DOLAR 34,2223 0.09%
EURO 37,3191 0.22%
ALTIN 2.930,520,14
Ankara
19°

AÇIK

Meslek örgütleri: Gazeteciler işini kaybetmemek için daha fazla otosansür uyguluyor
  • 9.Köy
  • Gazetecilik
  • Meslek örgütleri: Gazeteciler işini kaybetmemek için daha fazla otosansür uyguluyor

Meslek örgütleri: Gazeteciler işini kaybetmemek için daha fazla otosansür uyguluyor

Meslek örgütleri “Basın Özgürlüğü Günü” olarak anılan “24 Temmuz Basın Bayramı”nı bu yıl da kutlayamıyor. Basın meslek örgütleri, sansürün kaldırıldığı günü uzun yıllardır bayram olarak görmediklerini ifade ederken, sansür ve otosansürün giderek yaygınlaştığına dikkat çektiler

ABONE OL
24 Temmuz 2020 00:00
Meslek örgütleri: Gazeteciler işini kaybetmemek için daha fazla otosansür uyguluyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kapak fotoğrafı: Bank Phrom
 

24 Temmuz, Türk basınında sansürün kaldırılışının yıldönümü… 24 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile matbuat üzerinde ağır biçimde uygulanan sansür uygulamalarına son verildi. 1946’dan sonra Falih Rıfkı Atay’ın önerisi ile 24 Temmuz’un bayram olması benimsendi. Ancak basın meslek örgütleri uzun yıllardır 24 Temmuz’u bayram olarak kutlamıyor. Gazeteci örgütleri, sansürün kaldırıldığı günü bugün de bayram olarak görmediklerini ifade ederken, sansür ve otosansürün giderek yaygınlaştığına dikkat çekiyorlar.

Türk basınında sansürün kaldırılmasının yıl dönümünde basın meslek örgütü temsilcileri medyanın içinde bulunduğu sorunları nasıl görüyor? Sansür ve otosansür konusunda ne düşünüyor? Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, Uluslararası Basın Enstitüsü (International Press Institute-IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkan Yardımcısı Emre Kızılkaya, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (The Media and Law Studies Association-MLSA) Başkanı Barış Altıntaş ve Uluslararası İnternet Gazeteciliği ve Gazeteciler Derneği (UİGAD) Genel Sekreteri Selçuk Taşdemir 24 Saat’e konuştu.

Kanlı: Bayram kutlayacak durumda değiliz…

Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, Tele1 ve Halk TV’nin beşer gün ekranlarının karartılmasına, hapisteki gazetecilere ve otosansüre bakıldığı zaman “sansürün kaldırıldığına” dair bir işaret göremediğini belirterek, gazetecilik mesleğinde ciddi bir erozyon yaşandığına dikkat çekti. Kanlı şu değerlendirmeyi yaptı:“İfade ve basın özgürlüğü dediğimiz olayı, sanki birilerinin, birilerine verdiği bir lütufmuş gibi gördüğümüz zaman işin içinden çıkma imkânı kalmıyor. Halbuki insanlığın çağlar boyunca geliştirdiği bir hürriyet. Basından sansürün kaldırıldığı dönem, Türkiye’de çok sancıyla gelinen bir aşama iken o zamandan bu zamana toplumumuz dönemsel olarak daha rahat olduğu aralıklar da yaşadı. Darbeler, darbelerden sonra tekrar demokratikleşmeler, sivil iktidarların tekrar ceberut bir iktidar haline gelmeleri gibi zorlaşan koşullar altında medya ciddi bir yolculuktan geçmek durumunda kaldı. Bugün yaşadığımız mevcut koşullar altında bırakın medyanın özgürce sözünü söyleyebilmesini, siyasiler bile özgürce sözünü söyleyemiyor. Basında sansürün kaldırıldığı günü kutlayacak durumda değiliz.”

