Sait Bingöl, Diyarbakır’ın Suriçi’nde 69 yıldır eski usul berberlik yaparak, zamana meydan okuyor. Tek müşterilik dükkânda on yıllardır çalışan Bingöl’ün kullandığı araçlar ise mesleğe ilk başladığı yıllardan. Hatta aralarında, ustasında miras kalan 100-150 yıllık aletler de var.

Sur ilçesinde Yanık Çarşı’da berber dükkânı olan Sait Bingöl, mesleğe 7 yaşında başlamış. 10-12 yıl boyunca çıraklık yapan Bingöl, sonra kendi açtığı dükkânda 4-5 yıl çalışmış. Askerliğini yaptıktan sonra tekrar Diyarbakır’a dönen ve şu anda kullanmaya devam ettiği tek müşteri kabul edebilecek büyüklükte dükkanı açan Bingöl, o günden bu yana tek başına çalışıyor.

Mesleği başladığı ilk günkü araçları halen kullanan Bingöl, aynı zamanda zamanın ruhuna da direniyor. Bingöl, ustasından kalan 100-150 yıl öncesine ait malzemelerle 5 çocuğunu okutmuş. Kendisi de emekliliğe hak kazanmış olan, ancak mesleği bırakmak istemeyen Bingöl, duygularını “zamane gençleri naylon gibi, hiçbir şeyleri yok” sözleriyle dile getirdi.

Sur yıkılmadan önce, gece 11’e kadar esnafın açık olduğunu anlatan Bingöl, “Şimdilerde ise iş yok, kimse o saate kalmıyor” dedi.  Müşterilerinin çoğunlukla kendi yaşlarında olduğunu söyleyen Bingöl, “Gençler burada tıraş olmuyor, utanıyorlar. İstedikleri tıraşı da biz yapamıyoruz. Bu zamane gençleri naylon gibi. Hiçbir şeyleri yok. ‘Saçımı yıka, fön çek, jölele tamamdır’ diyor. Şimdiki gençler böyle traş oluyor. Gerçek berber makasla tıraş yapar. Elektrikli makineyle olduğu gibi üç numarayla etrafını al, alt kısmı da sıfırla, mümkün değil. Bu tıraş değil ki. Bu Amerika tıraşıdır. Şimdi hepsi bu tıraşı oluyor. İmamımız da sofumuz da bu şekilde yapıyor” diye konuştu.

Çarşıda eskiden usta çırak ilişkisinin çok yaygın olduğunu, bakırcısından, kalaycısına, semercisine kadar birçok zanaatta işin ustalardan öğrenildiğini de anlatan Bingöl, şimdilerde durumun değiştiğine vurgu yaptı. Ölen esnafın arkasından gelen olmadığını, dükkanın miras kaldığı çocukların ise babalarının işini sürdürmediklerinden dert yanan Bingöl’ün kendisinin de bir çırağı yok.

Bingöl, “Dünyanın bu kadar fantazileşeceğini öngöremedik. İdare ediyorduk, ekmeğimiz çıkıyordu. İyidir deyip burada kaldım. Yaşım ilerledikçe daha büyük yerlere gitmek istemedim. Günlerimiz geçiyor. Namerde muhtaç değiliz. Ekmeğimizi yiyoruz ama para biriktirip daha büyük işler yapmak mümkün değil” diye konuştu.

İlerleyen yaşına rağmen işine ilk günkü gibi sıkı sıkıya bağlı olan Bingöl, sabah ezanından sonra hiç aksatmadan dükkanını açmaya devam ettiğini de anlattı. “Bu işi bırakırsam felç olurum” diyen Bingöl, “İş yok ama geldim. Alıştım gelmezsem yapamam” ifadesini kullandı.

Çocukların evlendiğini ve çalıştığını belirten Bingöl, şöyle konuştu:

“Ben çalışmazsam Bağ-Kur emekliliğiyle geçinemeyiz. Eski dönemler çok güzeldi. Bugün hayatı kolaylaştıran çok şey var fakat güzel değil. Vücut hastalanmaya başladı. O dönem 10 lira cebindeyse 10 bin lira varmış gibiydi. Bugün 10 bin lira cebinde olsa da yine açsın. Önceden para kıymetliydi. Cebindeki 20 lirayla bir teneke yağ, şeker alırdın. Şimdi cebimdeki 20 lira bir porsiyon ciğer kebabına yetmiyor. Yenişehir’de o dönemin parasıyla 1380 lira verip ev aldım. Şimdi o parayla yemek yiyemiyorsun. Bugünden itibaren 50 yıl çalışsam bir daire alamam. O zamanlarda her ay bir altın alırdım, bugün ise 5 ay çalışsam bir altın alamam. Kimisine günlük gülistanlık kimisine de zindandır. Sur’u yıktılar, iş de bitti. Çok mal göz çıkarır. Kulak asma. Günlük geçimini sağlamak yüklü paradan daha iyidir. Çok paraya sahip olduğunda ya komşuna zulüm edersin ya da faize yatırırsın. Eskiden güzeldi. Şimdi herkes para için birbirine düşmüş.”