Ömer Karakuş
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023’te meydana gelen ve bölgedeki pek çok ile büyük yıkım getiren depremlerin üstünden 2 yıldan fazla bir süre geçerken, bu büyük felaket çok farklı kesimleri olduğu gibi gazetecileri de pek çok açıdan olumsuz etkiledi.
Depremlerden sonra bu bölgedeki şehirlerde kira başta olmak üzere her kalemde gelen yüksek zam oranları yerel basının nefes alamamasına neden oldu. Deprem öncesinde Adıyaman’da düzenli olarak çıkan haftalık gazeteler yüksek zam oranları sonrasında çıkamaz duruma geldi.
Şehir merkezinde reklam veremeyecek esnafların ve iş insanlarının olmaması haftalık gazetelerle birlikte radyoları da olumsuz yönde etkiledi. Şehir merkezinde ve dağda bulunan vericileri için iki ayrı elektrik faturası ödemek zorunda kalan radyo sahipleri 2 yıla aşkın süredir zor günler geçiriyor.
Adıyaman’da ayakta kalman mücadelesi veren radyo sahipleri kamu spotlarının kendilerine ücret dahilinde verilmesini talep ederken, 2 yıla aşkın bir süredir her ay zarar ettiklerini söylüyorlar.
Hatay ve ilçelerinde yaşayan gazeteciler de depremden bu yana zor günler yaşadıklarını söyleyerek ofisleri yıkılan gazetecilerin yeniden eski günlerine dönmelerinin bir hayli zaman alacağını düşünüyorlar. Bütün zorluklara ve sorunlara rağmen Hatay’da haber yapmak için zor koşullarda mücadele eden gazeteciler, halkın sesini duyurmak için yoğun çaba sarf edeceklerini belirtiyorlar. Depremi birebir yaşayarak iki yıla aşkın bir süredir gazetecilerin yaşadıkları sorunları anlatan depremzede gazetecilerle 9. Köy için konuştuk.
Selahattin Alptekin
1994 yılından bu yana Adıyaman’da gazeteci olan “Tek FM” imtiyaz sahibi, Medya Tek Gazetesi Sorumlu İşleri Müdürü Zeynel Selahattin Alptekin, 6 Şubat depremleri sonrasında Adıyaman basının çok zor günler yaşadığını vurgulayarak kayıplarını şöyle aktarıyor: “Depremlerin üzerinden 2 yılı aşkın bir süre geçti. Ülkemizde depremde en çok gazetecinin hayatını kaybettiği il Adıyaman. 14 meslektaşımızı kaybettik. O arkadaşlarımızla sürekli olarak beraberdik, onları saygı ile anıyorum.“
Depremde Adıyaman’da yakınını kaybetmeyen insan yok gibi olduğunu söyleyen Alptekin, deprem sırasında gazeteciliği hangi koşullarda sürdürdüklerini şu sözlerle anlatıyor:
“O günleri ne zaman hatırlasam ağlayasım gelir. Her yerden çığlık sesleri yankılanıyordu. O zor şartlarda radyomuzu bir çadıra taşıyarak yayınlarımıza başlamıştık. Daha sonrasında yaz sıcağından dolayı çadırda bulunan bütün cihazlarımız yandı. Fakat bu bizim kurum için önemli değildi, çünkü o zor günlerde yayınlarımızı yapmak zorundaydık. Yapmış olduğumuz yayınlarda bizlere ulaşan her depremzedenin sesini yetkililere duyurmaya çalıştık. Daha sonrasında Atatürk Bulvarı’nda gazeteciler için tahsis edilen basın sitesinde hizmet vermeye başladık. O alanın rezerv alanına eklenmesinden sonra orada birkaç ay yayın yaptık. Bugün de Adıyaman Valiliği ile Adıyaman Belediyesi tarafından biz gazetecilere tahsis edilen basın sitesinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.“
Alptekin, çok zor şartlarda ayakta kalmanın mücadelesini verdiklerini söyleyerek, depremlerle birlikte Adıyaman şehir merkezinde neredeyse esnaf kalmadığını, kalan esnafın da radyolara ve gazetelere reklam verecek gücü bulunmadığını kaydediyor. Alptekin şöyle konuşuyor:
“Biz radyoların ve haftalık gazetelerin tek reklam alanı esnaflardır. Fakat deprem bölgesinde esnafların reklam vermek gibi bir durumları söz konusu değil. Çünkü Adıyaman’daki esnaflar da iş yapamadıkları için çok zor günler geçiriyorlar. Yerel basın olarak 2 yıla aşkın bir süredir yaşadıklarımızı biz biliriz. Bütün birikimlerimizi radyomuzun ve gazetemizin ayakta kalması için harcadık. Bundan sonra ne yapacağımızı biz de bilmiyoruz.”
Adıyaman’da yayınlanan haftalık gazete sahiplerinin deprem sonrası yaşadıkları sorunları da aktaran Alptekin şunları kaydediyor: “Bizler Basın İlan Kurumu’ndan resmi ilan alamadığımız için günlük gazeteler gibi haftalık gazetelerimizi sürekli olarak çıkaramıyoruz. 2000’li yılların başında kurmuş olduğumuz Adıyaman Medya Tek Gazetesi’ni ayakta tutmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Fakat Adıyaman’da haftalık gazetelerin ayakta kalması çok zor. Baskı ücretlerine gelen zamlardan sonra baskı yapamaz hale geldik.”
