Haber: Sedat Türlü – Van
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun (KCDP) 2023 yılı Mayıs sonunda açıkladığı verilere göre 122 kadın erkekler tarafından katledildi. Neredeyse her gün gerçekleşen çocuk istismarı ve kadın cinayetlerinin failleri özellikle kadın gazeteciler tarafından ifşa ediliyor, kadınların ön aldığı kamuoyu baskısı ile failler cezalandırılabiliyordu. Ancak 18 Ekim 2022 tarihinde yürürlüğe giren Dezenformasyon Yasası ile kadın gazetecilerin işi daha zorlaştı. Kadın gazetecilere yürürlüğe giren ‘Sansür yasasının’ mesleklerini nasıl etkilediğini sorduk.
Basın özgürlüğünü tehdit eden unsurların adeta yasal hale getirildiğini belirten Artı TV Muhabiri Şirin Bayık, ülkede yürürlüğe giren kararlar ve kötü durumların daha fazla kadınları etkilediğini dile getiriyor. Bayık, “İfade özgürlüğü açısından, basın olarak böyle bir zemine sahip değiliz. Basına yönelik mevcut baskı ve engellemeler devam ediyor. Farklı sesler ve çoğulcu bakış açılarının önüne geçme politikalarını görebiliyoruz. Sansür yasasıyla, mevcut hükümet basını hizalamayı amaçlıyor. Amaç gazetecileri engelleme, yargılama ve susturma politikası. Sansür yasası sadece basını değil toplumu da tehdit eden bir yasa” diyor.
Sansür yasasından önce de hükümet politikalarının kolayca eleştirilemediğini ifade eden Bayık, yasanın yeni dönemde tek taraflı yargı süreçlerini resmileştirdirdiğini şu sözlerle anlatıyor;
“Muhalif medyada çalıştığımız zaman eleştirebiliyoruz ancak eleştiri dozajı artık sansür yasasına takılabiliyor. Özellikle son dönemde tutuklanan gazetecilerin eleştiriden çok usulsüzlük ve yolsuzlukları öne çıkardıklarını görüyoruz. Sinan Aygül sansür yasasına ilk takılan gazetecilerden. Yaptığı haber Bitlis’in Tatvan belediyesinde yaşanan yolsuzlukla ilgiliydi. Öyle görünüyor ki gazeteciler mesleklerini sürdürmek dışında sürekli bu yargılamalar ile uğraşacak. Çünkü yasa eleştiriyi yasaklayan bir yasa, buradan hareketle aslında ifade özgürlüğüne vurulan bir darbe.”
Mevcut durumda kadın gazeteci olmanın zorluğuna vurgu yapan Bayık, “Çalışma hayatımızda herhangi bir pozitif ayrımcılık uygulanmıyor. Basın açıklamalarında da aynı şekilde polis şiddetine uğradığımızda da pozitif ayrımcılığa maruz kalmıyoruz. Her birimiz en ufak sosyal medya paylaşımımızda bile bu yasanın psikolojik etkisini yaşarken, mesleğimizde bizi geriye itmeye neden oluyor. Hukuki süreçler hepimizi yoran dönemler oluyor. O nedenle bir bütün olarak her türden insanın psikolojik yıpranma yaşayacağı bir yasa. Bir feminist yürüyüşü veya bir onur yürüyüşü haberinde aykırılık olduğunu söyleyip hemen üstünü örtmek ve susturmak isteyecekler. Sansür yasası bu nedenle onlar için çok kullanışlı olacak” sözlerine yer veriyor.
Gazeteciliğin bugüne değin zaten zor koşullarda yapıldığını, Türkiye’de basına her zaman uygulanan bir sansür olduğunu vurgulayan Serhat News Muhabiri Zelal Zahidenur Sarı ise mesleğinde sansür yasası ile birlikte yaşadığı zorlukları şu sözlerle ifade ediyor;
“Sansür yasası kadınlar için çok daha farklı bir anlam ifade ediyor. Bir kadın olarak patronunla, güvenlik güçleriyle, aile bireyleri ve toplumla karşı karşıya kalıyorsun. Ayrıca iş yerinde erkek bir gazetecinin senden daha önce yükselme ihtimali var. Patron, ‘o erkektir gece gider, gündüz gider, çok daha hızlıdır, işte pratiktir, sıkıntısı olmaz’ diye düşünür. Dönüp, haber için görüştüğün kaynağa bakıyorsun, seninle görüşmeyi adeta -istismara açık bir alan- olarak görüyor. Onunla konuştuğunda gülümseyemiyorsun bile, çünkü bunu yanlış anlayabiliyor, ayrıca seni ciddiye almıyor, sokakta kameramanın ya da stajyerin kimse, örneğin eğer erkekse önce onu dikkate alıyor. Bütün bunların yanında sansür yasasının zorluklarını da yaşıyoruz.”
