Berfin Şahin / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Milli Eğitim Akademisi kurulmasını da içeren Öğretmenlik Mesleği Kanunu teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Ancak yasaya ilişkin tartışmalar hala sürüyor.
Yasayı 9. Köy için değerlendiren Eğitim-Sen İstanbul 3 Numaralı Şube Başkanı Hüseyin Tosu, “Öğretmenlik fakültelerinde öğrenciler, dört yıl boyunca bu işin bilimsel altyapısını öğreniyor, pedagojik uzmanlık alıyor ve ciddi bir eğitimden geçiyorlar. Yani bu fakülteden mezun olan öğretmen adayları zaten bu işte uzman oluyorlar. Siz bu eğitimleri alıp uzmanlaşmış birini, herhangi bir lisans eğitimi almış biriyle aynı kefeye koyuyorsunuz. Dolayısıyla alınmış olan eğitimi niteliksiz hale getirip içini boşaltıyorsunuz, öğretmeni itibarsızlaştırıyorsunuz” diye konuştu.
“Öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırılıyor”
Milli Eğitim Akademilerinin, öğretmenlik eğitimi almayan herkesin rahatlıkla öğretmenlik yapabileceği algısını oluşturduğunu ifade eden Hüseyin Tosu, şunları söyledi:
“Bu yasada bizim itiraz ettiğimiz en önemli nokta eğitim akademilerinin kurulmuş olmasıdır. Bu eğitim akademileri birçok açıdan sorunludur; 30 ille sınırlı eğitim akademileri kurulacak ve farklı illerdeki aday öğretmenler, bu 30 kente gidip eğitime tabi tutulacaklardır. Bu durum en başta ekonomik açıdan sorunludur. Adaylık sürecinde verilecek olan ücret asgari ücret düzeyinde olup, bu durum aday öğretmenlere ekonomik bir külfet yaratacaktır. İkincisi, bu eğitim akademileri eğitim fakültelerini boşa düşüren, işlevsiz hale getiren bir misyona sahiptir. Ayrıca öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırmaya yönelik bir hamledir. Çünkü bu akademilere sadece öğretmen adayları değil, farklı lisans bölümlerinden mezun olanlar da girebilecek ve burada dört dönem eğitim gördükten sonra öğretmen olabilecekler. Böylece öğretmenlik mesleği değersizleştiriliyor ve itibarsızlaştırılıyor. Eğitimini almayan herkesin rahatlıkla öğretmenlik yapabileceği algısı oluşturuluyor. Öğretmenlik fakültelerinde öğrenciler, dört yıl boyunca bu işin bilimsel altyapısını öğreniyor, pedagojik uzmanlık alıyor ve ciddi bir eğitimden geçiyorlar. Yani bu fakülteden mezun olan öğretmen adayları zaten bu işte uzmanlaşıyorlar. Siz bu eğitimleri alıp uzmanlaşmış birini, herhangi bir lisans eğitimi almış biriyle aynı kefeye koyuyorsunuz. Dolayısıyla alınmış olan eğitimi niteliksiz hale getirip içini boşaltıyorsunuz, öğretmeni itibarsızlaştırıyorsunuz.”
“Çağdışı bir müfredata uygun öğretmen kitlesi yaratmaya çalışıyorlar”
Tosu, eğitim akademilerinin eğitim kadroları, buralarda verilecek eğitimin içeriği ve yapılanmasının belirsiz olduğunu da vurgulayarak, “Yani orada bir öğretmen adayı üç ya da dört dönem nasıl bir eğitime tabi tutulacak, buna dair bir belirsizlik var” dedi. İktidardaki AK Parti’nin “Kendi siyasal anlayışına uygun bir öğretmen tipolojisini oluşturmayı amaçladığına” ilişkin bir kaygı bulunduğunu da savunan Tosu, “Bu kanun, AK Parti’nin eğitimle ilgili projeksiyonunu yansıtan projelerinden biridir. Bizim için her açıdan gerici ve çağ dışı bir müfredatı hayata geçirdiler, şimdi de bu müfredata uygun bir öğretmen kitlesi yaratmaya çalışıyorlar. Bu akademilere öğretmen adayları alınırken disiplin cezası almamış olma şartı var. Bu da üniversitelerde sistem muhalifi olan ve bu nedenle ceza almış öğrencilerin önünü kesme gayesini taşıyor. Sisteme biat eden, çok fazla sorgulamayan bir öğretmen kitlesi yaratılmak isteniyor. Dolayısıyla bu yapı ileriki dönemler için büyük sorunlar yaratacak bir sistemdir” diye konuştu.
“Kariyer basamakları sistemi kurumsallaştırıldı”
Yeni yasa ile “kariyer basamakları sisteminin kurumsallaştırıldığına” da dikkat çeken Tosu, şunları söyledi:
“Daha önce bu duruma Anayasa Mahkemesi’ne gidilerek itiraz edilmiş ve karar iptal edilmiştir. Şimdi arkadan dolanılarak aynı düzenleme, bu yasayla önümüze getiriliyor. Kariyer basamaklarının, özellikle sözleşmeli öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen şeklinde tasnif edilmesi, karışık bir yapı oluşturmakta ve buna uygun bir ücretlendirme yapılması, öğretmenler arasındaki işbirliği, kollektif anlayış ve iş barışını bozan bir yaklaşıma sebep olmaktadır. Eğitim fakültesini bitirmiş öğretmenlerimiz zaten uzman olarak mezun oluyorlar. Öğretmenlik zaten uzmanlık gerektiren bir alandır. Dolayısıyla bu ünvanın alınması için öğretmenlerin ekstra bir sınava tabi tutulmasını ve buna göre ücretlendirme yapılmasını doğru bulmuyoruz. Aynı işi yapan öğretmenler çok farklı ücretler almakta ve bu uçurum gittikçe artmaktadır. Bu durum eşitlik anlayışına aykırıdır. Burada talebimiz bu ünvanların ortadan kaldırılması ve öğretmenlerin en azından yoksulluk sınırının üzerinde ücret almalarıdır.“
MerhabalarÖğretmenlik mesleği asla hafife alınacak bir meslek değildir. Geleceğimiz olan yeni kuşakların eğitiminden sorumlular sizlere şöylere örnek vereyim 1. Dünya savaşında Mustafa Kemal ATATÜRK cephede öğretmenleri görevlendirmemiştir ki gelecek nesiller eğitilebilsin. Savaştan sonra şu sözleri söylemiştir “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.” Herhangi lisans eğitimi almış birinin öğretmenlik gibi kutsal bir meslekle kıyaslanması söz konusu bile olamaz. Günümüzde bazı siyasetçilerin açıklamalarında eğitim seviyesi yükseldiği zaman oy oranımız düşüyor şeklinde açıklamaları var ve bu yüzden öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırıp eğitim seviyesini düşürmeye çalışıyorlar fakat başaramayacaklar. Cumhuriyetimizi kurtaracak olan fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesilledir.Bu konu hakkındaki haberlerinizle bu konulara dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim.