Çocuklara “sanal anne-baba” tuzağı!

Haber: Beyza Çavdar

Sesli, yazılı ve görüntülü iletişimin gerçekleştirilebildiği çeşitli internet platformlarında, kimliği belirsiz, nerede yaşadığını bilinmeyen 20-30 yaş arası kişiler genelde ergenlik çağında olan kişileri manipüle ederek onlarla sanal ortamda “aile” kuruyor. Sanal anne-babalar, çocukları “özgür olduklarını” telkin ederek gerçek ailelerinden uzaklaştırıp, kendi etkileri altına alıyor.

Psikolog Sekine İpek Öcalan, 9. Köy’e yaptığı açıklamada, ergen yaştaki çocukların neden sanal anne-baba tuzağına düştüklerini ve bu gibi durumlarda neler yapılması gerektiğini anlattı.

Çocukların tatmin edilmemiş bir ihtiyaç veya merak sonucu  sanal anne-babaya yönelebileceğine dikkat çeken Öcalan, çocukları koruyabilmek adına medya okuryazarlığı eğitimi verilmesi gerektiğini belirtti. “Eğitime küçük yaşlarda başlanmalı” diyen Öcalan, şöyle konuştu;

“Nasıl çocuklara günlük hayatta tanımadığı kişilerden uzak durması gerektiğini anlatıyorsak aynı şekilde dijital dünyada da belirli sınırların olduğunu, bu sınırların aşılmaması gerektiği çocuğu korkutmadan ama ciddi bir şekilde öğretmemiz gerekiyor.”

Ebeveynler sağlıklı iletişim kurmalı

Ailelerin bu problemi çözerken ne kendilerini, ne de çocuğu suçlamalarının sürece bir faydası olmayacağını ifade eden Öcalan, “Elbette bu süreç ebeveynlere zor gelebilir fakat çocuğu anlamaya çalışmamız ve çocuğun sorulara verdiği cevabı kabul etmemiz gerekiyor. Ergenlik çağındaki çocuklar biyolojik olarak savunmasızlar. Aileler bunu göz önünde bulundurarak çocuğa yaklaşmalı” dedi.

Çocukları sanal anne-baba tehlikesinden koruyabilmek adına ailelerin sabırlı davranması gerektiğini de belirten Öcalan, “Eğer sakin kalamayacağımızı düşünüyorsak, çok öfkeli ve kural koyucu, kalp kırıcı olacağımızı düşünüyorsak bu noktada bir destek almak da çok önemli” dedi.

Sosyal medya ergenler için cazip bir dünya

Ergenlik çağındaki çocukların manipüle edilmeye daha yatkın olduğunu ifade eden Öcalan, sosyal medyanın bu çağdaki çocuklar için oldukça cazip, hızlı ve hareketli bir dünya olduğunun ve onlara doğrudan hitap ettiğinin bilincinde olunması gerektiğini vurguladı. Öcalan, sosyal medyaya sınır koyarken dikkat edilecek hususları da şöyle sıraladı:

“Öncelikle net olmak gerekiyor. Çocuğun ısrardan sonra ‘hayır’ evete dönüşmemeli. Bu sefer tutarsızlık oluyor ve bu çocuk için daha zararlı bir şey. Bağırarak, kızarak, eleştirerek, yargılayarak ötekileştirerek, kırarak değil, şefkatli bir şekilde koyduğumuz sınırı sürdürebilmemiz gerekiyor.”

Öcalan, çizilen sınırların çocuklara “güvendeyim” hissi veren bir unsur olduğunu ifade etti.