Son zamanlarda gazetecilere yönelik artan baskılara değinen Sari, “Güvenlik güçleri ile de karşı kaldığında önce kadını alt etmeye çalışıyorlar. Çünkü kadın onlar için zayıf. Yani kadına yaptığı müdahalede daha başarılı olabiliyor ve etrafındakilere daha çabuk gözdağı veriyor. Kadınlar için gazetecilik zaten çok taraflı bir tehdit altındaydı. Sansür yasası aslında her şeyin pik yaptığı bir dönemde meclisten geçirilmeye çalışıldı. Bir seçim ısrarı vardı, ülkede ekonomik kriz gibi başat bir sorun vardı ve kadınların aslında hedef olduğu, kadın cinayetlerinin arttığı bir dönemdi. Biz de bütün gazeteciler gibi en fazla sanırım sansür yasasındaki hapis cezasını gösteren 29. maddeyi tartıştık. Türkiye’de zaten cezaevi koşulları ortada, çok sayıda tutuklu gazeteci var ve onlara uygulanan sansür ortada. Gazeteci tutuklandıktan sonra iddianame hazırlanıyor, darp ediliyor dahası birçok problem yaşanıyor. Bu anlamda zaten caydırıcı bir maddeydi. Şimdi adeta meslekten vazgeçmeyi düşünmene yetecek bir madde.”
Sarı, özellikle kadınların gazetecilik alanında daha çok yer alma çabasına dikkat çekerek, “Kadınlar zaten karşı karşıya oldukları tehditlerle zoru yaşarken bir de hapis cezası ile tehdit edilmekten elbette imtina ediyorlar. Ha, peki bundan vaz mı geçtiler? Elbette vazgeçmediler. Örneğin kadın gazeteci sayısı her gün artıyor. Türkiye’de iletişim fakültesi sayısı geçmişe oranla artmış durumda ve burada eğitim gören kadın sayısı da bir o kadar yükselişte. Öte yandan zaten bütün haber merkezleri gazetecilerin tamamı için bir okul niteliğinde ve buralardan yetişen çok sayıda kadın gazeteci de var. Ancak, şimdi daha önce kurumlar eliyle, güvenlik güçleri eliyle gayri resmi bir şekilde uygulanan sansür ya da gazetecilere yönelik bütün tehditler sansür yasası ile resmi bir hal kazandı” dedi.
En çok kadın haberciliği alanına odaklandığını söyleyen Sarı, sebebini şöyle anlatıyor;
“Çünkü sansür yasasından kadın haberciliği de etkileniyordu. Bir gazetecinin bir iddiayı haberleştirebilme durumu, o iddia ile ilgili güçlü bulgular varsa gayet mümkündü. Ama sansür yasası ile birlikte bunun somut delillere, görüntülere dayatılması büyük bir sorun teşkil ediyor. Çünkü bırakın bu istismar meselelerinin çoğunda görüntü ve ses kaydının olmasını, eğer gerekli sürede müdahale edilmemişse, bir sağlık muayenesi geciktiğinde, birçok şeyi görmek, tespit etmek pek mümkün değil. Şimdi yeni yeni durum, karşılıklı olarak hem kadın gazetecileri etkileyen, hem de kadın haberciliği alanını etkileyen bir ortam yarattı.”
Psikolojik anlamda da yasanın gazetecileri etkilediğinin altını çizen Sarı, “Gazetecilerin çalışma alanı zaman zaman kendi hayatları da olduğu için maruz kaldıkları olayları yazmakta zaten zorlanıyorlardı. Ya da bir yayın kuruluşunda bir haberin üç editör tarafından okunduğu bir tarz var. Haber siteleri hiçbir şeyi gözden kaçırmak istemediği için gayet normal karşılanırken sansür yasası ile beraber bu çok daha hassas bir hal aldı. Şimdi kendini koruma kaygısı, kurumu koruma kaygısı gibi unsurlar birleşince, gazeteciyi özgür bir şekilde haber yapmaktan alıkoyuyor. Resmileşen sansür yasası aslında psikolojimizi bu anlamda çok etkiledi.Yazdıklarımızı üç editörün elinden geçeceğini bilsek bile defalarca okumak durumunda kalıyoruz. Bu durum gerçekten insanların haber alma hakkını bile etkileyecek kadar ciddi bir konu. Çünkü bu çekincelerle basına yansımayan, sümen altı edilen birçok dosya, birçok haber var. Bunların sayısının artması çok olağanlaşacak. Önemli bir olay, gazeteciye denk geldiğinde –yazamama durumu- artık çok olağan bir duruma dönüştü. Hatta çok rahatlıkla şu örneği verebilirim iki kadın gazeteci Van’da sokakta sokak röportajı yaparken artık güvenlik şubesi yerine trafik polisi bile bizi durdurabiliyor, hatta ‘şunu soramazsınız bunu yapamazsınız’ şeklinde uyarılarda bile bulunuyorlar” diye konuştu.
Sarı sansür yasası sonrasındaki yaklaşımları da şöyle dile getirdi:
“Zaten fiziki anlamda o kadar fazla sansüre maruz kaldığımız ve bununla mücadele ettiğimiz için, bir de zihnimizde kendi oluşturduğumuz sansüre maruz kalmak, bu işi profesyonel anlamda yapmamızı olumsuz etkiliyor. Kadınların maruz kaldığı sansür tamamen elini kolunu bağlarken bu durumda somut delil olmadan kadın toplumsal cinsiyet ve LGBTİQ haberlerinin çoğunda istismar ve somut delilin olamaması, bunların yasal anlamda üstünün örtülmesi anlamına geliyor. Aksi halde haberi yaparsan da zaten yasa seni cezayla tehdit ediyor. Bu bağlamda sansür yasası hem kadınlar ve kadın gazeteciler için hem de bölgedeki bütün gazeteciler için bir risk oluşturuyor.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.