Suat Gezici
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından bu yıl yayınlanan “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği” raporuna göre incelenen 146 ülkeden hiçbiri tam olarak cinsiyet eşitliğini sağlayamadı. Rapora göre, cinsiyet eşitliğinin sağlanması yolunda mevcut ilerleme hızıyla tam eşitliğe ulaşmak 131 yıl sürecek.
Avrupa ve Kuzey Amerika’daki ülkeler cinsiyet eşitliğinde dünyanın geri kalanından daha iyi durumda olduğunu ancak hala cinsiyetler arasında büyük farklılıklar bulunduğunu ortaya koyan raporda, Türkiye ise 146 ülke arasında 129’uncu sırada yer aldı.
Raporda, 146 ülke arasında cinsiyet uçurumunu en yüksek oranda kapatan 10 ülke şu şekilde gösterildi:
• İzlanda (% 91.2)
• Finlandiya (% 86.3)
• Yeni Zelanda (% 85.6)
• İsveç (% 81.5)
• Almanya (% 81.5)
• Nikaragua (% 81.1)
• Namibya (% 80.2)
• Litvanya (% 80)
• Belçika (% 79.6)
• Norveç (% 87.9)
Raporda 129’uncu sıradaki Türkiye’nin ise cinsiyet eşitsizliğini kapatma yolunda yüzde 63.8’lik oranda kaldığı ifade edildi.
“Koskoca bir eşitsizliğe doğuyoruz”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu- Kadın Meclisleri Ankara temsilcisi Tuana Gençer, 9. Köy’e yaptığı açıklamada kadınların doğduğu andan öldüğü ana kadar eşitsizlikle karşı karşıya olduğunu vurguladı. Gençer, şöyle konuştu:
“Doğduğumuz andan itibaren koskoca bir eşitsizliğe doğuyoruz aslında. Hatta kimi zaman erkek çocuk mu, kız çocuk mu tartışmasında yani cinsiyet öğrenildiğinde, biyolojik cinsiyet öğrenildiğinde, verilen tepkiler bile ne kadar farklı oluyor değil mi erkek çocuğa ve kız çocuğa? Biz o andan, ölüm anımıza kadar koskoca bir eşitsizlikle karşı karşıyayız. Örneğin, doğduğumuzda çocukken kız çocuk olmanın getirdiği çeşitli toplumsal roller daha sonra okul hayatımıza katıldığımızda; ortaokulda, ilkokulda çocuklara ders adı altında öğretilen, yine toplumsal cinsiyet rollerinin dayatıldığı, kadınların sürekli bir aile içinde yer edinmesinin ne kadar gerekli bir şey olduğunun anlatılmasıyla devam ediyor.“
Üniversite döneminde de kadınların benzer sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını anlatan Gençer, “Genç kadınların ayrıca kurulmuş ‘kadın üniversitesinde’ okutulması bile konuşuluyor şu an. Ayrıca kadınların üniversitede uğraştığı ve mücadele etmek zorunda kaldığı o gericilikten hiç bahsetmiyorum bile” dedi.
Kadınların çok derinleşen bir eşitsizlikle karşı karşıya olduğuna vurgu yapan Gençer, şöyle dedi:
“Kadınlar evlenmeyi tercih ederse de etmese de ailenin içinde koskoca bir eşitsizlikle karşı karşıya kalıyorlar. Görünmeyen bir ev içi emek, sanki yokmuş gibi davranılıyor. TÜİK’in açıkladığı verilere bakınca, milyonlarca kadının emeği iş gücü dahi sayılmıyor. Ev işiyle meşgul diye söyleniyor, fakat orada baktığımızda koskoca bir görülmeyen ev içi emeğin olduğunu görüyoruz.“
“İş hayatı da eşitsizlikle dolu”
İş hayatının da baştan sona eşitsizliklerle dolu olduğunu belirten ve tüm bu alanlarda eşitsizliğin sadece örgütlü olarak çözülebileceğini belirten Gençer, şunları söyledi:
“İş hayatına katılıyor kadınlar. İş hayatına katıldığında, patron tarafından o iş görüşmesine gittiği andan,o iş sürecine kadar her alanda ilk işten çıkartılan olma ve ek gelir olarak görülme sorunu var. Hala eşit işe eşit ücret alamamak gibi bir sorun var. Hayatın her alanında; genel olarak koskoca bir toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle karşı karşıyayız”
Sadece kadınların değil, LGBTİ+ bireylerin de eşitsizlikle karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Gençer, “İktidar bunu önlemek için ne yapıyor diye baktığımızda, önlemek bir yana dursun, artık derinleştirmek üzerine çeşitli politikalar ürettiğini görüyoruz. Örneğin kadınları şiddetten koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı hukuksuzca imzayı geri çektiler. Şimdi yine kadınların can simidi olan Medeni Kanun’u tartışmaya açmışlardı biliyorsunuz” dedi.
Gençer, yeni yargı paketlerinde de kadınları hem kamusal alandan soyutlayacak, hem kazanılmış haklarını elinden alacak unsurlar yer aldığına da dikkat çekerek, “Kadına yönelik şiddeti önlemek için diye önerdikleri adımların bile altında aslında derinleşen bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaratma çabası olduğunu gördük” diye konuştu.
Cinsiyet eşitliğine ulaşmak için örgütlenmenin önemine de vurgu yapan Gençer, “Kadınların hayatın her alanında eşit ve özgürce, kararlarını kendi kendine alabildikleri bir hayatı var etmek için çabalıyoruz. Bunun şartı, ekmek gibi su gibi bir eşitliktir aslında. Toplumsal cinsiyet eşitliğine kavuşmamızın tek bir yolu var o da örgütlenmektir diye düşünüyoruz. Ne zaman ki bir hakkımıza saldırmaya çalışsalar, hiç çalışmasalar bile yeni haklarımızı kazanmak için mutlaka mücadele etmek durumundayız. Ancak biz mücadele edersek bu eşitliği sağlamak üzerine çeşitli politikalar üretilebilir. Ancak o zaman bu siyaset geliştirilebilir. Bu eşitliği ancak böyle sağlayabiliriz” dedi.