Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO), 25 Ekim-10 Kasım 2011 tarihleri arasında gerçekleşen 36. Genel Konferansı’nda Bilgi ve İletişim Komisyonu tarafından kabul edilen bir öneriyle 13 Şubat’ı Dünya Radyo Günü ilan etti.
Amerika ve İngiltere’de radyo yayınları 1922 yılında başlamasından 5 yıl sonra, Mayıs 1927’de Türkiye’de düzenli radyo yayınları başladı. Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi (TTTAŞ) tarafından 1927-1936 yılları arasında yürütülen radyo yayınları, 1936-1940 yıllarında PTT’ye devredildi.
1964 yılında çıkarılan TRT kanunu ile radyo yayınları ile birlikte Türk Radyo Televizyon Kurumu’na (TRT) devredildi. Türkiye’de radyo yayıncılığı 1975 yılına kadar tek radyo ile sürdürüldü. 1964 yılından bu yana devlet denetimi ve kamu yayıncılığını sürdüren TRT’nin tekel konumu, 1990’lı yılların başında korsan olarak faaliyet göstermeye başlayan özel radyolarla kırıldı. 1993 yılına kadar kaçak yayınla dinleyicilere ulaşan, kapatılma kararlarına rağmen halkın desteği ve kampanyalarla ayakta kalan özel radyolar, 1994 yılında kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile resmiyet kazandı.
Gelişen teknolojiye rağmen, radyo insanların en rahat kullanabildiği bir iletişim aracı olarak varlığını sürdürüyor. Bugün radyo, hayatın her alanında kullanılan bir iletişim aracı olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde radyo, evde iş yaparken, araba kullanırken ya da yolda yürürken dinlenebildiği gibi, sokakta, arabada ve birçok mekan ve alanda dinleniliyor.
“Radyoculuk yok olma aşamasında”
Hakkari’de 1997 yılında ilk ve tek özel radyo istasyonu olan Hakkari FM’i hizmete sunduğunu belirten Hakan Taş, 2018 yılında da Hakkari Sesi Radyosu’nu kurduğunu söyledi.
Radyoculuğun 1990’lı yıllarda en kazançlı ve seçkin mesleklerden biri olduğunu ifade eden Taş, gelişen teknoloji ve sosyal medya, gazete ve radyoculuğu yok etme aşamasına getirdiğini vurguladı. Günümüzde radyonun eskisi gibi dinlenmediğini dile getiren Taş, radyoculuk şu an için çile, eziyet ve maddi külfet olduğunu ifade etti. Eskiden her ev ve işyerinde radyo bulundurma ve dinleme mecburiyeti ve geleneği olduğuna dikkat çeken Taş, günümüz şartlarında radyo cihazını bile görmenin imkansızlaştığını vurguladı.
“Topluma ve inanlığa en faydalı iletişim kaynağıdır”
Radyo, toplumun ve insanların en kolay ulaşabildiği bir dost olduğunu söyleyen Taş, “Yalnızlığa en iyi ilaç, hasretlik çekenlere tesellidir. Aracında, evinde, işyerinde, hayatın her alanında kolay ulaşılabilen bir araçtır. Topluma ve inanlığa en faydalı iletişim kaynağıdır. Topluma fayda sağlayan her konuda konuklar ağırlıyoruz. Kentimizin örf, adet geleneklerini de yaşatarak belgesel programlar yapıyoruz” dedi.
