Yakışıklı, tarih kokan dükkanında zamanın izlerini taşıyan saatleri nasıl tamir ettiğini de tutkuyla anlattı.
Mesleğe başlamasını, “Henüz 7 yaşındayken okuldan çıktıktan sonra babamın yanına gelir, akşama kadar çalışırdım. Tamirat işini de 15 yaşından beri yapıyorum” diye anlatan Yakışıklı, “Severek yapılmayan iş meslek olamaz” dedi:
“Bundan 40 yıl önce pilli saatler yoktu, mekanik saatler vardı. Kurmalı duvar saatleri, cep saatleri, masa saatleri ve kol saatleri tamir ederdik. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte dijital saatler piyasaya çıkmaya başladı. Eskiden ihtiyaç olarak kullandığımız saatler, günümüzde daha çok aksesuar niyetine kullanılıyor. Mekanik saatlerin tamiri özel bir beceri ve bilgi gerektirir, bu yüzden bu saatleri tamir edebilecek kişi sayısı çok azaldı. Yeni nesil saatçilerin çoğu sadece pilli saatlere pil takma, kayış değiştirme ve cam takma işleriyle uğraşıyor. Ancak mekanik saatleri söküp yeniden bir araya getirmek, uzmanlık ve tecrübe ister.”
Yakışıklı, “Mekanik saatleri tamir edebiliyoruz ama dijital saatler bozulduğunda genellikle çöpe atılıyor. Akıllı saatlerin bizim meslekle alakası yok, onlar telefondur, içinde çark yok. Bu saatleri biz tamir edemeyiz ancak telefon tamircileri yapabilir” dedi. Yakışıklı’ya
Dükkanında kurmalı duvar saatlerinden mekanik cep saatlerine kadar pek çok saat tamir eden Yakışıklı, “Normalde bir saatin tamiri 15-20 dakika sürer ama bazen 1,5 saat uğraştırabilir. Pil değişimini 5 dakikada, cam değişimini ise 10 dakikada yapabiliyoruz. Ancak cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla birlikte saat tamirciliğine olan ilgi de azaldı. İlk cep telefonları çıktığında saat işi de biraz düştü. Şimdi saatler daha çok aksesuar olarak kullanılıyor ve insanlar eski günlere dönmek için kollarında saat taşıyor” diye konuştu.
Yıllarca babası ve kardeşiyle birlikte çalıştığını, babasının vefatından sonra kardeşiyle bir süre devam ettirdiği bu mesleğini, kardeşinin işi bırakması ile yalnız sürdürdüğünü aktaran Yakışıklı, “Ben ölürsem bu mesleği layığıyla sürdürecek kimse yok” dedi:
“Bu süre zarfında çıraklar yetiştirdim ama onlar da bir süre sonra işi bıraktı. Şu anda bu işi birilerine öğretmek istiyorum ama öğrenmek isteyen kimse yok. Kimse ilgi göstermediği için de meslek yavaş yavaş ölüyor” diye konuşan Yakışıklı’nın 4,5 metrekarelik dükkanı adeta bir zaman makinesi gibi. Duvarlarında ve raflarında geçmişin izlerini taşıyan binlerce saat parçası, ustanın elinden çıkmayı bekliyor. Bu küçücük mekan, Yakışıklı’nın 50 yıllık emeğini ve meslek sevgisini de yansıtıyor. Her köşesinde farklı bir hatıra, her çekmecesinde farklı bir hikaye saklı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.