Depremlerin ardından yaşanan hayat pahalılığının en yüksek olduğu illerden birinin Adıyaman oluğunu belirten Alptekin, “Adıyaman’da gazeteci olarak bir kurumu ayakta tutmak kolay değil. Bir defa bu şehirde reklam verecek firma yok. Ulusal ajanslar da yerel gazetelere reklam vermiyor. Deprem öncesi haftalık gazeteler ayakta kalmaya çalışıyordu. 6 Şubat’tan bu yana ise hiçbir haftalık gazete sahibi düzenli olarak gazetesini çıkaramıyor” diyor.
Alptekin, gazete sahiplerinin vergilerini ödeyemedikleri gibi Bağ-Kur prim ücretlerini de ödeyemediğine işaret ederek, taleplerini şöyle sıralıyor:
“Adıyaman, Hatay, Malatya ve Kahramanmaraş illerine yönelik vergi indirimlerinin mutlaka yapılmasını talep ediyoruz. Çünkü depremin yaşandığı iller arasında bu dört ilde gazetecilerin ve diğer meslek gruplarının eski günlerine dönmesi bir hayli zaman alacak gibi. Depremin vurduğu bu illerde hiç kimse para kazanamıyor ki iş yapsın. Bu sebeple bu konuda devlet yetkililerinin girişimde bulunmasını talep ediyoruz. Depremden sonra Adıyaman’da bulunan radyolar elektrik faturalarını ödeyemiyor. Hem şehir merkezinde hem dağdaki vericilerimiz için iki ayrı faturayı ödemek zorundayız. Deprem bölgesindeki basın işletmelerine yönelik elektrik indirimi mutlaka olmalı.“
6 Şubat depremlerinden sonra birçok gazetecinin Adıyaman’da mesleği bıraktığını ifade eden Alptekin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gazetecilik mesleği fedakarlık isteyen bir meslek grubu. Bir gazetecinin asla mesaisi olmaz. Fakat bir şekilde bu işi seven iletişim fakültesi mezunları veya bu işin okulunu okumayan genç gazeteciler 6 Şubat depremleri sonrası gazetecilik mesleğini bırakmak zorunda kaldı. Bu durumun sebeplerinin başında yaşanan hayat pahalılığı ve gençlerin daha yorulmayacakları bir işi tercih etmeleri geliyor. Bir de Adıyaman’da birçok kurum deprem sonrası küçülmeye gitti. Eğer para kazanamazsanız personele nasıl maaş vereceksiniz?“
Akın Bodur
6 Şubat depremlerini yaşayan gazeteci Akın Bodur, Hatay ve İskenderun’da gazetecilerin en büyük sorununu kendi perspektifinden şöyle aktarıyor:
“İskenderun ve Hatay’da basının asıl sorunu, 1960 ve 1961 yılında resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe giden 195 ile 212 sayılı yasalar ve Basın Kartı Yönetmeliğinin uygulanmaması. Bu yasaların uygulanmaması farklı kişilerin ‘gazeteciyim’ diye yerel yöneticilerin veya siyasetçilerin basın toplantılarına rahatlıkla katılmasına yol açıyor. Gazetecilik, Anadolu’da maalesef bir anlamda çilingir gibi her kapıyı açtığı düşünülen bir anahtar ve bu anlamda da en fazla kullanmaya çalışılan ve yozlaştırılan bir meslek alanı. Bu sorun düzelmeden mesleğin diğer sorunlarını düzeltmek mümkün değil gibi görünüyor.”
6 Şubat depremleri sonrasında Antakya’daki gazetecilerin karşılaştıkları sorunları anlatan gazeteci Duygu Ertaş, şunları kaydediyor: “Dünyanın en büyük şantiyesinde binalar yükseliyor ama hala sorunlar çözülmüş değil. Burada ulaşım ciddi bir sorun. TIR, kamyon, beton mikserleri trafiği ele geçirmiş durumda, her gün onlarca kaza oluyor. Konteynerlerde yaşam çok zor, elektrik kesintileri sürüyor. Dağıtılan TOKİ’lerde çok az oturan var. Daha binalara yerleşilmesine epey vakit var. Basın olarak her gün enkazlar içinde olmak psikolojik olarak zor olsa da depremzedelerin sorunlarını duyurmak ve sorunları biraz olsun çözüme kavuşturmak için uğraşıyoruz.”
Duygu Ertaş
Ertaş, Antakya merkezin hala enkaz altında olduğunu, sadece Cumhuriyet alanı ve Atatürk Caddesi’nin iyileştirildiğini söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu görünen kısım. Bir de görünmeyen kısımda hala zorluklar aşılmış değil. Ofisi yıkılan basın mensupları için hayat daha zor. 2 yıldan sonra psikolojik olarak daha yeni yeni kendimize geliyoruz. Elektrik kesintileri her gün oluyor. Elektrik kesintileri bizim hızlı haber ulaştırma gündemi takip etme gibi durumlarımızı zorlaştırıyor. Depremzedelerin sorunlarını yetkililere ulaştırmak ve çözümünü kolaylaştırmak için her gün uğraşıyoruz.”
Enkaz alanında çalışmanın psikolojik açıdan da çok yıpratıcı olduğunu belirten Ertaş, “Psikolojik olarak iyileşememek bizi zorluyor ve sansüre maruz kalıyoruz. Sorunları yazdığımız zaman hoşnut olmuyorlar, hep iyi gösterilsin istiyorlar. Biz de depremzedelerin sorunlarını ve Hatay’ın ayağa kalkmak için gösterdiği çabayı yazıyoruz. Dijital medya iyice yaygınlaşınca elinde telefon alan herkes basın olarak gazeteci olarak dolaşıyor. Bu da gerçekten emek veren ve sorunlarla boğuşan gazetecilerin işini zorlaştırıyor. Takipçi kazanmak için acıdan beslenen insanlar hala var, özellikle deprem bunun için çok iyi malzeme ediliyor” diyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.