“Youtube ve çeşitli müzik kanalları radyoculuğu bitirdi”
Radyosunda da 3 DJ çalıştığını, gündüz ve gece kuşağı ayrı programlar yapıldığını sözlerine ekleyen Taş, şöyle konuştu:
“Radyoculukta emek çok, kazanç yok. Karşılık aldığımız tek şey saygınlık ve manevi destektir. Doğrusunu isterseniz eskisi gibi ilgi hiç yok. Youtube ve çeşitli müzik kanalları radyoculuğu bitirdi. Gelir ve reklam desteği hiç yok. Pandemi süreci bizi tamamen eks yaptı. Esnafların çoğu bize; ‘Radyo alın getirin sizi dinleyelim’ diyorlar. Ve işin ilginç yanı piyasalarda satılan radyo artık yok. Radyo geleneği yeniden yaşatılmalıdır. Bu bir kültürdür. Türkiye’de yüzlerce radyo istasyonu kapatıldı. Hizmet vermeye çalışanlar da maddi ve manevi büyük sorunlar yaşamaktadır. Radyolar, ilan ve reklam kapsamına alınmalıdırlar. Şirket ve holdingler il ve bölge ayırımı yapmadan eşit biçimde reklam dağılımını yapmalıdırlar. Radyo Televizyon Üst Kurumu (RTÜK) bize karşı biraz daha yapıcı ve iyimser davranmalıdır. En ufak bir kusurumuzda bizi hep uyaran, cezalandıran, korkutan kurum olarak varlığını hissettiriyor. RTÜK’e giriş ve çıkışlar bile bir işkence. Bizi koruyan, destekleyen ve seven bir anlayış haline bürünmesini arzu ederdik.”
“Radyocuların en büyük sorunu mevcut yasa ve kurallardır”
“Radyocuların en büyük sorunu mevcut yasa ve kurallardır” diyen Taş, yıllarca karasal yayın yaptıklarını, haksız yere defalarca ceza aldıklarını, Üst kurulun kurduğu bölge temsilcilerinin kendilerine faydalı olamadığını ifade etti. Pay, aidat ve başvuru ücretleri kendilerini zorladığını dile getiren Taş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Örneğin yeni hizmete açtığım Hakkari radyosu için internet yayıncılığı kayıt ücret 12 bin 225 TL istendi. Oysa ben 12 yılda bu ücreti alamam. Aylık 4 bin lira sabit giderim var. Gelir ise sıfır. Yani tek kuruş gelirimiz yok. Halkın sesi, nefesi radyosu olsun diye bankalardan kredi kullanarak, borçlanarak radyomuzu kurduk. İçişleri Bakanlığı yeni bir proje ile Doğu ve Güneydoğu’da valiler ve kaymakamlıklar bünyesinde eğitim radyosu adı altında radyolar kurdu. Kira, vergi, elektrik, yakıt, çalışanlara maaş kısacası hiçbir giderleri yok. Ayrıca piyasadan reklam da alabiliyorlar. Oysa biz ayda 4 bin lira sabit gider, şirket masrafları, vergi, muhasebe ve diğer giderler ile birlikte çocuklarımızın nafakasından kırparak ayakta durmaya çalışıyoruz. Şu an ilimizde iki radyo mevcuttur. Biri valilik bünyesindeki eğitim radyosu diğeri ise bizim Hakkari’nin Sesi Radyosudur. 70 bin nüfusa sahip Hakkari ilimizde iki radyonun olması gereksizidir. Nitekim böyle giderse radyomuza en kısa sürede kilit vuracağız.”
“Günümüzde de en etkili iletişim aracı”
Aysel Ertunç, 1998 yılında radyoculuk hayatına başladığını belirterek, günümüzde de radyoculuğun en etkili kitle iletişim araçlardan biri olduğunu söyledi.
“Radyo toplumu ulusallaştırma, haber ve bilgi verme, kamuoyunu inandırma ve harekete geçirme, eğitim ve kültür düzeyine katkıda bulunma gibi işlevleri yürütür” diyen Ertunç, Radyo düşük masraflı bir iletim aracı olması nedeniyle en yoksul bölgedeki insanlara ulaşabilen etkin bir iletişim aracıdır. Özellikle acil durumlarda, anonslarda ve küresel düzeyde rol oynuyor. Özellikle internet, televizyon ve elektrik olmayan kırsal kesimlere, yoksullar ve okuma yazması olmayanlara, toplumu ilgilendiren konulara bilgi sunuyorsun. Radyo, o bölgedeki insanların hem sesi hem en yakın dostu oluyor. Bu yüzden radyo toplum için çok şey ifade ediyor” dedi.
