Burak Altınok / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Avrupa Birliği’nin 1979 yılında gıda ve yemde güvenlik amacıyla hayata geçirdiği ve 2014 yılında tüketicilerin kullanımına açtığı Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi (RASFF) verilerine göre mayıs ayında Türkiye’den ihraç edilen 29 gıda ürününden 20’si ilgili ülkeler tarafından sınırda reddedildi.
Mayıs ayında ihraç edilen 6 kategoride 16 farklı gıda ürünü, içinde 13 farklı yasaklı madde veya maddelerin aşırı kullanımı nedeniyle 11 farklı ülke tarafından bildirim aldı. Kuru incirden ketçaba, plastik kaşıktan kuzu kulağına kadar farklı kategorilerde gıda ürünleri geri çevrildi. (Geri bildirim alan tüm gıdaları bu linkten inceleyebilirsiniz.)
En fazla çevrilen gıda ürünü 6 geri bildirim ile kuru incir, 5 bildirim ile taze limon ve 3 bildirim ile taze incir.. Geri bildirim alan gıdaların yanı sıra, gıda ile temas malzemesi kategorisinde yer alan plastik kaşık ve seramik tabağın da bulunması dikkat çekti.
Bulgaristan 8 bildirim ile en fazla bildirim veren ülke olurken, Fransa 6, Hollanda 4, Slovenya ve Finlandiya 2, Danimarka, Hırvatistan, İspanya, İsviçre, Yunanistan ve Avusturya birer bildirimde bulundu. Ayrıca bildirim alan 20 gıda ürünü “ciddi” olarak sınıflandırılırken, 6 ürün “potansiyel olarak ciddi”, 2 ürün ise “ciddi değil” kategorisinde yer aldı.
Bildirim alan gıda ürünlerinde 13 farklı maddeye rastlanıldı. En çok rastlanan madde aflatoksin B1 – mikotoksin (8) olurken, AB tarafından kullanımı 2020 yılında 0,01 mg/kg ile sınırlandırılan ve aslında 2016 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ithali ve üretimi durdurulan klorpirifosmaddesinin olması da dikkat çekti.
Gıda Güvenliği Komisyonu Başkanı Mete Yolaş tablonun vahim olduğunu söyledi. Gıdalarda bulunan maddelere ve gıdaların insan sağlığına zararlarına dikkat çeken Yolaş şunları ifade etti: “Türkiye’nin ihraç ettiği gıdalar en çok aflatoksin ve okratoksin sebebiyle gümrüklerden geçemezken son dönemlerde bunlara, kullanımı 2016’da yasaklanan klospirifosetken maddesi tarım ilacı kalıntısı, insanların gıda olarak tüketmediği bitkilerde bulunan pirolizidin alkaloit bileşikleri ve gıda zehirlenmesine yol açan Salmonella bakterileri de ilave olmuş durumda. Türkiye’nin iklimi aflatoksin ya da okratoksin üreten Aspergillus flavus ve Aspergillusparasiticus gibi küflerin gelişimi için elverişli bir ortamı sağlar. Hasat, kurutma ve depolama sırasında hijyen koşullarına uyulmaması ve çapraz bulaşa neden olması bu küflerin gıdalara bulaşmasına ve toksinler üretmesine neden olur. Kısaca Türkiye’nin özellikle tarımda üreticisini geliştiremediği anlamına gelir bu durum. Bu da Türkiye’nin tarımda bir yol alamadığı, tarım-gıda bilimini takip edemediği anlamına gelir.”
İhraç edilen gıdaların yolculuğuna da değinen Yolaş, ürünlerin ilgili ülkedeki gıda işletmesine veya distribütörüne doğru bir yolculuk yaptığını ama alıcı ülke tarafından gümrükte kontrol edildiğini açıkladı. Yolaş, “Ülkelerin tarım-gıda otoriteleri tarafından gümrüklerde numune alınır ve analize gönderilir. Analizler sonucu tespit edilen uygunsuz ürünler alıcı ülkeye kabul edilmez ve ya gümrükten geri gönderilir ya da alıcı ülkenin tarım-gıda otoritesi tarafından el konularak imha edilir” dedi.
Mete Yolaş, sınırda reddedilen gıdaların imha edilip edilmeyeceğinin içinde bulunan maddelerle ilgisi olduğunu da açıkladı. Yolaş, “Eğer bir gıda ürününde salmonella gibi dünyanın her yerinde ölümcül etkiye sahip bir madde bulunduysa alıcı ülke gıdayı geri göndererek kendi üzerine bir risk almak istemez. Dolayısıyla orada imha eder ama aflatoksin – okratoksin tespit edilirse ihraç eden gıda işletmesi/distribütör alıcı ülkenin tarım-gıda otoritesiyle iletişim kurar. Kurutulmuş meyvelerdeki limitler ülkelere göre değişiklik gösterdiğinden alıcı ülkenin inisiyatifine kalır ama genellikle geri gönderilir. Tüm bu yolculuktan sonra gönderici ülkeye iade edilen gıdalar katma değerli bir hale getirilir ve Ortadoğu veya Arap ülkelerinin yolunu tutar” dedi.
İhracat amaçlı gönderilen ve sınırda reddedilen ürünlerin iç pazarda satılma ihtimalini de değerlendiren Mete Yolaş, bu konuyu “büyük bir soru işareti” olarak nitelendirdi. Yolaş, “Bu konuda yeterli bir denetim mekanizması yok. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gıda sistemi ve gıda denetim sistemi çökmüş durumda. Bakanlığın Türkiye genelinde en çok İstanbul’da örgütlü ve 130 binin üzerinde gıda işletmesi var. 774 tane de gıda kontrol görevlisi bulunuyor. Dolayısıyla İstanbul özelindeki denetim sayısı 155 bin. Bu da işletmelerin sadece yüzde 39,85’inin denetlenebilir olduğunu gösteriyor. Türkiye gıda ve tarım alanında aşama kaydetmesi gerekirken her yıl üstüne koyarak geriye gidiyor. Gıda denetim sistemi işlemiyor. Bunu taklit-tağşiş veya gıda zehirlenmeleri haberlerinden de görebiliyoruz. Türkiye’nin yeni bir gıda sistemine, yeni bir vizyona ve Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu’na ihtiyacı var” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.