DOLAR 34,7504 0.1%
EURO 36,6122 0.33%
ALTIN 2.964,300,72
Ankara

KAPALI

20 yıl önce verilen mayın temizleme sözü hala tutulmadı
  • 9.Köy
  • Genel
  • 20 yıl önce verilen mayın temizleme sözü hala tutulmadı

20 yıl önce verilen mayın temizleme sözü hala tutulmadı

Türkiye, 2004 yılında taraf olduğu Ottawa Sözleşmesi'ndeki mayın temizleme yükümlülüklerini, aradan geçen 20 yıla rağmen yerine getiremedi. Mayınların temizlenmesi için Birleşmiş Milletler'den iki kez ek süre talep eden Türkiye'nin, 2025 yılı sonuna kadar sınırlarındaki mayınları temizlemesi gerekiyor. Ancak son dört ayda, mayınlar nedeniyle 1'i çocuk 2 kişi hayatını kaybederken, resmi verilere göre hâlâ toprak altında gizlenmiş 850 bin mayın bulunuyor.

ABONE OL
15 Kasım 2024 16:08
20 yıl önce verilen mayın temizleme sözü hala tutulmadı
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Rojan Mamo
 
Türkiye, 2004 yılında Birleşmiş Milletler çatısı altında imzalanan Ottawa Sözleşmesi’ne taraf olarak, sınırlarına döşediği kara mayınlarını tamamen temizlemeyi taahhüt etti.
 
Sınır bölgelerinde, kimisi yerleşim yerlerine yakın bölgelerdeki askeri alanlara gizlenen kara mayınları, zamanla toprakta meydana gelen hareketlilikle yer değiştirdi ve yerini tespit etmek imkansız hale geldi. Dolayısıyla evinin bahçesinde oynayan çocuklar, hayvan otlatan çobanlar, yaylada ot toplayan kadınlar mayınların hedefi haline geldi. Kara Mayınlarının Yasaklanması Kampanyası (ICBL) verilerine göre, 2023 yılına kadar mayın patlaması nedeniyle Türkiye’de en az 3 bin 700 kişi yaşamını yitirirken, 7 bin kişiden fazla kişi ise yaralandı.
 
Ottawa Sözleşmesi çerçevesinde 2013 yılına kadar tüm kara mayınlarını temizleme sözü veren Türkiye, verilen sürenin üzerinden 11 yıl geçmiş olmasına rağmen mayınları tümüyle temizleme taahhüdünü gerçekleştiremedi. Birleşmiş Milletler’den 8 yıllık ek süre talep eden Türkiye, mayınların temizlenmesi taahhüdünü yine yerine getiremedi. 2022 yılında ikinci kez ek süre talebinde bulunan Türkiye’ye, 2025 yılının sonuna kadar süre verildi. Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı Milli Mayın Faaliyet Merkezi verilerine göre ise hâlâ doğu ve güney sınırları ve iç bölgelerde 850 bine yakın mayın bulunuyor.
 
9.Köy’e konuşan Milli Mayın Faaliyetleri Merkezi’nde çalışan bir görevli, Türkiye’nin son yıllarda binlerce mayın temizlemesine rağmen mayın temizleme çalışmalarını askeri operasyonlarla sınırladığını belirtti. Türkiye’nin Ottawa Sözleşmesi’nde belirtilen taahhüdü kısa sürede yerine getirmesinin pek mümkün olmadığını da ifade eden, adının açıklanmasını istemeyen görevli yakın zamanda tekrar ek süre talep edileceğini söyledi. Son 4 ayda Hakkâri ve Şırnak’ta kara mayınları veya savaş atıklarının infilak etmesi sonucu 1’i çocuk 2 kişi yaşamını yitirdi, 3 kişi ise yaralandı.

Rojhat Dilsiz

Çocukların yaşam hakkı ellerinden alınıyor

Mayın patlamalarının en çok yaşandığı şehirlerden biri olan Şırnak’ta kırsal kesimlerde yaşayan çocukların yaşam haklarının ve oyun oynama özgürlüklerinin ellerinden alındığını söyleyen Şırnak Barosu Başkanı Rojhat Dilsiz, 9. Köy’e yaptığı açıklamada şunları söyledi:
 
Geçmişte kara mayınlarının temizlenmemiş olmasından kaynaklı olarak kırsal kesimlerde yaşayan binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti veya yaralandı. Baromuz tarafından da buna ilişkin raporlar yayınlandı. Öncelikle devlet, Ottawa Sözleşmesi ile taahhüt ettiği mayın temizleme yükümlülüğünü ivedilikle yerine getirmelidir. Mayın temizlemeye ilişkin yapılacak yasal düzenlemeler ve uygulamalar, mayının bir çevre ve insan hakları ihlali sorunu olduğu kabulüyle gerçekleştirilmeli, bu sorun bir ihale ve arazi ıslahı sorununa indirgenmemelidir. Mayın temizleme süreci devam ederken mevcut mayınlardan dolayı oluşabilecek zararların önlenmesi için mayınlı bölgelerin işaretlenmesi ve bu bölgelerin sivil geçişine kapatılması gerekir.

Mayın mağduru ailelerin ifadeleri “şüpheli” sıfatıyla alındı

Handicap International (HI) 2022 raporunda, Türkiye’de 133 kilometrekarelik alanın mayınlı olduğu ve bu mayınlı alanların temizlenmesine yönelik herhangi bir stratejik planın olmadığının belirtildiğini ifade eden Rojhat Dilsiz, şöyle devam etti:

Bugüne kadar devlet tarafından buna ilişkin herhangi bir çalışma yürütülmediği gibi meydana gelen olaylara ilişkin açılan soruşturmalar, maalesef cezasızlık politikasından kaynaklı olarak sorunun çözümüne herhangi bir katkı sağlamadı. Şırnak’ta da benzer durumlar halen yaşanıyor ve mevcut durumda yaşanmaya devam edecek gibi görünüyor. Temizlenmemiş olan mayınlar, çocukların sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını ve oyun hakkını ihlal etmektedir.

Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde 4 yaşındaki bir çocuğun arazide oyun oynarken bulduğu cismin patlaması sonucu yaşamını yitirmesine yönelik yürütülen soruşturmada ailesinin “şüpheli” sıfatıyla ifade verdiğini belirten Dilsiz, “En son Güçlükonak ilçesinde bir çocuğun hayatını kaybettiği olaya ilişkin yürütülen soruşturmada maalesef sağlıklı bir süreç yürütülmemiş, çocukların yaşam alanlarında meydana gelen bu patlamanın sebep-sonuç ilişkileri değerlendirilmek yerine aileler zan altında bırakılmış, ailelerin ifadeleri şüpheli sıfatıyla alınmıştır” dedi.

Özlem Öztürk

“Türkiye kamuoyu mayınlar konusunda yeterli bilince sahip değil”

Diyarbakır’daki öğretmenlik görevi sırasında mayından uzvunu kaybetmiş öğrencilerinden etkilenerek, 2008 yılında kurduğu “Toplumsal Duyarlılık ve Şiddet Karşıtları Derneği” aracılığıyla mayın konusunda öğrencileri bilinçlendirmek için 16 yıldır çalışmalar yürüten Özlem Öztürk de, mayın ve patlamamış çatışma atıkları sorununun çözülememesinin sebebinin, soruna bakış açısı ile ilgili olduğunu vurguladı.
 
9. Köy’ün sorularını yanıtlayan Öztürk, “Mayın sorunu bugüne kadar Türkiye kamuoyunda hep bir güvenlik sorunu ya da verimli toprakların kullanılamaması gibi ekonomik bir sorun olarak görüldü” dedi. Bu sorunun bir insan hakları sorunu olduğuna inandığını belirten Özlem Öztürk, şunları söyledi:
 
Bir ülke tabii ki sınırlarını korumalı. Tabii ki sınır güvenliği önemli. Ancak güvenlik anlamında alınan önlemler ülkenin vatandaşlarına zarar veriyorsa bu yöntem, haklar boyutunda tekrar değerlendirilerek yeni yöntemler bulunabilir. Bu sorunun bir insan hakları sorunu olduğu, temel insan hakkı olan yaşam hakkını ihlal ettiğinin kabul edilmesi gerektiğini savunuyor ve sorunun çözümünün bu eksende değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ne yazık ki Türkiye’de kamuoyu mayınlar konusunda yeterli bilince sahip değil. Ama bölgemiz açısından bu bilincin daha iyi olduğunu söyleyebilirim.”

“Çocukların rehabilite edilebileceği bir merkez bile yok”

Mayın veya patlamamış çatışma atıkları kaynaklı patlamalardan zarar görmüş kişiler için özel bir statünün belirlenmesi gerektiğini söyleyen Özlem Öztürk, şöyle konuştu:

Mayın patlamaları ya bir uzuv kaybına sebep oluyor ya da ölümle sonuçlanıyor. Çocuklar çok savunmasız ve hep masum meraklarına yenik düşüyorlar. Gördükleri bir mayını ya da çatışma atığını oyuncak sanarak oynuyor ve o cismin patlamasına sebep oluyorlar. O dakikadan itibaren o çocuğun hayatı tamamen değişiyor. Ya engelli oluyor ya da ölüyor. Her iki sonuç da çok korkunç. Eğer hayatta kalabilmişse ciddi bir travma yaşıyor. Eğitim hayatı bitiyor. Uzun bir tedavi süreci başlıyor. Oyun oynayamıyor, ergenlik dönemi ağır geçiyor, yetişkin olunca çalışamıyor, ciddi psikolojik sorunlar gibi bir dizi sorunla yaşamına devam etmeye çalışıyor. Genellikle yoksulluk da bu işin tuzu biberi oluyor. Böylesi bir olay yaşamış mayın mağduru çocukların rehabilite edilebileceği herhangi bir merkez bile yok. İnsanlar ot toplarken, hayvan otlatırken, çocuklar oyun oynamak gibi çok sıradan ve günlük işlerini yaparken bir mayın patlaması sonucu yaralanıyor veya hayatını kaybediyor. Mağdurlar için rehabilitasyon çalışmalarının yapılması çok önemli çünkü sonradan engelliliğin yarattığı fiziksel ve psikolojik sorunlarla ilgili yardım alabileceği bir kurum yok.
 
Mayın mağdurlarının sağlık hizmetlerine ve proteze erişim imkânlarının yetersiz olduğunu da hatırlatan Öztürk, “SGK, yaklaşık protez masraflarının bir kısmını karşılıyor. Engelliler devlet yardımıyla protez ve ortez yaptırıyor. Bir engelli yurttaş hastaneden rapor alır ardından protez veya ortez yapan firmaya gider ve firma da bunun ücretini SGK’ye fatura eder. Ancak SGK yaklaşık 10 yıldır bu ücretlere zam yapmadığı için engelliler protez ve ortez yaptırırken çok zorlanıyor. Çünkü arada oluşan fiyat farkı engelli vatandaşların cebinden çıkıyor. Protez tedavisinin daha sistemli, süresiz ve tamamen ücretsiz olması gerekir” dedi.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.