DOLAR 39,3966 0.46%
EURO 45,6556 0.84%
ALTIN 4.361,31-0,55
Ankara
19°

AÇIK

Annelerden “doğal olan” cevap: “Yalnız doğurup kalabalık yargılanıyoruz”
  • 9.Köy
  • Sağlık
  • Annelerden “doğal olan” cevap: “Yalnız doğurup kalabalık yargılanıyoruz”

Annelerden “doğal olan” cevap: “Yalnız doğurup kalabalık yargılanıyoruz”

Sağlık Bakanlığı’nın futbol sahalarında başlattığı çağrıyla tartışmaya açılan doğum tercihi konusuna annelerden açık ve net bir cevap geldi: "Tek başımıza doğuruyoruz, kalabalıklar tarafından yargılanıyoruz." Kadınlar, doğum sürecinde tıbbi gerekliliklerin yanı sıra, sosyal baskılarla da karşı karşıya. "Normal doğum gerçek anneliktir", "Sezaryen doğurursan sütün gelmez, çocuk bağlanmaz" gibi yargıları kadınlar 9.Köy için değerlendirdi. Kadın Doğum Anabilim Dalı Profesörü Aykut Özcan, anne adaylarına bilgi verdi: "Bedeninize ve bilginize güvenin."

ABONE OL
23 Mayıs 2025 14:24
Annelerden “doğal olan” cevap: “Yalnız doğurup kalabalık yargılanıyoruz”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ayşe Efe

Sağlık Bakanlığı verilerine göre her 100 doğumdan 61’i sezaryen ile gerçekleşirken, doğum yöntemi tercihleri yalnızca sağlıkla ilgili bir karar olmaktan çıkıyor. Kadınlar, doğum sürecinde tıbbi gerekliliklerin yanı sıra, sosyal baskılarla da karşı karşıya kalıyor. “Normal doğum gerçek anneliktir” ya da “Ten temasında doğmazsa çocuk bağlanmaz” gibi söylemler, kadınların sezaryen kararlarını sorgulatan yaygın yargılar arasında yer alıyor. Uzmanlar ise doğum biçiminin kişisel tercihten çok, sağlık profesyonelleriyle birlikte alınması gereken tıbbi bir karar olduğuna dikkat çekiyor.

“Sezaryen korkusu yüzünden bebeğim riske girdi”

Sezaryen doğumu bir teknik değil, gereksiz bir ameliyat gibi değerlendiren baskıdan söz eden Melek Demir, doğum sürecindeki kaygılarını şu sözlerle anlattı:

Çevremdeki insanlar sezaryen doğumu bir doğum yöntemi olarak değil de fuzuli bir ameliyatmış gibi yansıttı. ‘Doğum sonrasında sütün gelmeyecek, çocuğunu besleyemeyeceksin’, ‘Ameliyattan sonra kendinle ilgilenmek zorunda kalıp bebeğinle ilgilenemeyeceksin’, ‘Çocuğun en ihtiyaç duyduğu dönemde kendinle uğraştığın için yetmeyeceksin’ gibi söylemler benim doğuma yaklaşımımı değiştirdi. 33. haftaya kadar sezaryen ya da vajinal doğumla ilgili bir kaygım yoktu. Ancak bu süreden sonra özellikle çevre baskısıyla sezaryen doğum yapmamak için çok direndim. Hatta çocuğun sağlığını da tehlikeye attım diyebilirim. Benim çocuğum bu yüzden geç dünyaya geldi. Ve içinde bulunduğu sıvı kirlenmeye başlamıştı. Son ultrasonumda da sıvısı normal görünmüyordu. Ben normal doğum yapmak için direttim. Suni sancının ardından vajinal doğum tekniğiyle bebeğimi dünyaya getirdim. Kutsal olan vajinal doğum yapmak değil. Bu şekilde doğurunca kimse kimseye madalya takmayacak. Bu bir tatmin yöntemi değil. Önemli olan çocuğu dünyaya sağlıklı bir şekilde getirebilmek.”

“Ten temasıyla doğurmazsan sana bağlanmaz”

Bir çocuk annesi Şeyma Gül Kalkancı, hamileliği süresinde karşılaştığı eleştirileri şöyle anlattı: “Arkadaşlarım arasında eşlerinin sezaryen ameliyatı desteklemediğine dair çok duyum aldım. Ben şanslıydım, eşim çok destek oldu. Doğum tekniğiyle ilgili sosyal müdahaleleri anlamak zor. Kadınlar olarak biz, yalnız doğuruyor fakat kalabalık yargılanıyoruz. Şu anda gündemde olan doğum polemiğinin aile yapılarına sirayet ettiğini görmek çok üzücü. Ben de maalesef çeşitli eleştirilere maruz kaldım. ‘Fıtrata uygun doğur’, ‘Yeni nesil kolaya kaçıyorsunuz’, ‘Bir ömür boyu ameliyat izi mi taşıyacaksın?’ gibi ifadelerle halihazırda var olan kaygımı arttırdılar. ‘Çocuğunla ten temasında doğurmazsan asla sana bağlanmayacak’ gibi hiçbir bilimsel veriye dayanmayan söylemlerle defalarca kez karşılaştım.

