Kullanımının yükselmesiyle sosyal medya, bir dizi sorunu da beraberinde getirdi. Türkiye’de Meclis’e sunulan Koronavirüs ile mücadele için alınan ek tedbirleri kapsayan torba yasa içinde, tüm sosyal ağları yakından ilgilendiren bir düzenleme ve değişiklik yapılması da yer aldı. Benzer bir şekilde ABD Başkanı Donald Trump, Twitter başta olmak üzere sosyal medyayı hedefine almasıyla gündeme geldi.
Sosyal medyanın dijital ortamda ve dijital gazetecilikte yarattığı aşınma, “bilgiyi doğrulama” tartışmaları ve yeni düzenlemelerin önünü açtı. “Dijital alandaki doğru bilgiye nasıl ulaşmalıyız ve doğruluğunu nasıl teyit edebiliriz? Doğru olmayan bir bilginin önüne nasıl geçebiliriz?” tartışmaları gündemdeki sıcaklığını korurken, gazetecilikte internet kullanımı ve dijital medya, günümüz sorunları karşısında gazetecilikteki rolünü korumaya devam ediyor.
Dijital haberlerin çoğu bilgisayar başında derlenen bir bilgi türüne dönüşüyor
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiler Dursun, dijital gazetecilikte gazetecinin, saha çalışması ve araştırmadan gittikçe koptuğu ve internet ortamında bilgi derlemeye dayalı hale geldiğini belirterek, şunları söyledi: “Daha az sayıda saha muhabiri istihdam ediliyor olmasına karşın editörlük konumunda daha çok gazeteci istihdamı söz konusu. Bu da haberin, artık olgunun gerçekleştiği bağlama doğru giden bir bilgi olmaktan çok, başka kaynaklardan bilgisayar başında derlenen bir bilgi türüne dönüşmeye başladığını gösteriyor. Habere dair güvenirlik sorunu burada başlıyor. Dijital ortamda yapılan habercilik, hız baskısı altında çoğu bilginin kaynaklardan doğrulanmadan habere dahil edilmesiyle sonuçlandığı ölçüde, niteliği düşük bir habercilik halini alıyor. Öte yandan zamanla yarışma açısından gazeteciye önemli avantajlar sağlıyor. Hız ile gerçeklik arasındaki çelişkide, gazeteci hızın tarafında yer aldıkça en büyük dezavantajı haber okuru yaşayacaktır. Çünkü gerçekliğin çok kısmi, çok daraltılmış ve hatta doğrulanmadan karşısına çıkartılan bir çeşidine maruz kalacaktır.”
Her bilgi dağıtıcısına gazeteci denmez
Dijital içerik üretim çağının herkese haber yapma alanı sunduğunu, ancak habercilik ile gazetecilik arasında bazı farklar olduğuna dikkat çeken Prof. Dursun, şu değerlendirmeyi yaptı: “Herkes kendi yaşam dünyasından birçok paylaşımla, toplumsal gerçekliğe dair önemli ya da önemsiz kesitler sunmaktadır. Gazeteciler, toplumsal gerçekliğe dair haber olarak ürettikleri bilgiyi, toplumsal sorumluluk duygusu ve etkisiyle inşa ederler. Yani bilgi üretiminin yönelimi, toplum için doğru, hakkaniyetli, özgürlükçü ve demokratik olan bir gerçekliğin ortaya konabilmesidir. Haber üreticisi olarak sıradan insanların yönelimi ise, daha çok kişiselliği ve varoluşunun postüle edilmesidir. Dolayısıyla toplumsal sorumluluk, onlar için çok belirleyici değildir. Sıradan insanların haberci olarak inşa ettiği bilginin etik ve teknik ilkeler bakımından zayıf olduğunu gözlemleyebiliriz. Gazetecilerin çalıştıkları medya kurumlarına yönelik kurumsal bağlılıkları ve aidiyetlerinin var olmasına rağmen, habercilerin en önemli bağlılıkları kendi toplumsal kimlikleridir. Haberci olarak sıradan insanlar, medya kuruluşlarının ilkeleri, politikaları ve beklentileri ile belirlenmezler. Dolayısıyla oluşturdukları haber bilgisi, gazeteciler kadar iyi belirlenmemiştir. Tüm bunlar, günümüzde her bilgi dağıtıcısına gazeteci denemeyeceğini gösteriyor. Ancak gelecekte herkese gazeteci denmeyeceğinden emin olamayız.”
