DOLAR 36,0024 0.09%
EURO 37,1805 -0.02%
ALTIN 3.363,841,69
Ankara

KAPALI

Zeynep Tombuloğlu

Zeynep Tombuloğlu

10 Şubat 2025 Pazartesi

Türkiye’nin en büyük ölüm sahası: Adıyaman İndere

Türkiye’nin en büyük ölüm sahası: Adıyaman İndere
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ahmetcan Uzlaşık

5 milyon metrekarelik alanıyla Türkiye’nin en büyük şantiyesi durumundaki Adıyaman İndere’de 2024 yılında inşaatlarda hayatını kaybeden işçiler oransal olarak göze çarpıyor. Tüm Türkiye’yi yasa boğan 6 Şubat depremlerinden Adıyaman’ın da dahil olduğu toplam 11 şehir etkilenmişti. Devlet depremden etkilenen vatandaşların konut sorununu çözmek için yeni inşaatlara hız vermişti. Bu süreçte binlerce işçinin emeğiyle 130 binden fazla konut ve iş yerinin inşaatı tamamlandı. 11 şehirde 160 bin personel, bin 900’e yakın şantiye alanında çalışırken depremden çok zarar gören Adıyaman İndere’de 9 bine yakın işçi 7/24 esasıyla 16 bin 467 konut ve işyerinin inşaatında çalışıyor. Öte yandan, deprem bölgelerindeki inşaat faaliyetlerinde 2024 yılında en az 106 işçi “iş
cinayetine” kurban giderken inşaat ve yol iş kollarında da toplam 482 işçi yaşamını yitirdiğine dikkat çekiliyor.

Yasalarda, iş kazası ve meslek hastalığı kavramları kullanılmasına rağmen birçok sendika, meslek örgütü ve sivil toplum örgütü önlenebilir olan ancak önlenmeyen işyerindeki ölümler için “iş cinayeti” söylemini kullanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un “Türkiye’nin en büyük şantiyesi” olarak nitelendirdiği Adıyaman İndere’de şu ana kadar 7 bini aşkın konut ve iş yerinin inşaatı tamamlanmış durumda. Bu inşaatların medyaya fazla yansımayan bir yüzü ise yaşanan iş cinayetleri. 2024’te 9 işçi sadece İndere’de iş cinayetine kurban gitti.

“İnşaat iş kolu iş cinayetlerinin yüzde 25’ini oluşturuyor”

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 13 Ocak 2025’te yayınladığı rapora göre, 2024 yılında en az bin 897 işçi hayatını kaybetti. 2024 verileri temel alındığında ölen işçilerin yüzde 25’i, yani 482’si inşaat ve yol iş kollarında çalışırken hayatını kaybetti. Bu diğer işkollarının hepsinden daha yüksek bir oran anlamına geliyor. İSİG, 2024 yılı itibarıyla 11 deprem şehrinde inşaat faaliyetlerinin hız kazandığını belirtirken, bu bölgelerde en az 106 inşaat işçisinin hayatını kaybettiğini duyurdu. İşçi ölümlerinin belirli bölgelerde yoğunlaştığına dikkat çeken İSİG, örnek olarak Adıyaman Merkez İndere’de TOKİ deprem konutlarının inşaatında en az dokuz işçinin yaşamını yitirmesini gösterdi. Deprem bölgesindeki şantiyelerde pek çok işçinin ağır şekilde yaralandığını ve bu yaralanmalar
sonucu sakat kalarak çalışamaz hale geldiğini de belirten İSİG, işçilerin son derece kötü yaşam koşullarıyla karşı karşıya durumda olduklarını aktardı. Onlarca işçinin aynı konteynerde kaldığını, yemek, mutfak, tuvalet ve hijyen sorunları yaşadığını vurgulayan İSİG, elektriksiz konteyner koğuşlarda duş alma ve ısınma imkanlarının da bulunmadığını kaydetti.

İndere’de yaşanan iş cinayetleri

Adıyaman İndere’de 2024’te yaşanan iş cinayetleri inşaat işkolunda iş güvenliği sağlanmadığı durumlarda yaşanabilecek cinayetleri gözler önüne seriyor. 2024 yılında 18 Kasım’da işçi Mehmet Em, kafasına beton pompası hortumunu devrilmesi sonucu, 11 Ekim’de 26 yaşındaki işçi Fırat Polat elektrik akımına kapılarak, 19 Ağustos’ta ise 43 yaşındaki Ramazan Uyar yine elektrik akımına kapılarak İndere’de hayatını kaybetti.

13 Ağustos’ta 16 yaşındaki çocuk işçi Ömer Ç.,  İndere’deki deprem konutu inşaatında 2. kattan düşüp yaralanırken, 8 Ağustos’ta iskele üzerinde çalışan 27 yaşındaki Cafer Özgül ve 60 yaşındaki Ahmet Kars düşerek yaşamını yitirdi.