Kanlı, gazetecilerin yıpranma hakkının uzun yılların ardından kaldırıldığını, Gazeteciler Cemiyeti ve meslek örgütlerinin büyük uğraşları sonucu geri alındığını anımsattı. Kanlı, “Parlamenterlere de verilen bu hak, basın mensuplarına yarısı miktarında verildi. Yılda 90 gün değil 45 gün olarak verildi. Bunu da medyada çalışılmasına değil de basın kartına sahip olunup olunmamasına bağladılar. Zaten Türkiye’de basın kartı ciddi bir sıkıntı, tamamen kendinden oluşan bir ekiple istediğine verdiği, istediğine vermediği bir kart. Bu karta bağlı bir yıpranma kabul edilecek bir şey değil. Cemiyetimiz ve mesleki diğer örgütler uğraş veriyor. Anayasa Mahkemesi bunu geri gönderdi ve 9 aylık bir süre verdi. Bunun 3 ayı kaldı zaten. Gayretlerimiz sürüyor, 45 gün değil yeniden 90 gün olmasını ve basın kartı şartının kaldırılmasını istiyoruz bununla birlikte internet medyasının da özlük haklarının korunması için uğraş veriyoruz. Bir tane web sitesi kurup eline cep telefonu alan herkesin gazeteci olması mümkün değil. Bunun da uygun bir şekilde editoryal sürece girmesi lazım. Sorumluların ve sorumlukların netleşmesi lazım. Türkiye’de internet medyasını düzenleyecek bir yasa yapılması lazım. Daha önce denemeler oldu biz de katkı verdik. Bu alanda şimdi boşluk var, internet medyasında görev yapan arkadaşlarımızın büyük çoğu hak mağduriyeti yaşıyorlar” dedi.

I.P.I: Gazeteciler işini kaybetmemek için otosansür uyguluyor

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkan Yardımcısı ve Journo.com.tr Proje Editörü Emre Kızılkaya, “24 Temmuz 2020 itibarıyla Türkiye’de gazeteciliğin örneğin 10 yıl öncesine kadar çok daha ağır sorunlarla yüz yüze olduğunu görüyoruz” dedi.

Teknolojik değişimlerle birlikte medyanın geleneksel iş modelinin çökmesi ve gazeteciliğin henüz bir çıkış yolu bulamamasının tüm dünyayı etkilemesi açısından en yaygın sorun olduğuna vurgu yapan Kızılkaya, şunları söyledi: “Dikkat ekonomisinin dönüşümüyle birlikte medyanın geçmişte reklamdan elde ettiği büyük kârlar artık ABD merkezli birkaç dijital platforma akıyor. Bu platformların gazeteciliği desteklememesi, hatta çoğu kez tam aksi yönde bir tavır takınması durumu daha kötüleştiriyor. Türkiye’de bu manzara daha vahimleşiyor. Çünkü siyasi iktidar uzun yıllardır gazetecilik üzerinde kurduğu baskıyı iyice artırmış durumda. Onlarca gazeteci hapiste, yüzlercesi işlerini kaybetmemek için otosansür uyguluyor ve 400 bini aşkın internet sitesi engellenmiş durumda. Kısacası güncel durumun olumlu olmadığı ortada.”

“Gazetecilerin kazandığı yasal haklar bir bir örselendi”

Bireysel olarak gazetecilerin, okurların ve izleyicilerin taleplerini karşılamak için tazelenmiş bir bakış açısıyla ve ısrarla çalışmaları gerektiğinin önemine işaret eden Kızılkaya, “Dijital dönüşümün gerektirdiği bilgi ve becerileri de kazanmaları gerekiyor. Kolektif olarak, tüm sektörlerde olduğu gibi, gazetecilerin de örgütlenmesi; siyasi, ekonomik ve teknolojik baskıların bu kadar yoğun olduğu bir dönemde bir alternatiften öte, bir ihtiyaç. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) başta olmak üzere birçok meslek örgütünün de bu yönde yoğun ve samimi çabalar harcadığını görüyorum. Ne yazık ki babalarımızın ve dedelerimizin zamanında, örneğin 1960’larda gazetecilerin kazandığı yasal haklar, 2000’li yıllarda bir bir örselendi. En son kıdem tazminatı tartışmasında bunu gördük. 30’lu yaşların üstünde olan biz gazeteciler, haklarımızı korumak konusunda bugüne dek iyi bir sınav vermedik. Genç gazetecilerin işi bizden de zor olacak ama onların daha iyi bir sınav vereceğini umuyorum” dedi.