Dijital ortam haberciliği inandırıcılığını yitiriyor
Dursun, dijital gazeteciliğin okurun gerçekle olan bağını zayıflattığını vurgulayarak, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Dijital gazetecilik, habercilik faaliyetini daha çok mesleğin içinden yetişmiş veya okulda eğitimini almış olanların kendi aralarında top çevirdiği bir oyun olmaktan çıkarıyor neredeyse. Bu, onların toplumsal yapıdaki ‘sembolik seçkinler’ olarak konumlarını da yeniden gözden geçirmelerine yol açıyor. Sosyal medya haberciliği içerisinden de başka dijital ortamlardan da okurundan sürekli ve hızlı geri besleme, eleştiri alan; yaptığı habercilik açısından sadece medya kuruluşuna, sahiplik yapısına ya da güçlü siyasal iktidar yapılarına karşı değil, bizzat okur yurttaşlara karşı hesap verme yükümlülüğünü çok daha ciddiye almak zorunda kalan bir gazeteci kimliği karşımıza çıkıyor. Gazeteci, dünyevileşiyor belki de bu bakımdan. Ancak dijital gazeteciliğin okurun gerçekle olan bağını zayıflatması nedeniyle gerçeğin kaybı açısından ciddi bir bedel ödendiğini de görüyoruz. Post hakikat tartışmaları bu bedelin adıdır esasen. Gerçeğin kendisinden çok okurda yarattığı duygunun ve etkinin önemli hale gelmesi, dijital gazetecilikle zirveye çıkan bir sorundur. Eğer bir katliamdan söz edilecekse, geleneksel gazetecilikle karşılaştırıldığında, bu ancak gerçekliğe dair bir katliam olarak okunabilir.”
Medya kullanıcıları araçsallaşıyor
Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Suncem Koçer, habere dair içerik üretiminin internet kullanımın yaygınlaşmasıyla birlikte inandırıcılığının zayıflattığına işaret ederek, şu bilgileri verdi: “İnternetin hızı, iyi haberin sakince, zaman içerisinde ve demlenerek yapılması kriterlerini alaşağı ediyor. İnternet, içeriklerin hızlıca üretildiği, anında dolaşıma girdiği, bir anda tüketildiği bir alan ve böyle bir ekosistemde analiz tarafı güçlü habercilikle karşılaşmak güçleşiyor. Kullanıcı / okuyucu açısından da bu haberleri arayıp bulmak gerekiyor. Bir de hakikat sonrası çağda propaganda nasıl çalışıyor diye düşünecek olursak daha iyi anlıyoruz. Propaganda, artık sadece doğru olanın sansürlenmesi ve propagandif mesajın kitlelere aktarılması üzerinden çalışmıyor. ‘Mezenformasyon’un daha rahat ve daha yaygın biçimde dolaşıma girebilmesi ve doğru olanın bu içerik kalabalığı içinde yok olması, sesinin kısılması bu dönemin propaganda tarzı. Burada medya kullanıcıları da araçsallaşıyor.”
“Kim gazeteci, kim değil?” tartışması yapılmalı
Gazeteciliğin ve haber üretiminin zaman içinde geçirdiği değişime ve iç içe geçmişliği dile getiren Koçer, konuyla ilgili değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Günümüzde haber üreticisi ve tüketicisi arasındaki sınırların ortadan kalkmış olması durumu, ‘haber kullanıcısı’ kavramı ile tarif edilmektedir. Yani haberin üretimi ve tüketimi kategorik olarak öyle iç içe geçmiştir ki bu iki ifade anlamını yitirmiştir. Haber kullanıcılığı esasında herkesin haberle kurduğu pratik ilişkiyi tanımlayan bir ifadedir. Hepimiz üretmek ve tüketmenin ötesinde, haber içeriklerini kendi hayat bağlamlarımızda kullanıp dolaşıma sokuyoruz. Bu, bir içeriği yazmak, sosyal medyada paylaşmak veya bir toplumsal krize şahit olurken çekilen fotoğraf da olabilir. Haber üzerinden yapılan bu tartışmaların en çok da yurttaş gazeteciliği özelinde yapıldığını görüyoruz zaten. ‘Gazeteci kimdir? E, o zaman herkese gazeteci mi diyeceğiz?’ gibi sorular hep gündemde. Hakikatle şeffaf ilişki kurduğunu varsaydığımız haber alanında belli standartların aranıyor olması, tartışmaların buralardan yürütülüyor olması çok doğal. Ancak burada iki temel farkındalık önemli: Birincisi, gazeteci profilini egemen söylem açısından belirleyen, mesela sarı basın kartı gibi kurumsal birtakım nişaneler, etiketler ve bunlara erişimde süregiden hiyerarşiler, yapısal eşitsizlikler yokmuşçasına bu tartışmayı yapmanın anlamsızlığı. Ya da dezavantajlı ve sesi duyulmayan topluluklara dair ya da o grupların içinden haber yapan gazetecilerin mesela terörist vs. olarak yaftalanmasını görmezden gelerek bu tartışmayı yürütmenin eksikliğine dair bir farkındalık. İkincisi ise, hakikat işçiliği olarak haberciliğin gerçekle transparan ilişki kurma iddiasında olduğu, ama bu ilişkinin gazetecilik tarihi boyunca, her daim kırılgan olduğuna dair bir farkındalık. Elbette belli standartlar belirleyici olmalı ama bu iki noktayı da düşünerek kim gazeteci kim değil tartışması yapılmasını daha sağlıklı buluyorum.”
HABER : EMRAH BAKIR
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.