Antalya’nın deprem riski: “Eski binalar güvenli değil”

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Azra Acar / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos

Son dönemlerde Akdeniz ve Ege kıyılarında yaşanan depremler nüfus yoğunluğu ile agresif bir şekilde büyüyen kentleri yapı kalitesi edeniyle deprem korkusu sardı.

Antalya’nın deprem bölgesi olup olmadığı ve riskin boyutlarını  İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ve Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı değerlendirdi.

“Risk yok algısı çok yaygın”

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, “Antalya, deprem haritasında sarı olarak görünüyor.” dedi.

Eski yapıların bakımsızlığını ve dayanıksızlığını vurgulayan Akdoğan şöyle konuştu: “Gerçek şu ki, Antalya’nın birçok bölgesi deprem bölgesinde yer alıyor ve bu bölgelerde inşa edilen yapılar, özellikle 1980’lerden sonra yaşanan göç dalgasıyla birlikte büyük bir artış gösterdi. Bu yapılar, mevcut yönetmeliklere tam olarak uygun değil. Bu yapılar, uzun yıllar boyunca bakım görmeyen yapılar. Bu da onları olası bir depreme karşı daha da savunmasız hale getiriyor. Fethiye-Burdur fay zonu, Antalya’ya 90 km uzaklıkta ve tarihte büyük depremler üretmiş bir bölge. Bu fay hattı ve diğer aktif faylar Antalya’da ciddi hasarlar yaratabilecek potansiyele sahip. Diğer şehirlerde de gördüğümüz gibi bir sabah uyandığımızda, Antalya’da şu yapı kendi kendine göçtü haberleri alabiliriz.”

Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı Mustafa Karancı ise Antalya’nın çevresindeki aktif fay hatlarına dikkat çekerek, “Antalya ve çevresi, Helenik-Kıbrıs Yayı kuzeyinde yer alan aktif fay hatları ile çevrilidir. Buna rağmen maalesef yerel idareler ve yapı denetim firmaları, denetimleri yeterince yapmıyor.” dedi. Yerinde denetimin şart olduğunu söyleyen Karancı şu sözlerle uyarı yaptı:

“Belediyelerde ve yapı denetim firmalarında jeoloji mühendislerinin istihdamının artırılması, binaların deprem dayanıklılığının artırılmasında büyük önem taşır. Antalya’da antik kentlere baktığımızda, deniz seviyesinin altına inmiş yapılar ve yıkılmış antik kalıntılar görmekteyiz. Bu antik kentler, geçmişte yaşanan depremlerin benzerlerinin günümüzde de olabileceğini güçlü bir şekilde hatırlatıyor.“