DOLAR 27,1479 0.08%
EURO 29,0073 0.11%
ALTIN 1.680,480,38
Ankara
23°

AÇIK

Avukatlık mesleğinde nitelik mi, nicelik mi?

Avukatlık mesleğinde nitelik mi, nicelik mi?

2023 itibarıyla 17 bin 321 yeni avukat mesleğe başladı. Meslekte sayı artışıyla birlikte niteliğin düştüğünü belirten uzmanlar, “Avukat Mesleğine Giriş Sınavı”nın acilen uygulanması çağrısı yaptı. 

ABONE OL
1 Şubat 2023 00:00
Avukatlık mesleğinde nitelik mi, nicelik mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye Barolar Birliği’nin açıklamasına göre 2023’te 17 bin 321 yeni avukat ruhsatını alarak mesleğe başladı. YÖK’ün paylaştığı son verilere göre Türkiye ve KKTC’de bulunan toplam 92 hukuk fakültesi geçen yıl 17 bin 857 mezun verdi. Hem hukuk fakültesi, hem de mezun sayısında yaşanan bu enflasyon, “hukukta nicelik, niteliğin önüne mi geçiyor” sorusunu ortaya çıkardı. 

9. Köy’e açıklama yapan uzmanlar, bu konudaki soruları yanıtladı. 

Fakülteler arasında uçurum var

Türkiye Barolar Birliği’nin verilerine göre güncel avukat sayısı 174 bin 533. Bu sayıyı diğer ülkelerle karşılaştıran İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, “Almanya’da da sayı 166 binlerde, ama bizdeki gibi artmıyor, hatta son zamanlarda sabitlenmiş gibi. İtalya ise AB içerisinde Yunanistan’dan sonra kişi başına en çok avukat düşen ikinci ülke. Diğer ülkelerdeki sayılara bakınca, ülkemizdeki avukat sayısı nüfusumuza göre çok değil denebilir” dedi. Adem Sözüer

Sözüer, Türkiye’de asıl sorunun hukuk fakültesi sayısında olduğuna, bunun sonucunun “bir felaket” doğurduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu;

“Esas sorun herhangi bir planlama yapılmadan onlarca hukuk fakültesinin açılması ve yine kısa sürede avukat sayısının katlanarak hızla artması ve bu artışın devam etmesi. Hukuk fakülteleri arasında kalite bakımında uçurumlar oluştu. Nitelikli eğitim ve öğretim olmayan fakültelerden binlerce mezun veriliyor. Bunlar ciddi bir staj yapamadan avukat oluyor. Asgari ücretin altında çalışmak zorunda kalan, iş bulamayan genç avukatlar var. Kabahat onların değil. Kabahat, imkân ve ihtiyaçlara göre planlama yapmadan, yeterli öğretim elemanı ve alt yapı olmadan hukuk fakültesi açanlarda.”

Temel sorun hukuktan kopuş
 

Avukatlık mesleğinin de bu durumdan olumsuz etkilendiğini açıklayana Sözüer, “Avukatlık mesleğinin gücü, savunma hakkının etkin şekilde hayata geçmesi, hukuk devletinin varlığı bakımından çok önemli. Her rejimde hâkim ve savcı olur ama, gerçek avukatlık ve etkin savunma demokratik hukuk devletlerinde vardır. Avukatlığa, bu perspektiften bakılmadığı için popülist uygulamalarla, “her mahalleye” bir hukuk fakültesi açıldı” dedi. 

Diğer yandan, “avukatlık mesleğinin sistem dışına itildiğine” de vurgu yapan Sözüer, şöyle dedi;

“Meslek örgütleri zayıflatıldı, barolar bölündü. Bu bölünmeyle siyasi iktidara bağlı bir avukatlık oluşturulmak istenirken, diğer yandan, siyasi referanslarla hâkim ve savcı alınıyor. Böylece özerk, bağımsız olması gereken hâkim, savcı ve avukatlar iktidar partisinin aktörleri haline getirilmek isteniyor. Görüldüğü üzere esas sorun avukat sayısı değil. Esas sorun, hukuka bakıştır. Bir iktidar hâkimi savcıyı ve avukatı, hükümetin emrindeki bir tür memur gibi görüyorsa burada temel sorun avukatın sayısı değil. Temel sorun hukuktan ve üniversite anlayışından kopuştur.”Fotoğraf: Serra Akcan (csgorselarsiv.org)​