Doğum yöntemiyle ilgili söylemleri yalnızca yakın çevresinden işitmediğini belirten Kalkancı, “Bu sözleri işittiklerim her zaman yakın çevrem değildi, insanlar bu konuda çok ısrarcı tutumlar sergileyebiliyor” dedi. Bilgi kirliliğinin insanların kafasını karıştırdığını söyleyen Gül Kalkancı, çocuk sahibi olmak isteyen anneleri şu sözlerle uyardı:

Kendisini hemşire olarak tanıtan bir kadın, ayaküstü konuşmamızda ‘Asla sezaryen operasyon geçirmemelisin’ dedi. İki ay boyunca ayağa kalkamayacağım konusunda tedirginliğe sürükledi. Ben sezaryen doğumumdan bir hafta sonra ayaklandım. İki haftada her şeyimi tamamen kendim halledecek ve bebeğime bakabilecek duruma geldim. Bu başkalarının hayat görüşüyle değil, doğum yapacak kadın ve doktoru arasında karar verilebilecek bir şey. Ben doktorumun ve hemşirelerin güler yüzlü tavırlarıyla sevdiğim şarkıyı dinleyerek doğurdum. Bahsedilen ‘korkutucu bedeller’ yalnızca beni tedirgin etti.”

“Normal doğursaydın kendiliğinden uyanırdın”

Rabia Hanalp de doğum sürecinde yaşadığı bir olumsuzluk nedeniyle doğum tercihini değiştirmek zorunda kaldığını şöyle anlattı:

Hamileliğim boyunca spor yaptım, sağlıklı beslendim, yürüyüş yaptım. Hatta son gün bile seke seke merdivenleri iniyordum. Vajinal doğum istiyordum çünkü bu süreci deneyimlemek istiyordum. Maalesef bebeğimin kalbi yavaşladığı için acil operasyona alındım. Gerçek anne normal doğum yapar görüşüyle ben de karşılaştım. Çocuğum doğduğunda iki saatte bir emzirmeye uyanabilmek için alarm kuruyordum. ‘Normal doğursaydın alarm kurmana gerek kalmazdı, kendiliğinden kalkardın’ gibi sözlerle karşılaştım.”

“Her 100 doğumun 61’i sezaryen ile gerçekleşiyor”

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Profesörü Aykut Özcan, Türkiye’de 2023 verilerine göre her 100 doğumun 61’i sezaryen ile gerçekleştiğini aktardı. 1990 yılında dünya ortalaması yüzde 7 olan sezaryen doğum oranının 2021 yılında yüzde 21’e yükseldiğini söyleyen Özcan Türkiye’nin yaklaşık 15 yıl önce yüzde 50’lere ulaştığını belirtti.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Profesörü Aykut Özcan, sezaryen doğum yapmak isteyenlerin gerekçelerini şöyle anlattı:

2023 verilerine göre Türkiye’de her 100 doğumun 61’i sezaryen ile gerçekleşmektedir. Bu artışın nedenleri arasında, anne adaylarının doğum tarihini planlama isteği, doğum sürecine dair korkular, vajinal doğum sırasında yaşanabilecek ağrı ve komplikasyonlardan kaçınma gibi kişisel tercihler bulunmaktadır. Ayrıca, hekimlerin medikolegal kaygılarla en az riskli yöntemi tercih etmesi ve sağlık sistemlerinde doğal doğumu destekleyici politikaların yetersizliği de etkili olmaktadır. Özellikle özel hastanelerde sezaryen oranlarının daha yüksek olması, ekonomik ve operasyonel faktörlerin de bu tercihte rol oynadığını göstermektedir.