MLSA: Meslek örgütleri gazetecilerin meslekte kalmasını sağlamalı

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Başkanı Barış Altıntaş, gazetecilerin tüm zorlu koşullara rağmen görevlerini yapmaktan vazgeçmediğini kaydetti. Altıntaş, şunları ifade etti:
“Maalesef sansürün yasalar ve yargı eliyle son derece ağır bir şekilde uygulandığı, 100’e yakın gazetecinin haberleri ve fikirleri nedeniyle tutuklu olduğu, onlarcasının yargılandığı Türkiye’ de sansürün kaldırılışını kutlamak bir anlam ifade etmiyor. Hükümetin bağımsız gazetecilere açık tek alan olarak kalan internetin denetimini RTÜK’e devretmesi; o da yetmezmiş gibi sosyal medya ağlarına kısıtlama getirme çalışmaları da bu hamlelerin devam edeceğinin göstergesi. Ancak gazeteciler tüm baskılara ve olumsuz çalışma koşullarına rağmen işlerini yapmaktan vazgeçmiyor. Bu dönemde gazetecilere yönelik çalışan sivil toplum kuruluşları (STK) ve meslek örgütlerinin ne yapıp ne edip gazetecilerin meslekte kalmasını sağlamayı başarması gerekir. Bu yapılabilirse, gelecekte Türkiye’de var olan ağır sansür koşulları kalktığı zaman, güçlü bir basına sahip olabileceğimizi ve bu bayramı gerçekten kutlama şansı bulabileceğimizi umuyorum.”

UİGAD: İnternet gazetelerinin geçerliliği için acilen bir birim oluşturulmalı

Uluslararası İnternet Gazeteciliği ve Gazeteciler Derneği (UİGAD) Genel Sekreteri Selçuk Taşdemir ise herkesin gazeteci olabilmesinin mesleğe zarar verdiğinden yakındı. Taşdemir, şu değerlendirmede bulundu: “Lise mezunu bulan birisi mevkute beyannamesi alabiliyor ya da sosyal medya hesaplarından gazetecilik yapıyorlar. Acilen internet yasasının mevcut yasaya entegre olacak şekilde çıkartılması gerekmektedir. Bu mesleği aktif olarak sahada yapan gazetecilere sosyal haklarının da kazandırılması lazım. Özellikle pandemi sürecinde yerel basın büyük zorluklar yaşadı. Sadece ulusal basında çalışan ya da basın kartı olanlara gazeteci olarak görmek sorunu çözmez. Gazeteci arkadaşlarımızın yazdıkları haberlere müdahale ya da reklamlarına müdahil olma sorunu her geçen gün artmaktadır. Esnafın da reklam vermesinin önü kesilebiliyor. Basın etiği ve denetimine dayalı bir değil birçok adımın atılması gerekiyor. İnternet gazetesi olan arkadaşların da gazete mevkutesi gibi bir geçerliliğinin sağlanması şart. Kaymakamlık ya da savcılıklarca bir birim oluşturularak bu işin yapılması birçok bilgi kirliliğini de engelleyecektir. Ayrıca gazetecilerin ayrıştırılması ve kategorizeleştirilmesi yerine birleştirilmesi adına tüm STK’ların bir arada çalışması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

HABER : YUSUF ÖZGÜR BÜLBÜL

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.