Göçmüş zihinler diyarı: Türkiye

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Eda Salik

Türkiye’de oluşan zor şartlar her geçen gün gençleri ülkelerinden ayrılmaya itiyor. Doğal afetler, ekonomik zorluklar, Türkiye’nin siyasi iklimi, beyin göçünün en önemli nedenleri arasında yer alıyor.

9. Köy Haber Merkezi, geleceğini yurt dışında arayan gençlerle görüştü, beyin göçünün nedenlerini ve alınması gereken önlemleri araştırdı.

University of Sussex Bussiness School’da proje asistanı olan Berfin Karadağ da geleceği yurt dışında arayanlardan. 6 Şubat 2023 depreminde ailesini, arkadaşlarını kaybeden Karadağ, deprem sürecinin iyi yönetilmemesi ve insan hayatına yeterince değer verilmemesinin, kendisini yurt dışına yönlendirdiğini belirtiyor.

“Liyakatsizlikler ve siyasi ortam tetikliyor”

Gençleri yurt dışında gelecek aramaya iten nedenlerden birisi de ekonomi, teknik altyapı yetersizliği. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olan Ergem Ceylan ve Kutay Küçükyıldız Basel Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi. Ceylan ve Küçükyıldız, yurtdışı tercihinin nedenlerini şöyle anlatıyor: “İsviçre’ye gitmemizdeki en önemli etkenler üniversitemizde şahit olduğumuz teknik yetersizlikler, bütçe sorunları (proje fonlarının azaltılması ve enflasyon karşısında proje bütçesinin erimesi sonucu öğrenci ödeneklerinin verilememesi), liyakatsizlik ve Türkiye’nin siyasi ortamı.”

“Ekonomik koşullar zorluyor”

Ekonomik yetersizlikler de, ülkeyi zorlayan en önemli etkenlerden biri. 2017 yılından beri Amerika’da bir vergi- muhasebe şirketinin ortağı olan Mustafa Emre Selek, yurtdışında da zorlu koşullar olmasına karşın, Türkiye’deki durumun daha vahim olduğuna dikkat çekiyor. Yaşam koşullarındaki zorluklara rağmen, tercihini ABD’den yana yapmış. Selek, bunun nedenini şöyle açıklıyor:

“Amerika’nın sunduğu şartlar önceden daha tatmin ediciydi ancak son zamanlarda zorlayıcı olmaya başladı. Bilhassa ev ve kira fiyatları, eğitim masraflarında ciddi artış var. Fakat Türkiye’deki ekonomik koşullar Amerika’dan daha zorlayıcı olmaya başladı. Taşınmayı planlayanlar için İngiltere veya Dubai gibi yerler daha tercih edilebilir olabilir, ancak bu hususta doğru vergi planlaması mühim.”

“Berlin bana uzaklarda olmadığımı hissettiriyor”

Almanya yıllardır Türklerin yurt dışında en kalabalık olduğu ülke. İşçi göçleri sonrası Almanya’da oluşan Türk nüfusu yeni gelenlerin kültürel adaptasyonuna ve aidiyet duygusunun oluşmasına yardımcı oluyor. Berlin’de bir etkinlik ve fuar firmasında tasarımcı olan Ilgın Özkazanç, “Almancayı bilmem, bu şehirdeki kariyer olanakları ve edindiğim arkadaşlıklar hayatımı kolaylaştırıyor. Ailemi özlesem de Berlin’deki Türk mahallelerinin yoğunluğu bana çok uzaklarda olmadığımı hissettiriyor” diyor.

Göçmen karşıtlığı, hayatlarını zorlaştırıyor

Türkler gittikleri yerlerde birçok engel ve önyargıyla mücadele etmek durumunda. Örneğin, Avrupa Birliği’nde her geçen gün göçmen karşıtı politikalar ve söylemler artıyor. Macaristan’da hem çalışıp hem okuyan E.D, “Maddi anlamda Türkiye’deki şartlarımdan çok daha iyi durumdayım ancak zorluklar da mevcut. Öncelikle, AB ülkelerinde göçmen karşıtlığı yükseliyor. Buna ek olarak, Macarca bilmeden iş bulmak ve devlet dairelerinde iletişim kurmak kolay değil” sözleriyle durumu özetliyor.

Göç edenler için bir başka engel göç ettikleri yerlerdeki yüksek rekabetin olduğu pazarlarda iş arama mücadelesi. Londra’da finans sektöründe çalışıyor Orhan Nuri Kaya, bu ülkede çalışabilmek için nasıl yol izlenebileceğini şöyle anlatıyor:

“İngiltere’de çalışma izni alabilmek için şirketlerin sponsor olmaları gerekiyor. Maliyetler yüksek değil ancak şirketlerin sponsorolabilecekleri çalışan sayısı sınırlı. Bu da yabancıların iş bulmasını zorlaştıran bir etken. Ben Türkiye’de kurduğum bağlantılar ve Türkiye’ye duyulan ilgi sayesinde iş bulurken bir sorunla karşılaşmadım. Ancak herkes benim kadar şanslı değil.”

Beyin göçü, Türkiye’nin önemli sorunlarından biri. Ancak, bu konuda alınacak önlemler ve izlenecek yöntem tartışmalı. Brüksel’de serbest gazetecilik yapan Ahmetcan Uzlaşık, beyin göçüyle ülkeden ayrılanların, ülketen “kopmaması” gerektiğini savunuyor ve ekliyor: “Geçenlerde, beyin göçü üzerine yazdığım bir haber için Türkiye’nin Beyin Göçü Raporu’nu inceledim ve bu raporda, beyin göçünü durdurmaya yönelik değil yönetmeye yönelik çözümler aranmasının daha gerçekçi bir politika olacağının altı çiziliyor. Ben de Türkiye’nin beyin göçü özelinde asıl odaklanması gereken hususun beyin göçüyle giden vatandaşların Türkiye ile bağını çeşitli kurumların koordinasyonuyla devam ettirmelerini sağlamak olduğuna inanıyorum.”