“İkisinin de tıbbi avantajları ve riskleri var”

Özcan, her iki doğum tekniğinin avantaj ve risklerini de şu sözlerle hatırlattı:

Vajinal doğum ve sezaryen doğumun her ikisi de sağlıklı bebeklerin dünyaya gelmesini sağlayan yöntemlerdir ancak her birinin kısa ve uzun vadeli tıbbi avantajları ve riskleri bulunmaktadır. Vajinal doğum, genellikle iyileşme süresi daha kısa, enfeksiyon riski daha düşük ve anne-bebek bağının daha hızlı kurulmasına olanak tanıyan bir yöntemdir. Ayrıca bebek, doğum kanalından geçerken akciğerlerindeki sıvıyı daha iyi boşaltır, bu da solunum problemlerini azaltabilir. Ancak vajinal doğum sırasında vajinal yırtıklar, pelvik taban hasarı ve nadiren doğum travmaları görülebilir. Sezaryen doğum ise planlı ve acil durumlar için hayat kurtarıcı olabilir; doğum travması riskini azaltabilir. Fakat ameliyat olduğu için enfeksiyon, kanama, iyileşme sürecinin uzunluğu ve gelecekteki gebeliklerde rahim yırtılması gibi komplikasyon riski taşır.  Sezaryen doğum, vajinal doğumun anne veya bebek için riskli olduğu durumlarda tercih edilen cerrahi bir yöntemdir. Normal doğumun mümkün olmadığı, vajinal doğumun anne veya bebek için ciddi riskler oluşturduğu durumlarda sezaryen doğumun gerekliliği ortaya çıkar. En sık görülen endikasyonlar arasında bebeğin ters veya yan geliş pozisyonunda olması, doğum kanalının darlığı, bebeğin kilosunun çok yüksek olması, çoğul gebelik, plasentanın doğum kanalını kapatması (plasenta previa), bebeğin ya da annenin hayatını tehdit eden acil durumlar (örneğin fetal distres veya eklampsi), daha önce sezaryen geçirmiş olmak ve doğumun ilerlememesi gibi durumlar yer alır. Ayrıca annenin aktif genital herpes enfeksiyonu varlığı, doğum sırasında bebeğe bulaşma riski nedeniyle normal doğuma engel oluşturur. Rahim yırtılması öyküsü, ciddi pelvik deformiteler, doğum kanalını tıkayan kitleler ve bazı kalp hastalıkları da annenin doğum sırasında zorlanmasını veya hayatını riske atmasını önlemek için normal doğumdan kaçınılması gereken durumlardandır.

“Kamu ve özel hastaneler arasında büyük fark var”

Türkiye’deki sağlık sisteminde doğum tercihlerine yaklaşımı değerlendiren Özcan, “Türkiye’de sağlık sistemi, sezaryen oranındaki artışla birlikte, doğum tercihlerine yönelik olarak normal doğumu teşvik eden bir yaklaşım benimsemektedir. Sağlık Bakanlığı, sezaryen oranlarının düşürülmesi ve normal doğumun yaygınlaştırılması amacıyla çeşitli politikalar geliştirmiştir. Bu kapsamda, ‘Anne Dostu Hastane’ programı hayata geçirilmiş ve doğum hizmetlerinin kalitesinin artırılması hedeflenmiştir. Kamu hastanelerinde, gebe okulu kapsamında eğitim faaliyetleri ile gebelerin vajinal doğuma hazırlanmaları, doğum konusunda bilgi sahibi olmaları ve artan epidural anestezi imkânı ile vajinal doğum yapma konusunda gebeleri cesaretlendirmektedir. Ancak özel hastanelerde sezaryen oranlarının yüksek olması, bu çabaların etkisini sınırlamaktadır. Özellikle özel sektörde sezaryen oranlarının %78,1 gibi yüksek seviyelere ulaşması, normal doğumu teşvik eden politikaların uygulanmasında zorluklar yaratmaktadır. Bu durum, sağlık sisteminin doğum tercihlerine yaklaşımında kamu ve özel sektör arasında farklılıklar olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, normal doğumu teşvik eden politikaların etkinliğinin artırılması için özel sektörle iş birliği ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

Doğum yapacak kadınlara öneriler: “Bilgiyle karar verin”

Profesör Doktor Aykut Özcan, doğumun tıbbi gereklilik yönüne dikkat çekerek anne adaylarına ayrıntılı önerilerde bulundu:

Doğum, güçlü ve eşsiz bir deneyimdir ve her kadının bu süreci kendi bedeni ve ruhuyla uyum içinde, güvenle yaşama hakkı vardır. Her doğum şekli ister vajinal ister sezaryen; bir seçim değil, tıbbi bir gerekliliktir. Bu yüzden doğum kararlarını korkularla değil, bilgiyle ve güvenilir sağlık profesyonellerinin rehberliğinde vermeniz çok önemlidir. Doğum sürecine hazırlanırken kendinize inanın, bedeninizin gücüne güvenin ve her zaman yanınızda olan sağlık ekibinizin desteğini hissedin. Unutmayın, sağlıklı bir anne ve sağlıklı bir bebek her şeyin önündedir. Siz bu yolculuğun merkezindesiniz ve biz sizin yanınızdayız.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.