“Radyo insanların bir parçası”
İnternet ve televizyonun insanları bir mekana mahkum ettiğini ve bağımlı hale getirdiğini dile getiren Ertunç, şöyle konuştu:
“Radyo insanların özgürlüğünü kısıtlamaz, insanları bir mekana mahkum etmez. Bu nedenle gelişen teknolojiye ve internete rağmen radyo insanların bir parçası olmaya devam ediyor. Ama eskisi gibi, bir dinleyici pek kalmadı. İlk çalıştığım yıllardaki gibi, radyo ve radyoculuk kalmadı. O dönemlerde inanılmaz bir dinleyici kitlesine sahiptik. Radyolarımızın telefonları susmazdı, bize gelen mektuplar, bize gelen dinleyici kitlesi, kısacası radyonun kapı zili hiç susmazdı. Bu yoğu ilgiden dolayı yayın bile yapamaz hale gelirdik. Ama maalesef bu ilgi pek kaldığını söyleyemem. Ama her şeye rağmen radyo ve radyoculular ayakta kalmak için direniyorlar, yayın yapmaya devem ediyorlar. Halen az da olsa kendilerini dinleyen az bir kitle bulabiliyorlar. Her şeyde olduğu pandemi de çok etkilendi.”
“Radyo sektörü, sorunlarla boğuşuyor”
Radyo sektörünün birçok sorunla boğuştuğunu ifade eden Ertunç, “Bu sorunlardan birincisi ise ekonomik. Çünkü hale çok düşük ücretli ve sigortasız çalıştırılan arkadaşlarımız var. Maalesef bunu ötesine geçilemiyor çünkü bir takibi ve denetimi yok. Yerelde yayın yapan radyoların ayakta kalabilmesi için reklama ihtiyacı var. Çünkü başka bir kaynağı yok. Maalesef o kaynağı ve reklamı bulamıyorlar. Durum böyle olunca, kapanan o kadar radyo var ki. Özellikle haber takibinde bazı kişi ve kurumlar, bizi küçümseyen tavırlarla tepkilerle karşılaşıyoruz. Radyoculuğu eğlence alanı olarak algılayan birçok insanlaşıyoruz. Radyo bir kültürel bir varlıktır. Çünkü büyüklerimizden bize geldi bizde gelecek kuşaklara bu aktarmalıyız. Hepimizin evinde mutlaka eski bir radyo vardır. Bu yüzden bu eski radyoları mutlaka yeniden açması gerekiyor. Bu bize çok iyi gelecektir” diye konuştu.
“Radyo, artık rafa kaldırıldı”
Ahmet Aslan adlı vatandaş ise, eskiden evlerinde radyo cihazı olduğunu ve devamlı radyo dinlediklerini belirterek, televizyon ve telefonla birlikte bu cihazın rafa kaldırdıklarını ve radyoyu dinlemediklerini söyledi.
Eskiden evlerinde ve iş yerlerinde haberleri ve müzikleri hep radyoda dinlediklerini dile getiren Aslan, radyonun insanları bir araya getirdiği bir iletişim aracı olduğunu belirtti.
Uzun yıllardır, evlerinde radyo olmadığını ve kendisinin de artık radyo dinlemediğini sözlerine ekleyen Aslan, bu geleneğin teknolojiye yenik düştüğüne dikkat çekti. Radyonun yeniden eski günlerine dönmesi için hem yetkililerin hem iş verenlerin hem de vatandaşın destek olması gerektiğini dile getiren Aslan, durumun böyle devam etmesi halinde bu sektörün biteceğini ifade etti.
HABER : HAMDİYE ÇİFTÇİ ÖKSÜZ / HAKKARİ – ARAŞTIRMA YAZISI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.