“Aile avukatlığı adliyedeki iş yükünü azaltabilir”

Her yıl artan hukuk fakültesi mezunlarının sayısını azaltmak için hukuk fakültelerini kapatmanın yanlış olacağını da savunan Sözüer, çözüm önerilerini ise şu şekilde sıraladı:

“Kapatmak yerine avukat, hâkim, savcı ve noterlik mesleklerine giriş için objektif bir devlet sınavı getirilmeli. Bu sınavı iki veya üç kez başaramayan hukuk mesleğine girememeli, fakülte mezunu olarak başka meslek yapmalı. Devlet sınavını başaranların, yargı ve diğer kurumlarda çalışarak ücret alarak yaptıkları bir staj olmalı. Ardından hâkim, savcı ve avukatlığa geçiş sağlanmalı. Bazı işlemler için avukatla iş yürütme zorunluluğu olmalı. Bizde hukuki işlemler öncesi avukata danışma adeti yok, çoğu zaman insanımız avukata işleri karıştığında gider. Her vatandaşın uyuşmazlık çıkmadan önce de avukata ulaşması etkin hukuki yardım alması ve hukuk sigortası gibi sistemleri etkinleştirme gerekir. Bu sistemler artan avukat sayısının istihdamından öte, adliyenin iş yükünü, uyuşmazlık sayılarını da tıpkı halk sağlığında olduğu gibi vakalara önceden müdahale ederek azaltır. Bu sorunlara odaklanılırsa aile avukatlığı uygulaması yerinde ve faydalı olacaktır.”

“Ruhsat aldıktan sonra iş soran meslektaşlarımız var”
 

Avukat sayısındaki hızlı artışın avukatlık mesleğini itibarsızlaştırdığını söyleyen Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu da, bu durumun en önemli sebebi olarak hukuk fakültelerinin kontrolsüzce artmasını işaret etti. Köroğlu şöyle konuştu;

“2000’lı yıllardan itibaren Türkiye’de yıllık avukat sayısındaki artış oranı yıllık yüzde 5’lerde iken 2019’dan itibaren yüzde 20’ye ulaştı. Ruhsat törenlerinde 200’e yakın meslektaşımıza ruhsat veriyoruz. Bu gençlerin çoğu ertesi gün iş bulabilmek için bizi arıyor. Meslektaşlarımız büyük bir işsizlik ile karşı karşıya. Geçen hafta Ankara’da bulunan üniversitelerin hukuk fakültesi dekanlarıyla görüştük. Daha fazla hukuk fakültesi açılmaması için YÖK ile görüşme kararı aldık. Varolan hukuk fakültelerinin de akredite edilmesini talep edeceğiz. Yani fakültede yeterli sayıda profesör olmayan hukuk fakültelerinin gerekirse bir süreliğine kapatılması da taleplerimiz arasında olacak. Üniversite sınavlarında hukuk fakültelerine girişte uygulanan katsayının aşağıya çekilmesini isteyeceğiz. Çünkü geçen sene 100 bine çekilme kararına rağmen 120 binlere kadar kat sayı esnetilmişti. Bizim talebimiz 50 binlere çekilmesi olacak. Ve fakültelerin kontenjanlarının da azaltılması gerektiğini düşünüyoruz. Burada amacımız hukuk fakültelerine az sayıda ama niteliği yüksek öğrencilerin alınması.”Mustafa Köroğlu
 

Avukatlık sınavı belirsizliğini koruyor
 

Türkiye’de çok sayıda hukuk fakültesi olmasını “can yakıcı bir sorun olarak” nitelendiren Köroğlu, Türkiye’de ihtiyaçtan fazla sayıda hukuk fakültesi mezunu olduğunu belirtti. Köroğlu, “Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hakim ve savcı ihtiyacı açığa çıktı. Bu ihtiyaç da alımlarla gideriliyor. Asıl sorun avukat sayısındaki artışta. 2024’te uygulanması öngörülen Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı hakkında henüz ortada hiçbir netlik yok. Sınavı kim uygulayacak, paydaşlar kimler olacak, içeriği nasıl olacak bilinmiyor. 2002 yılında aynı sınavın yapılma kararı alınmış ve bir günde bu karardan vazgeçilmişti. Bütün endişemiz, sınavın tekrar kaldırılması” dedi. 