1 Mayıs’ta Cezayirli 24 yaşındaki Abdelkarım Boudjemah çalıştığı esnada üzerine inşaat kalıbı düşmesiyle hayatını kaybederken, 6 Nisan’da işçi Ahmet Coşkun’a şantiye alanında iş makinası çarpmış, Coşkun kaldırıldığı hastanede öldü.

“İmalatı takip eden değil, belirleyen bir İSİG modeline geçilmelidir”

İş Güvenliği Uzmanı Deniz İpek ve İktisatçı İlhan Döğüş, İndere’de yaşanan iş cinayetleri hakkında 9.Köy’e konuştu. İnşaat sektöründeki iş kazalarının artmasının nedenlerini değerlendiren İpek, sektördeki dinamik yapıya rağmen etkin bir iş sağlığı ve güvenliği yönetim sisteminin oluşturulamadığını ancak bunun zor olmadığını belirtti:

Yasal kriterlere uygun dokümantasyon ve raporlamalar ne yazık ki sadece yasak savma anlayışıyla yapılıyor. Oysa inşaatlardaki kazaların önlenebilmesi için İSİG’in imalatı takip eden bir modelden imalatı belirleyen bir modele dönüşmesi gerekiyor.” 

İpek, “Yangından mal kaçırırcasına” inşaat yapma anlayışının hâkim olduğunu söyleyerek, sıkıntılı alanları TOKİ ve kamu ihalelerinde sıkça görülen 7/24 çalışma düzeni, işçilerin yoğun ve uzun süreli çalıştırılması, sektördeki örgütsüzlük ve göstermelik teftişler, alınmayan önlemler olarak sıralıyor.

“Deprem konutları inşaatları işçilerin canı ve kanı üzerinden yükseliyor”

Deprem bölgelerindeki 7/24 çalışma düzeninin etkilerinden bahseden İpek, inşaat sektöründeki hızlı büyümenin bedelini işçilerin ödediğini söyledi:

2023 yılında inşaat sektörü yüzde 7,8 büyüdü. Bu büyüme deprem bölgesinde en az 106 işçinin hayatını kaybetmesiyle gerçekleşti. Adıyaman Merkez İndere’deki TOKİ deprem konutlarında dahi en az 9 işçi yaşamını yitirdi.

Deprem bölgesindeki şantiyelerde yaşanan ağır hijyen sorunlarına da dikkat çeken İpek, işçilerin elektrik olmayan konteynerlerde konakladığını, yetersiz beslenme ve kötü koşullar altında çalıştığını ifade etti. İpek, “İnşaat sektörü, suyun altında çalışmadan dondurucu soğuklara kadar fabrikalardan çok farklı ve zorlu çalışma koşulları barındırıyor. Bu zorluklar kazaları ve işçi ölümlerini artırıyor” diye konuşuyor.

“AKP’nin inşaat politikaları iş güvenliği için tehlikeli”

İpek, AKP iktidarı döneminde artan işçi ölümlerine dair çarpıcı verileri sundu:

İSİG meclisine göre, AKP döneminde en az 34 bin işçi iş cinayetinde hayatını kaybetti. Bunun 11 bini inşaat işçisiydi. Ölen her üç işçiden biri, sakatlanan her dört işçiden biri inşaat
sektöründen.”

Taşeron sisteminin yaygın oluşunun bu ölümlerde önemli bir rol oynadığını belirten İpek, bu sistemin işçileri kaotik ve güvencesiz bir ortamda çalışmaya zorladığını ifade ederek, şöyle konuştu:

Taşeron düzeni, patronların kârlarından başka bir şey düşünmediği ve kanunların kâğıt üzerinde kaldığı bir sistem. Örgütlülük düzeyinin düşük olması da bu tabloyu daha da karanlık hale getiriyor. Patronlara adeta dikensiz bir gül bahçesi sunulmuş durumda. Bu rant ve talan düzenine karşı koyabilecek tek güç, işçilerin örgütlü mücadelesidir.

“Bu Türkiye’nin kapitalist rejiminin bir parçası”

İktisatçı İlhan Döğüş de emeğin baskılanmasının ve göçmen işçilerin ırkçılıkla disipline edilmesinin Türkiye’de iş cinayeti tablosunda önemli bir husus olduğuna dikkat çekiyor. Döğüş şöyle konuştu:

Suriyeli, Afgan göçmen işçi kayıt dışı çalışmayı kabul edince Türkiye’deki işçi de kabul etmek durumunda kalıyor. Bu da bir norm haline geliyor. Kimse de bu konuda bir talep bildirecek bir örgütlülüğe sahip olmayınca bunun karşısında durulamıyor. Burada önemli olan sendikaların ve toplumun müdahil olması.

Türkiye’nin en büyük ölüm sahası: Adıyaman İndere

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.