 

“Mevcut avukatlar da sınava girmeli”

Popülist uygulamalardan vazgeçilmesi gerektiğini ekleyen Köroğlu, şöyle dedi;

 “Kontenjanlar düşürülse ve fakülte sayıları azaltılsa da bu sınava ihtiyacımız var. Dünyanın her yerinde bu türlü mesleki sınavlar var. Almanya ve Fransa’da hukuk fakültesini bitiren bir kişi avukat olabilmek için bir sınava girmek zorunda. Ve bu sınavı üç seferde geçemediği zaman ömrü boyunca avukat olamıyor. Hatta mevcut avukatlar da sınava girmeli. Mevcut avukatlar için her beş yılda bir sınav yapılsın ve sınavı geçemeyen avukatların ruhsatları askıya alınsın. Objektifliğin sağlanması açısından sadece sınavın düzenlenmesinde sadece Adalet Bakanlığı değil Barolar Birliği ve üniversitelerin de olması lazım. Kanun bilgisinin yanında sosyal yeteneklerin, yazabilme kabiliyetinin ölçülebileceği bir sınav olmalı. 2002 yılında sınav uygulanmaya başlansaydı, hukuk meslekleri bu kadar zor durumda olmazdı.”

İşçi avukatlar sorunundan sonra işsiz avukatlar sorunu yaşanıyor

Ruhsatını alan genç avukatların başka avukatların yanında çalışmasını ise Köroğlu şu şekilde yorumladı:
“Avukatlık mesleğinin en büyük özelliği bağımsız olmasıdır. Şu andaki durum ise bir avukatlık şirketinde başka bir meslektaşının altında çalışan işçi avukatları ortaya çıkardı. Bu avukatların çalışma koşulları çok kötü, asgari ücretin de artmasıyla birlikte birçok büro meslektaşlarımızı işten çıkarıyor. Ve mesleğimizde aslolan birlikte çalışma ahlakı kayboldu. Stajyer avukatlarımızın maaş alamamasına, işçi avukatların asgari ücretten maaş almasına kulak tıkandı. Fakat şimdi de işsiz avukatlar sorunuyla karşı karşıyayız. Hakim ve savcı stajyerleri maaş alabilirken stajyer avukatlar yol parasına çalışıyor. 3 bin iş arayan avukat varsa avukat arayan büro sayısı 10.”

“Aile avukatlığı iş alanlarını artıracaksa olumlu bir girişim”

Avukatların kendilerine ait bürolarını açmasını teşvik ettiklerini söyleyen Köroğlu, “Yeni meslektaşlarımızın avukatlığın bağımsız olma halini yaşamalarını ve kendileri büro açmalarını tavsiye ediyorum. Fakat burada da avukatların iş alanlarını artırmak gerekiyor. Tapu devirlerinde noterlere yetki verildi. Buradaki ekspertiz süreçleri avukatlara verilmeli. Belli tutardaki sözleşmelerin yapılmasında avukatlar görevlendirilmeli” diye belirtti. 

Mevcut hükümet, Türkiye Yüzyılı konseptiyle hazırladığı yeni seçim beyannamesinde her aileye bir avukat atanacağı vaat etmişti.  Aile avukatlığı ile yargı sistemindeki yükün azaltılması hedefleniyor. Kişiler hukuki işlemleri için avukatlarına danışırken avukatların ücretini devletin ödemesi planlanıyor. Aile avukatlığı uygulaması hakkında baroların bilgilendirilmediğini ekleyen Köroğlu, “Avukatların iş alanlarını artırması hedefleniyorsa olumlu bir girişim. Zaten her şirkette bir avukatın zorunlu olması gerektiğini söylüyorduk. Aynı durumun yurttaşlar için de olması, önleyici hukuk hizmetlerinin verilmesini sağlar ve hukuki hataların önüne geçer. Hukuki ihtilafların azaltılmasına yardımcı olabilir. Fakat nasıl bir planlama yapıldığının barolarla paylaşılmasında yarar var” dedi. 

HABER : Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar / Fotoğraf: Serra Akcan (csgorselarsiv.org)

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.